Her şeyden перевод на английский
9,595 параллельный перевод
İnandırıldığımız her şeyden bahsediyorum.
I'm talking about everything we've been led to believe.
Düşen UFO'ların teknolojisiyle yapılmış gemilerde özenle sahnelenen sahte kaçırılmalarla her şeyden habersiz insanlar üzerinde deneyler yapılıyor. Gen düzenleme ve uzaylı embriyolarının zorla yerleştirilmesi yöntemi ile uzaylı melezi yaratmak da dahil.
Tests were done on unsuspecting human subjects in elaborately staged abductions, in craft using alien technology recovered from the downed saucers... including human hybridization through gene editing and forced implantation of alien embryos.
Dostum, bu her şeyden daha gerçek.
Friend, this is more real than it's ever been.
I ne apos karar ; s bu ülkeye bir tehdit, Ve her şeyden ben, son zamanlarda öğrendim - Afedersiniz?
I decide what's a threat to this country, and from everything I've learned lately,
Görevinle aldığın dine aykırı keyifler, beni her şeyden daha fazla şok etti!
But the unholy joy you took with your duty shocked me more than any!
- Yerde olmayan her şeyden nefret ederdi.
He used to hate not being on the ground.
İnanmak istiyorum, her şeyden daha çok ama Dolly, bize dediler ki...
I want to, more than anything. But, Dolly, they told us...
Senin yanında olmak istiyorum, her şeyden çok 14 gün daha seks yapmamak zorunda olsam bile.
I really want to be here, more than anything, even if that means being celibate for 14 more days.
Kızın yapacağı her şeyden siz de sorumlusunuz.
The responsibility for the girl and all her actions lies with you.
Düğün gününde yanında olacak zaten ve bu her şeyden önemli.
Doing it with me every step of the way. Well, she is going to be there on your wedding day. And that is the most important thing of all.
Hayatımda sahip olduğum diğer her şeyden daha çok ihtiyacım var onu geri almaya.
I need it back more than anything else I've ever needed in my life.
Her şeyden önce siz, bu tesisin elektrik şebekesini bağladığım iki canlı telsiniz.
Above each of you are two live wires I've connected to the power grid of this facility.
Herkesten ve her şeyden.
Everybody and everything.
Ona, ailemize yaptığı her şeyden.
To him, to my family.
Her şeyden çok.
More than anything.
- Her şeyden önce, iyi misin sen?
First of all, are you okay? !
Farelerden ve temsil ettikleri her şeyden nefret etsem de bu seferki, bayağı iyi direndi.
As much as I hate mice and everything they represent, this one put up a good fight.
Haklıymış, Paul her şeyden çok çabuk pes ettiğimi söyledi.
He's right. Paul said I give up on things real easy.
- Her şeyden önce orada ne yapıyorsunuz?
~ What were you doing there in the first place?
Bakımı gereken hastaların gizliliği her şeyden önemli...
Maintaining patients privacy is of paramount...
Çocuklarımız seni hapishanede ziyarete gelmesinler diye her şeyden vazgeçmeyi göze alıyorum.
I am not going to bring our children to visit you in jail.
Her şeyden haberim var.
I know everything.
Her şeyden nefret ediyorum!
I hate everything!
... Melas her şeyden önce onu koruyacağına yemin ett. Kendi canna mal olsa bile.
Melas took a solemn oath to protect her above all else, even with his own life.
Okul her şeyden önce gelir.
School comes first.
Her şeyden önemlisi senin kendini Yahudi olarak görüp görmediğin.
Any more than it matters whether you think you're a Jew.
Eskiden her şeyden habersiz olan polislerinizden birinin her yeri havaya uçurabilen bir kızdan bahsettiğini duydum.
I heard one of your formerly uninformed cops talking about the girl who can make things explode.
Grubun güvenliği her şeyden daha önemli ama...
The safety of the group is the most important thing,
Yine de aşk için her şeyden vazgeçmekten daha muhteşem bir şey olabilir mi?
