Işin aslı перевод на английский
3,099 параллельный перевод
Bahaneler uydurup duruyorum ; babam yüzünden olduğunu, iş yüzünden olduğunu ama işin aslı sorun sendin.
I keep making these excuses that it's my dad, it's my work when really it's you.
Alex geçen gün okuldan gelip öğretmenin dediklerini anlamadığını söyledi. Ama işin aslı, bence- -
So Alex comes home from school the other day, and she said the teacher didn't know what she was talking about, when in reality, I don't think that- - Whoa, whoa, whoa!
Yani, eğer gerçekten bir şey yapacaksanız işin aslı hemen evlenmenizi istiyorum.
So if you guys are really going to do something, I'd rather you two just get married.
Geldiğiniz için müteşekkiriz beyler ama işin aslı dinlenmeye ihtiyacı var.
We appreciate you guys coming, but he actually needs his rest.
Ve işin aslı, adam çok gergindi, anlıyor musun?
And the thing is he was... Nervous, you know? He was
Fakat işin aslı, Rönesans yeni ile ilgiliydi.
But, really, the Renaissance is about the new.
Seninle ben ve Becky hakkında konuşmak istedim ve işin aslı biz...
So I just wanted to talk to you about me and Becky and the fact that we...
Ama işin aslı kız benim Jack Reacher dememi bekliyordu yani kim olduğumu biliyordu.
But... the point is, she was expecting to hear Jack Reacher, she knew who I was.
Pekala, şu saçmalığı kesip işin aslını konuşalım mı?
All right, can we just cut the crap and call it like it is?
Bir süre boyunca düşündüm. Pek çok şeyim vardı ama işin aslı benim...
You know, I thought for a while I had a lot of things, but... the truth is I'm...
Ama işin aslı başından beri, senin sırtından kazanç sağlamaya çalışıyormuşum.
I've been riding your coattails since day one!
Ve işin aslı muzur görüldüğünden pek çok okulda yasak.
And, in fact many schools across the country still ban this book because it's thought to be so inappropriate. Oh, man, I can't wait!
Ama işin aslı, herkes para kazanıyordu.
But the truth is that everybody was making money. Everybody.
Ama işin aslı şu ki, annenle aramızda olanlar hiç hoş şeyler değildi.
But the fact of the matter is that things between your mother and I, they were very uncool.
Ofise uğradım ve işin aslını söyledim.
I went by the office and gave them the lowdown.
Ama sen az önce- - Neyse sonra işin aslını anlarım.
But you just- - eh, I'll figure it out later.
Ama işin aslı şu ki, onun yaratıcısı Gargamel.
I taught her love and kindness. But the truth is, Gargamel made her.
Bak baba, işin aslı kendimi Queer Sokağında buluverdim.
Look, Guv'nor, fact is, I find myself in Queer Street.
Ve işin aslı, seni 25 sene önce öldürdüm.
And the truth is, I killed you 25 years ago.
İşin aslı, aynı silahı asla iki kez ateşleyemezsin çünkü bir silahı her ateşlediğinde karakteristiklerini çok hafif şekilde değiştirmiş olursun.
Well, truthfully, you never fire the same gun twice, because each time you fire a weapon, you ever so slightly alter its characteristics.
İşin aslı Sayın Yargıç, kanunun tam da aynı noktasında birçok hüküm aksine temyizden geri döndü.
In fact, Your Honor, it's exactly on the same point of law that most rulings to the contrary have been overturned on appeal.
İşin aslı, ona saldıramazdım.
In fact, I couldn't have attacked her.
İşin aslı, o bunu benim bilgisayarımı bozduğu için vermişti.
As a matter of fact, he gave me this to make up for breaking my computer.
İşin aslı, tek taraflı bir aşk benimkisi.
To put it simply, I'm having a one-sided love.
İşin aslı, sana karşı tavrım için özür dilemek istedim.
I just wanted to apologize for the way I treated you.
İşin gerçeği çalışmalarımızın % 99'u aslında tamamen sıradan işler.
Truth is, 99 % of our work is actually pretty mundane.
Aslında işin komik kısmı Brooke ve babam birlikte olmamalıydı bile.
You know, the funny thing is, is that... Brooke and my dad shouldn't even be together.
İşin aslı bu.
That is my bottom line.
İşin aslı bizim bununla bir ilgimiz yok.
The truth is none of those guys did it.
İşin aslı Hitler herkesi idare ediyordu.
And in some of the towns and villages, the Red Army committed atrocities.
