Hal перевод на английский
10,318 параллельный перевод
En azından duvar halılarını değiştirsinler.
At least make them change the tapestries.
- Halımın üstündeki ne öyle? - Salsa döktüm.
_
Bu iyi hal olayını baya ciddiye alıyorlar, o yüzden başla, burdan başla.
They take this good-behavior thing very seriously, so start here, right here.
- Bizim mesleğin geldiği hal bu işte.
- This is what our business has become.
Halıyı söküp duvar kâğıtlarını ve lamba armatürlerini çıkartmayı planlıyorum.
You know, I'm thinking ripping up the carpets, maybe lose the wallpaper, all new light fixtures...
Hal de burada olduğumu biliyor.
And Hal knows I'm here.
Hal, aptalca bir şeye kalkışma.
Hal, don't do anything... stupid.
- Bana güvenebilirsiniz.
You can count on me. Hal?
Ben de seni seviyorum Hal.
I love you, too, Hal.
Seninle başlayalım Hal. Anlat.
Let's start with you, Hal.
Hal!
Hal!
Sen gitmeden, Phil ve Hal ile fotoğraf çektirelim.
Before you go, let's get a picture with Phil and Hal. Don't you move.
- Yapma Hal.
- Come on, Hal.
- Biraz nezaket göster.
- Show a little tact, Hal.
Orada, daha önce halı kesip, satıp, döşediğin yazmıyorsa cebine geri koyabilirsin.
Well, if it doesn't say you've ever cut, sold, or laid carpet... you might as well put it back in your purse.
Daha çok öğretmen ya da halı satıcısı tipin var.
You look more like a school teacher or... carpet salesman.
Bu ne hal? Ciddi misiniz?
What the...?
Bunlara katlanamam. Kapının park yerine açılmasına katlanamam. Banyodaki plastik bardaklara, halıdaki insan boyutuna ulaşmış atmık izlerine.
I can't do this- - I can't do the door opening into the parking lot and the- - and the little cup with the plastic on it in the bathroom and the person-sized cum stain on the floor.
Halıyı daha yeni temizledim.
I just cleaned the rug! Better not move.
Onlar da zaten Li-Na'yı bize bırakıp önümüze kırmızı halı serecekler.
Take her in ourselves and they'll roll out the red carpet.
Columbia bölgesinde olağanüstü hal ilan ediyorum.
I am declaring a state of emergency in the District of Columbia.
Halıları temizletmişsindir diye düşünmüştüm.
Thought you were having the carpets cleaned.
Burayı satayım diye halıları değiştirmek zorunda kaldığıma inanamıyorum.
I find it hard to believe I have to replace it to sell this place.
Boşanmış, halılara şarap dökmüş ve değiştirmek bile umrunda olmamış.
He got divorced, spilled wine on the carpeting and didn't care enough to replace it.
Danny'nin kanını halıdan çıkartamıyorum.
I can't get Danny's blood out of the carpet.
Çünkü küçükler, güzel kokarlar ve tek yaptıkları yüzünü yalamaktır. Köpekler büyük ve yaşlıdır. Ayrıca küflü halı gibi kokarlar.
Dogs are big and old and smell like moldy carpet, and all they want to do is crap, shed, slobber and sleep, or whatever they do.
Yanlışlıkla bir halı pazarını vurabiliriz.
We might end up taking out a rug bazaar by mistake.
Halıya basar basmaz o sesi hissettim.
So I step on the carpet and I feel this squish.
İlişkileri ciddi bir hal alıyordu.
They were getting serious.
# Her şey çarpık bir hal aldı...
♪ It went horribly awry ♪
- Halının içindeyim.
- I'm in carpet.
Halı.
Carpet.
Aramızdaki ilişki tuhaf bir hal alsın istemedim.
I didn't want things to be weird between us.
Sende poker geceleri artık daha garip bir hal alacak diye endişeleniyorsun.
And all you're concerned about is how it made poker night awkward.
Benim yaşamamı istediği hal tam olarak bu.
This is exactly how he intended me to live.
Halımın üstünde olmaz.
Not on my carpet.
Mührün devreye girmesini bekle.
Wait till hal takes over.
- Olay biraz daha karışık bir hal aldı.
- This shit just got a little complicated.
Hal böyleyken, "veliaht prens" unvanını alıp sıradan bir vatandaş olarak onu kovuyorum.
Thereupon, I depose the Crown Prince and order that he be locked up as a commoner.
- Halımın üstüne dökme!
- Don't get it on my carpet!
Mobilyaya paramız yetmedi. Ama geleneksel bir evin halıya ihtiyacı vardır.
We couldn't afford furniture, but a traditional home needs rugs.
Ve Hal'i.
And hal.
İşler ilginç bir hal aldı.
Now things get interesting.
- İyi hal durumunda 60 gün.
Sixty days for good behavior.
Nükleer Fizikçi Etkili birini suçlarsan o zaman işler tehlikeli bir hal alır.
If you accuse anyone who has influence... then, yes, it's dangerous.
Şimdi halıyı yazacağım, boya işi var, yüzme havuzu kuracağım.
Next thing you know we're painting the walls to match and getting new carpet and putting the pool in the back.
Direnişiniz nasıl bir hal aldı?
What form did your resistance take?
Hal böyle iken, sen taşı fırlattın.
And yet, when you launched the stones
Sizden evine gidip halıyı yakmanızı mı istedi?
She asked you to go into her house and burn a rug for her?
Aniden amcanın durumu kritik hal alır.
And coincidentally... you receive a mail from a Chennai Hospital that the donor's ready.
Hal?
Yeah, all right.
hâlâ burada mısın 33
hallie 73
hala burada 31
hâlâ burada 19
hala öyle 37
hâlâ öyle 16
hala orada mısın 64
hâlâ orada mısın 16
halil 34
hala orada 41
hallie 73
hala burada 31
hâlâ burada 19
hala öyle 37
hâlâ öyle 16
hala orada mısın 64
hâlâ orada mısın 16
halil 34
hala orada 41
hâlâ orada 24
hala inanamıyorum 23
hâlâ inanamıyorum 19
hala yaşıyor 66
hâlâ yaşıyor 23
hala buradayım 54
hâlâ buradayım 18
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108
hala inanamıyorum 23
hâlâ inanamıyorum 19
hala yaşıyor 66
hâlâ yaşıyor 23
hala buradayım 54
hâlâ buradayım 18
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108