Aslında bu перевод на английский
13,500 параллельный перевод
- Aslında bu seferki onun için.
Actually, this one's for her.
Aslında bu bir terfi.
It's actually a promotion.
Aslında bu iyi bir şey ama hemen Dr. Lin'le ameliyathaneye gitmezsen buradan bir topun eksik olarak çıkacaksın.
And that should be a good thing, but if you don't get up to the O.R. with Dr. Lin now, you're gonna be walking out of here with one less jingle ball.
Aslında bu beni şaşırtmadı. Çalışanların, Dawson, Severide...
You know, it's no surprise to me that your people...
Aslında bu çok garip.
Kind of strange, actually.
Büyük terfiim ortaklık olacak. Maddox'ı getirmemden sonra bunu yapmaya mecbur kaldılar ama bana daha fazla sorumluluk vermiyorlar. Ya da saygı göstermiyorlar yani aslında bu çok küçük düşürücü.
My big promotion... making partner, they had to do it after I landed Maddox, but they don't give me any more responsibility or show me much respect, so it's pretty insulting actually.
- Evet Milo, aslında bu çünkü...
- Yes, Milo, it actually is because...
- Aslında bu sefer kız tavlayabileceğini sanmıyorum.
Actually, I don't think you're going to be shooting any fish in this particular barrel.
Aslında bu gece orada kalmayı planlıyordum.
I was actually planning dropping by there tonight.
Bak, aslında bu iyi numara. Tabi, onu göndermeyeceklerinden eminsen.
That would be a good scheme if you were sure they would not send her home.
Aslında bu bir cinayet.
And, yeah, technically, this is a murder.
Şey, biliyorum. Uzun birazda üzücü bir hikaye, aslında bu konuya şu an girmek istemiyorum.
Well, you know, it's a long, pretty sad story, actually... and I'd rather not get into it right now.
Aslında bu gerçek değil.
- Actually, that is not a fact.
Bütün bu zaman boyunca çocuğumuzun olmamasının nedeninin ben olduğumu düşündürdün ama aslında bunu sen önlüyormuşsun.
All this time you let me think I was the reason we couldn't have kids - when you... you were stopping us.
Bu yüzden geldim aslında.
That's actually why I'm here.
Aslında, bu bayağı kötü görünüyor.
No, you know what? That looks really bad.
Aslında ben de tam bu olay hakkında düşünüyordum.
Actually, now that I think about it, there was an incident.
- Aslında, bu benim durumum.
Actually, that's my status.
Aslında Mabel, bu konuda Dipper'ın yanındayım.
Nice. Actually, Mabel, I'm with Dipper on this.
Aslında dürüst olmak gerekirse bu konuda biraz bencilce davrandım.
Although to be completely honest, I did have a selfish motive.
- Aslında, bu tarafı ilgilendiriyor.
- Actually, that part is.
Bu saçma plan aslında işe yarayabilir eğer Vince ve çetesi noel şarkılarını seviyorlarsa.
You know, guys, I feel like this silly plan could actually work if Vince and his gang like caroling.
Aslında Majeste'nin bu seçmeleri yaptırması başka bir sebebe daha bakıyor.
Actually this time His Majesty ordering a husband selection has his personal agenda.
Evcil hayvan sigortası işi bu ve aslında şu an güneybatıdaki tüm büyük memelilerin sigortasını yapıyorum, o yüzden...
It is PET insurance and I'm actually covering all of the large mammals in the south west now, so...
Bu arada, sistemin, nasıl bir insanın aslında masum olabileceğini araştırmak yerine mahkumiyetini kalıcılaştıracak şekilde tasarlandığını görmek isteyenler Temyiz Mahkemesinin Steven Avery ile ilgili kararını okuyabilirler.
And if you ever want to read an opinion, by the way, that will show you how strongly this system is designed to perpetuate a conviction, as opposed to examine whether or not somebody could in fact be innocent, read the court of appeals decision in Steven Avery's case.
Aslında anlaşılıyor ki, bu soruşturmayı diğer soruşturmalarınızdan farklı şekilde yürütmüşsünüz.
In fact, it turned out from all of your investigation that this one was handled differently.
Yaşıyla ilgili aslında biraz şaşırdım ama başka... başka birinin Bu olaya karışmış olmasına şaşırmadım.
I'm a little surprised by the age of him, but I wasn't... wasn't surprised there was somebody else involved.
Telefonla arayan kişi kendisini dedektif olarak tanıttı ve bana Manitowoc İlçesindeki bir saldırı olayına karışan birisini gözaltına aldıklarını ve bu saldırı suçundan aslında masum olan birinin bizim cezaevinde yatıyor olabileceğini söyledi.
