Bir soru перевод на английский
17,996 параллельный перевод
Şimdi söylediklerimle ilgili bir soru sor.
Okay, now ask me a question about something I just said.
Şimdi, basit bir soru.
Now, it's a simple question.
Bu çok iyi bir soru, Bayan Blake.
That's a very good question, Mrs Blake.
Basit bir soru sordum, bayım.
It's a pretty simple question, sir.
- Bu bir soru mu?
Is that a question?
Yani, bu basit bir soru.
I mean, it's a simple question.
Beraber çalıştığımız onca zamanın ardından sanırım ilk kez kişisel bir soru soruyorsun.
After all this time working together, I think that's the first time you asked me a personal question.
Sadece bir soru sormak istiyorum.
Just want to ask you a question.
Bu gerçekten bir soru değil, değil mi?
That's not really a question, is it?
Sana bir soru sorabilir miyim?
Well, can I ask you a question?
Sen benim yatağıma tırmanırdın ve sonra... Yaptığın ilk şey... bir soru sormak olurdu.
You used to climb into my bed and then... the first thing that you'd do is you'd ask a question.
Bu nasıl bir soru böyle?
What sort of question is that?
Bir soru sorabilir miyim?
Can I ask you a question?
Özel bir soru.
It's personal.
Sonra bir soru daha sordum, ama istediğim soru dışında her şeye cevap verdin.
Then when I ask you a follow-up, you make it about pretty much anything except for the question I asked you.
- Biliyorum, büyük bir soru bu ve birkaç haftadır birlikte olduğun biri için tüm hayatını değiştirmek istemiyorsan... Tam birlikte olduğun bile sayılmaz.
I know that's a huge thing to ask, and if you don't want to uproot your whole life for someone you've only been with for a few weeks, and not even really been with, then I-I completely...
Doğrudan bir soru soracağım.
I'm gonna ask you a direct question.
Sana bir soru soracağım.
I got a question for ya.
Bu İçişleri Bakanlığının cevaplayabileceği bir soru.
That would be a question for Homeland Security.
Çok güzel bir soru.
That's a good question.
Son bir soru, dokuzuncu katta mı oturuyorsunuz?
And the last question. Do you live on the 9th floor?
Varsayımsal bir soru atacağım ortaya.
Okay, so, uh, I'ma throw you, like, a hypothetical.
Daha iyi bir soru : "Sen nesin?" olur.
The better question is : What are you?
- Bu geçerli bir soru.
- Hey. - Hey, it's a valid question.
Güzel bir soru.
That's a good question.
Tam bir soru değil ama.
Not really a question.
- Sadece bir soru daha.
- Just one more question.
Oh, doğru. Saçma bir soru.
Oh, right... silly question.
Bir soru ile!
With a question!
- Size bir soru sorabilir miyim?
- Can I ask you a question?
DÇ Arnott çok önemli bir soru sordu.
DS Arnott's asked a very important question.
- Harika bir soru bu Caity.
That is an excellent question, Caity.
Bu çok basit bir cevabı olan basit bir soru.
It's a simple question that I need a simple answer to.
- Onu ilgilendiren bir soru gibi.
That sounds like a question for her.
Aslında hileli bir soru.
Actually, trick question.
Bu aynı odada bulunmaması gereken iki kişi için biraz kişisel bir soru.
That's kind of a personal question for two people who aren't supposed to be in the same room?
Biri sana ekibinin veya senin Brandenburg'da yaptıklarınız ile ilgili bir soru sordu mu?
Did anyone ask you about Brandenburg or any of your people and your involvement there?
Harika bir soru.
Excellent question.
Çok basit bir soru yahu!
Jesus Christ, it's a simple question.
- Sana başka bir soru daha sorayım.
- Let me ask you another question.
Sağlık durumu büyük bir soru işareti oluşturuyor.
His health is a giant question mark right now.
Sadece bir kaç soru. Sakıncası yoksa.
Just a few questions if you wouldn't mind.
Bir çok soru sorup dikkatle dinliyor, anlayışla başını sallıyorsun.
Ask lots of questions, listen carefully, nod understandingly.
Sana soru sorarken zihnini okumalarını engelleyen bir büyü var.
There's a spell if they question you so they can't read your minds.
Sana bir soru sorayım.
Let me ask you a question.
Bence kendinize sormanız gereken soru, çocuğunuzun etrafta dolu silahların durduğu bir evde mi yetişmesini istersiniz?
Look, I guess you just have to ask yourselves, do you want your child raised in a home with loaded handguns laying around?
Doktor, şimdi benim anlayışım Açılış konuşması yapmak istediğinizden Bir dizi soru yöneltmeden önce
Doctor, now it's my understanding that you'd like to make an opening statement before we proceed with a series of questions pertaining to your case.
Peki, yine de size ev hakkında bir kaç soru sorabilir miyim?
Okay, would you mind, uh, if I asked you about it anyway?
# Neden savruldu bu kalp içi soru dolu bir fırtınaya?
♪ Why is the heart filled with the storm of a million questions? a
Oliver bir iş için sana soru soracak.
Oliver's gonna ask you for a job.
Birçok Amerikalı için şu soru hala akıllarda : Bir Underwood-Underwood Beyaz Saray'ı nasıl olacak?
For many Americans, the question remains, what would an Underwood-Underwood White House look like?
bir sorun mu var 1028
bir sorum var 102
bir soru sorabilir miyim 94
bir sorun yok 90
bir sorum daha var 29
bir sorunumuz var 196
bir sorunum var 94
bir sorunun mu var 37
bir soru sordum 17
bir sorun var 192
bir sorum var 102
bir soru sorabilir miyim 94
bir sorun yok 90
bir sorum daha var 29
bir sorunumuz var 196
bir sorunum var 94
bir sorunun mu var 37
bir soru sordum 17
bir sorun var 192
bir sorun var mı 26
bir soru daha 41
bir sorun çıktı 25
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
bir soru daha 41
bir sorun çıktı 25
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
soru 130
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun değil tatlım 17
soruyorum 35
soru yok 54
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorumluluk 23
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun değil tatlım 17
soruyorum 35
soru yok 54
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorumluluk 23