Canım acıyor перевод на английский
721 параллельный перевод
- Canım acıyor.
- It hurits.
Canım acıyor.
Oh, I hurt inside.
Canım acıyor.
It hurts.
Kırık ayağımın üzerine bastım, canım acıyor.
I stepped on that foot and now I'm in pain.
Canım acıyor. Ama iyi geliyor.
It hurts but it does me good
Canım acıyor, Anne.
It hurts... Mother.
Hayatım, canım acıyor.
- If you'd come in the light... - It hurts!
Canım acıyor!
This pain!
- Canım acıyor!
- This pain! I can't help..!
Canım acıyor!
That hurts!
Canım acıyor, Louis.
It's painful.
Biliyor musunuz, ayaklarım uyuşuyor. Çok canım acıyor.
Ha... you should've seen us at Chickamauga.
Çok canım acıyor.
And it hurts.
Canım acıyor...
It hurts...
- Canım acıyor.
It hurts.
Canım acıyor!
It hurts!
Senin onun yakınında olduğunu bile bile gitmek canımı çok acıtıyor. " Jean...
Jean...
Büyükbaba, canımı acıtıyor!
Grandfather, she's hurting me!
Canın acımıyor mu?
Does it hurt you?
Alçaklık yapan her kadın ve erkek için aynı acıma duygularını hissetmen canımı sıkıyor.
Must I listen to more of your silly pity - for every scoundrel, man or woman...
Yüzüne bakmak canımı acıtıyor.
It hurts me to look at her face.
Canın mı acıyor?
Does it hurt?
Hala canı acımıyor değil mi?
The pains didn't start again, did they?
Çok canım acıyor.
- But it hurt.
Acımıyor, sanırım bana vurabilirsin...
It's nothing, you see, I think you can hit me...
Hava açıyor, genç arkadaşımız artık gidebilir.
The weather seems to be clearing up, so our friend can be on his way.
Canımı acıtıyor.
That hurts. Let me go.
Canım çok acıyor.
I'm in too much pain.
Bu kayışlar, canımı acıtıyor.
These straps, they hurt.
Çek ellerini üstümden, canım acıyor!
Get your hands off me!
- Canın acıyor mu kızım?
- Are you in pain, my daughter?
- Canım çok acıyor.
- Can I go first? - I'm in great pain.
Canımı acıtıyor.
It's digging into me.
Hala kırık kemiklerim var ve onlar canımı acıtıyor.
I've still got cracked ribs and they hurt like the devil.
Ayağın acıyor mu, canım?
Oh, dear, does your foot hurt?
Açıklamak canımı sıkıyor.
It bores me to explain.
Canım çok acıyor.
I hurt.
Hissedebiliyorum. Gerçekten canımı acıtıyor.
I can feel it. lt really hurts.
Kımıldayınca canın acımıyor mu?
Doesn't it hurt to move?
Canım acıyor!
That hurts.
- Özür dilerim bayım. Açıkçası canım sıkılıyor. Henüz Vietnam'dan yeni döndüm.
I'm just kinda annoyed about the fact that, well, I just come back from Vietnam after we kinda, you know, sweep up the country there.
Canım acımıyor Ollie.
It doesn't hurt, Ollie.
Rezervasyonunuzda, açıkça "saat 10'a kadar bekletin," yazıyor.
As you can see, your reservation clearly indicates "hold until ten p.m.".
Bayan Roubier'ye baktığımızda anlıyoruz ki gerçek acılar sessizce yaşanıyor.
They show that their emotions can be bigger than fate.
Ve canım acıyor.
And I hurt.
Ve bazen bazen canımı acıtıyor çünkü hatırlamam gereken şeyler varmış gibi hissediyorum.
And... sometimes... sometimes it hurts... because I get this feeling that... there's something to remember.
Restoran şefine söyler misiniz lütfen, masaları ve sandalyeleri öyle yerleştirsin ki, Bay Bianchi, doktor ve ben onlara gerçeği açıkladığım sırada yolcuların yüzüne bakıyor olalım.
Would you kindly ask the chief attendant to arrange the tables and chairs so that Signor Bianchi, Dr. Constantine and myself can confront the passengers with the solution of the murder?
Ne yapayım, canım çok acıyor.
It is not my fault. You hurt me.
Canımı acıtıyor!
IT HURTS ME!
Beni yalnız bırakıyorsun ve bu da canımı acıtıyor.
AND YOU LEAVE ME ALONE AND IT HURTS,
Canımı acıtmıyor.
It doesn't hurt.
acıyor 246
açıyorum 51
acıyor mu 173
canım 2922
canim 19
canım benim 155
canımın içi 23
canım kızım 16
canım arkadaşım 16
canım istemiyor 59
açıyorum 51
acıyor mu 173
canım 2922
canim 19
canım benim 155
canımın içi 23
canım kızım 16
canım arkadaşım 16
canım istemiyor 59