The telephone call was from somebody who identified himself as a detective and began telling me that somebody who had committed an assault in Manitowoc County was in their custody and we may have somebody in our jail on that assault charge that... may not have done it.
Soruşturmada aktif olarak yer almaya devam ettiler kanıtların çoğunu onlar topladılar ve aslında üstlenmemeleri gereken bu rolü üstlenerek kendilerini aynı zamanda Steven Avery'nin bu suçu işlediğini kanıtlamaya adadılar.
They continued their active role in the investigation, they developed most of the evidence, and when they took on that role that they shouldn't have, they also committed themselves... to proving Steven Avery had committed the crime.
Bu aslında Jim, Darin ve benim bulduğumuz bir şeydi.
That was really whatever Jim and daring and I came up with.
Aslında, bence Skinner Mulder'la Scully'nin yaptıklarına bir tür barikat olsun diye işe karıştırıldı. Zannımca da, bir noktandan sonra, bu iki ajanın yapmaya çalıştığının gerçeği ortaya çıkartmak olduğunu anladı.
Originally, I think that skinner was brought in to be somewhat of a roadblock to what Mulder and Scully were doing, and I think after a certain point, he realized that what these two agents were trying to do was to bring the truth out.
- Bu aslında oldukça iyi bir fikir.
- That's, uh, actually a pretty good idea.
- Bu aslında tehlikeli bir kelime. Fransa'daki bütün liberal iş arkadaşlarına bakarsak.
Well, that's a rather dangerous word, with all your liberal colleagues in France.
Aslında çok anlaşılır. Hayatını tamamlamak için senin gibi birşeye ihtiyacı olan bir çok insan var bu dünyada.
And so we're clear, there are a lot of people in this world who need things like you in their lives, to feel complete.
Bu benim işim aslında.
It's what I do, actually.
Ve bu seyrettiğiniz de aslında bir aşk hikayesi.
And that's exactly what this is. A love story.
Aslında bu çok mantıklı.
Wait, what?
Aslında, özellikle herkes burdayken bu konuyu açıklığa kavuşturmak için en doğru zamanda olduğumuzu düşünüyorum.
As a matter of fact, this is a perfect time for us to clear this up especially in the middle of this standoff. I shouldn't be here!
Ve güven bana tüm bu olaylar bittiğinde ve sen aslında tüm özgür dünyayı kurtarmış olduğun zaman o seni affedecektir.
And, trust me, when this whole thing is said and done and you basically save the entire free world, she's going to forgive you. It'll all work itself out.
Boş zamanlarımda ofiste çalışmaya gönüllü oluyorum. Kulağa ahmakça geldiğini biliyorum ama aslında tuhaf bir şekilde bu oldukça eğlenceli bir iş.
So I volunteer in the office for my free period which I know sounds totally lame but is actually kind of cool and fun in its own weird way, sort of.
Sessiz ol. Aslında öğretmenin gözdesiyim, ki bu epey güzel.
I'm actually teacher's pet, which is quite nice.
Bu aslında kazak olacaktı.
That was supposed to be a sweater.
Dinle, aslında, bu dalga başarısız oluyor.
Listen, essentially, this branch is failing.
- Aslında, bu yeni..... 60 D modellerinde çok duyarlıdır. .
- Actually, it's... really hypersensitive on the new 60D model.
Aslında dramatik durumlarda bu, hiç de nadir görülen bir şey değil.
Actually in dramatic situations its not at all uncommon.
Bay Severin'in beynine bir zarar gelmesi mümkün değil çünkü yasaya göre, ve anladığım kadarıyla Bu mahkeme salonunda Bay Severin'in aslında bir beyne sahip olduğu kanıtlanmamıştır.
Your Honor there's no way Mr. Severin could've suffered brain damage because according to the law, the way I understand it it has not been proven in this courtroom that Mr. Severin, in fact, has a brain.
Aslında, bebeği olacak olan benim, sen değilsin ve sen de böylece, dediğim gibi, bu işten sıyrılıyorsun.
Actually, it's me having the baby, not you and so you are, like I said, off the hook.
Bu aslında ilk değil bir dizi.
It's actually the first in a series.
Bu şekilde ifade ettiğinizde aslında tek seçenek vardır.
When you put it like that there's really only one option.
Aslında, bu sana bağlı.
Well, that's up to you.
Bu aslında babanın, annenin canını aldığı bıçak.
This is the actual one... your father used to take your mother's life.