But a leap of faith for love... What could be more exhilarating than that?
Onlar her şeyden önce gelmek istiyorlardı.
They wanted to come first.
Sen zaten her şeyden korkuyorsun!
Eugenia, you're scared of everything!
Annem bunu her şeyden çok seviyor.
My mom loves her more than anything.
Şehirden uzak ve bağımsız olduğumuzda, istediğin her şeyden bahsedebiliriz.
Once we're away and free of the city, we... we can talk about anything you want.
Ama hayatını her şeyden çok değer verdiğine bahse girerim.
But I wager that she holds her own life above all other things.
Ve onunla görüşmeyi kesmezsen polisle birlikte eşinin de her şeyden haberi olacak.
And if you don't stop seeing her, your wife will know everything along with the police.
Krista'yla görüşmeyi kesmezsen eşinin her şeyden haberi olacak.
And if you don't stop seeing Krista your wife will know everything.
Bilmelisin ki, hayal ettiğim her şeyden çok daha iyisin.
You must know... You are more than anything I could have wished for.
Aklına gelebilecek her şeyden nefret ederdi.
You name it, he hates it.
Bizi saran minik hücreler bildiğimiz her şeyden küçük... atom altı parçacıklarda oluşmuş olabilir.
OUR GRID WOULD HAVE TO BE SMALLER THAN THE SMALLEST THING WE KNOW, A SUBATOMIC PARTICLE.
Daha sonra her şeyden.
First of the things you think you can't cope with.
Her şeyden kurtulmamız gerekiyor.
We've got to get rid of everything.
Seni tanımıyorum ama ben yedi yaşımdayken dünyadaki her şeyden daha çok istediğim şey Schwinn Sidewinder'dı.
I don't know about you, but when I was seven years old, the thing I wanted more than anything in the world was a Schwinn Sidewinder.
Ona inandığımı söyledikten, onun için yaptığım onca şeyden sonra kaçtı.
She ran away, after I told her I believed her and after everything I did for her.
Her korkunç şeyden sonra hayal edemeyeceğiniz şeyler yaptım.
I did after facing every horrifying thing you can imagine.
O ailenin sana yaşattığı onca şeyden sonra sen o paranın her kuruşunu hakediyorsun.
With everything that that family has put you through you deserve every last cent of that scholarship money.
Ama gizlice, şehrimi uzaylılardan ya da zarar verebilecek her türlü şeyden korumak için üvey kardeşimle birlikte NOB için çalışıyorum.
But in secret, I work with my adoptive sister for the DEO to protect my city from alien life and anyone else that means to cause it harm.
Yaptığı şeyden kaçamadı, suçluluk duygusundan.
She could not escape what she had done, her guilt.
Her zaman "Hiçbir şeyden pişman değilim." derdi.
She always said, "I don't regret anything."
Hiçbir şeyden pişman değildi ama onu çok özledik.
She didn't regret anything, but we missed her so much.
Her şeyden çok isterim.
More than anything.
- Bir şeyden eminim ki her şey değişecek.
One thing's for sure... things are gonna change.
her şeyden önce 180
her şeyden çok 20
her şeyden öte 22
şeyden 21
her şey yolunda 1390
her şey yolunda mı 840
her şeyin bir zamanı var 23
her şey bitti 278
her şey için teşekkürler 136
her şey iyi olacak 102
her şeyden çok 20
her şeyden öte 22
şeyden 21
her şey yolunda 1390
her şey yolunda mı 840
her şeyin bir zamanı var 23
her şey bitti 278
her şey için teşekkürler 136
her şey iyi olacak 102
her şey için teşekkür ederim 55
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şey 525
her şey olabilir 82
her şey yoluna girecek 538
her şeye rağmen 118
her şey tamam 134
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şey 525
her şey olabilir 82
her şey yoluna girecek 538
her şeye rağmen 118
her şey tamam 134