İşin aslı Hitler herkesi idare ediyordu. Neredeyse herkesi tek bir çatı altında topladı. Onları birleştirdi.
'The fact is that Hitler managed to get all of them,'almost all of them, under the one roof, so to speak.
İşin aslı sana bir iş teklifim vardı, fakat göründüğüne göre sen çok ünlü birisin, o yüzden...
Well, I was going to ask you if you wanted a job, but apparently, you're super famous, so...
Şey, aslında işin doğrusu erkek arkadaşımı arayacaktım kazayla yanlış numarayı çevirdim.
Um... The truth is I was calling my boyfriend and I accidentally dialed the wrong number
İşin aslı bu vatansever girişimlerinizden etkilendiğimiz için Joson halkına bizim Japon soyadlarımızı kullanmalarına artık izin vermeyi düşünüyoruz.
As a matter of fact, the deep patriotism that you all have shown has been so impressive, that the Joseon people, may soon also be able to use our Japanese surnames. We are considering granting the privilege.
İşin aslı, bizleri ne zaman bombardıman uçaklarına refakatçi atayacaksınız, Albay?
As a matter of fact, when will we be assigned to bomber escorts, Colonel?
Aslında, küçük bir antoloji hazırlıyorum küçük, boktan, küçük, saçmalıklarla dolu, lekelenmiş, yeni işin antolojisi.
In fact, I'm putting together a little anthology, a little, shitty, little, shit-filled, shit-stained anthology of new work.
İşin aslı, tüm hayatım boyunca âşık olduğum bir tek kız vardı.
Truth is, there was only one girl in my entire life that I fell in love with.
İşin aslı ne?
So, what's really going on?
İşin aslı, sabahları yataktan kalkasım gelmedi, Merrin'e olanlardan bu yana...
The truth is, I haven't felt much like... getting out of bed in the mornings since Merrin...
İşin aslı o soruya cevabı ben de bilmiyorum.
The truth is I don't know the answer to that question myself.
- İşin aslı, sen kayamazsın bile. - Kayabilirim.
In fact, you can't even ski.
İşin aslı, çekindiğim şey çok yakın olduğundan deklanşörün sesini duyma ihtimaliydi.
In fact, I was afraid that I was close enough that he might be able to hear the clicking of the shutter.
İşin aslı, hepimiz bu lanet olası trende hapsolmuş durumdayız.
The fact is that we are all stuck inside this blasted train.
İşin aslı, düşmanımızı anlayamıyoruz ve Mazer Rackham'ın koca filoyu nasıl mağlup ettiğini kimse layıkıyla açıklayamıyor.
"The truth is we really don't understand our enemy." "And no one ever adequately explains" "how Mazer Rackham actually defeated the entire fleet."
İşin aslı tartışmak için çok yorgunum amına koyayım.
Truth is, I'm too tired to fuckin'argue.
İşin aslı Nahoko'nun ateşi çıktı.
Nahoko has a fever.
İşin aslı, Tanrı beni İK'ye gelmeden çok daha önce affetmişti ama hâlâ kendimi arızalı hissediyor ve nasıl iyileşeceğimi bilmiyordum.
The truth is, God forgave me long before I came to CR but... But I still felt broken and I didn't know how to fix it.
İşin aslı, tam bir zamsalaksın.
In reality, you're as dumb as they come.
İşin aslını şimdi anlıyoruz ki... Profesyonel ve birinci sınıf her sporcu büyük ihtimalle güç arttırıcı ilaçlar kullanıyor.
We are realizing now that the truth of the matter is any athlete at the professional or world-class level... is likely using some form of performance-enhancing drugs.
İşin aslı, testi geçemedin.
The truth is, okay, you failed the test.
20 yıl içerisinde, sıkı sıkıya takip ettiğim bir rutinim oldu. Buna yaşayış ve düşünüş ya da düşünemeyiş şekli de diyebilirsiniz. Aslında işin özü de bu.
Over the past two decades, I have developed a strict routine, which I followed religiously, you might say, a way of living and-and thinking, or not thinking, as was often the point of, well, the point.
aslında 4149
aslinda 29
aslında öyle 29
aslında evet 75
aslında var 51
aslında bilmiyorum 26
aslında ben 85
aslında yok 26
aslında o 17
aslında bu 28
aslinda 29
aslında öyle 29
aslında evet 75
aslında var 51
aslında bilmiyorum 26
aslında ben 85
aslında yok 26
aslında o 17
aslında bu 28