Gerçekler перевод на английский
2,948 параллельный перевод
Bunlar gerçekler!
Live with it.
Gerçekler bunlar, ve gerçeklerden neffret ediyorum.
It's the truth, and I hate that fact.
Gerçekler benim hayatımı kurtaracak.
The truth will save my life.
Gerçekler bu.
It's the truth.
Yine gerçekler.
Oh, truth again.
Acı gerçekler iki tarafı da keser Sör Davos.
Hard truths cut both ways, Ser Davos.
Gerçekler hayali dünyasını tehdit etmeye başladığında, tehlikeli olabiliyor.
When their reality threatens their fantasy world, it can become dangerous.
Gerçekler acıtır, tatlım. Belki de yeni arkadaşını senden çok yaralar.
♪
Bence gerçekler çok abartılıyor.
Well, I think the truth is overrated.
Gerçekler?
Truth?
Sana bir şey olursa gerçekler öğrenilemez.
If something happens to you, the truth will not get out.
Martin Charles hakkındaki gerçekler açığa çıkarsa, Andrew'un işi biter.
If the truth about martin / charles gets out, Andrew's finished.
Gerçekler acıdır ama gerçek böyle işte.
Well, the truth hurts, but it's still the truth.
Davadaki bütün gerçekler muallakta. O zaman gerçekler kazandırmayacak yada kaybettirmeyecekse, bunu ne yapacak?
So if the facts won't win it or lose it, what will?
Gerçekler.
These are all just facts.
Al sana gerçekler... İkimiz de senin sahtekar olduğunu biliyoruz.
Here are the facts... you and I both know you're a fraud.
Hakikat şu ki dürüst yazarlar olmaları deneyimli olmaları, gerçekler hakkında yazmaları beni onlara çeken şeydi kanımca.
I think what attracted me to them was the fact that they were honest writers, writing about real things that they actually experienced.
Diğer taraftan bu vakadaki gerçekler- - Gerçekler dosyanın içinde.
The facts of this case, on the other hand...
Eğer sadece dosyadakileri göz önüne alırsam gerçekler senin hayrına değil.
If I just consider the file, the facts aren't in your favor.
Gerçekler senin cezalandırılman gerektiğini söylüyor ki anladığım kadarıyla bu şartlı tahliyenin ihlâli anlamına gelir.
The facts say you should be suspended. Which, from what I understand, would mean a revocation of your parole.
- Gerçekler ve yaptırırken canım acıdı. Bunları yaptırmamın tek nedeni de çeteye sızmaktı.
They're real and they hurt and the only reason I got them done was to infiltrate the gang.
Ne olursa olsun, gerçekler değişmiyor.
Well, whatever happened, it doesn't change the facts.
Bu noktada, gerçekler ortada.
At this point, the facts are clear.
Binom teorisi hakkında, bir sürü yeni haberle doluyum, hipotenüsün karesi ile ilgili eğlenceli gerçekler biliyorum.
"About binomial theorem, I am teeming with a lot o'news, with many cheerful facts about the square of the hypotenuse."
Ne zaman büyü ortadan kalksa, gerçekler gün yüzüne çıkar.
When the magic wears off, reality will still be here.
O adi boğazından gerçekler döküldüyse bile böyle bir bilginin rüzgârda süzülen tüyden farkı yok.
Even this useless is telling the truth, such information are useless, like a feather in the breeze.
Evet, gerçekler ortada.
Yeah, might've stretched the truth a bit.
Çünkü davadaki bütün gerçekler muallakta.
Because all the facts of the case are in question.
O halde, gerçekler kazandırmaz ya da kaybettirmezse, bunu kim başaracak?
So if the facts won't win it or lose it, what will?
Bazen gerçekler senin tarafında olmazlar.
Sometimes the facts just aren't on your side.
Hayatım burada geçti ve bir kez olsun kocaayaklara inanmamıştım ama şimdi biliyorum ki gerçekler.
I've lived up here my whole life and never once did I believe in bigfoot, but now, I know he's real.
İfaden hatırladıkların üzerine kurulmuş olan gerçekler.
It's about the facts as established by your best memory of events.
- Sanırım gerçekler de rahatlatıyor.
- I guess the truth is comforting too.
Gerçekler değişecek.
Real's gonna change.
Gerçekler...
A little reality.
Onun hakkındaki gerçekleri belirteceğiz ve evet, bu gerçekler de negatif oluyor, çünkü adam mankafalının teki.
We're stating facts about him, and, yeah, they happen to be negative because he's a bonehead.
- Bütün gerçekler çok açık.
- All the facts are clear.
Fakat bunlar gerçekler.
But that's what happened.
Gerçekler ortaya çıkacak...
The truth will come out...
Ve gerçekler her zaman ortaya çıkar.
And the truth always comes out.
Gerçekler ortaya çıktığında karanlık tarafta yer almak istemezsin.
You don't want to be in the dark when this breaks somewhere else.
İçimdekileri döktüm ama gerçekler değildi.
I poured out my heart but that wasn't sincere
İçimdekileri döktüm ama gerçekler değildi.
I poured out my heart but I wasn't sincere
Gerçekler hakkında şüphesi olan kimse var mı?
Does anyone have any suspicions about the facts?
İşte sana bazı gerçekler.
And here's some facts for you.
Gerçekleri mi bilmek istiyorsun, tamam işte gerçekler orada.
You want to know the truth, well, boom! Here it is.
Gerçekler her zaman ortaya çıkar, Jason.
The truth always comes out, Jason.
- Acı gerçekler.
- It happens.
Bu tür şeylere biz gerçekler diyoruz. Bir ara bunu sen de denemelisin.
We used things called facts You should try it sometimes.
Kendini Uygusuz Gerçekler'e kaptırdığın zamanı hatırlıyor musun?
Do you remember when you got yourself off to An Inconvenient Truth?
İnsanlık en sonunda gerçekler için hazır mı?
If so, what will happen when their secrets are unlocked?
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçeği 152
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçeği 152
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132