Konuşmak yok перевод на английский
1,164 параллельный перевод
Hatta bize konuşmak yok!
You don't even talk to us!
Din ya da siyaset konuşmak yok.
No religion. No politics.
Konuşmak yok.
No talking.
Konuşmak yok. Sahile uçuyoruz.
We're winging our way To the coast.
Asla konuşmak yok.
You're never to speak.
İş konuşmak yok.
No shop talk.
Artık konuşmak yok.
No more talking.
Konuşmak yok dedim!
I said no talking!
Daha fazla konuşmak yok!
No more words!
Davadan konuşmak yok. Çok isterdim, ama bu akşam doğum dersim var.
Oh, I'd love to, but I'm in Lamaze tonight.
Dokuzdan önce konuşmak yok.
No talking before 9 : 00.
- Kafeste konuşmak yok.
Uh, is this cage really necessary?
- Konuşmak yok, yoksa vururum!
- No talk, or bang, bang!
- Hey, konuşmak yok beyler!
- Hey, guys, no talking!
Konuşmak yok, Dinger!
No talking, Dinger!
Dövüş Kulübü'nün ilk kuralı : Dövüş Kulübü hakkında konuşmak yok.
The first rule of Fight Club is you do not talk about Fight Club.
Dövüş Kulübü'nün ikinci kuralı ise... Dövüş Kulübü hakkında konuşmak yok!
The second rule of Fight Club is... you do not talk about Fight Club!
"Dövüş Kulübü'nün ilk kuralı : Dövüş Kulübü hakkında konuşmak yok" mu?
"The first rule of Fight Club is don't talk about Fight Club"?
- Konuşmak yok!
- No talking!
Konuşmak yok!
No talking!
Kimseyle konuşmak yok.
Do not talk with anybody.
Periyodik cetveller arkada var. Kopya çekmeyeceğinize güveniyoruz. Unutmayın, konuşmak yok.
Periodic charts are located on the back, and you're on the honour system, so no talking.
Özel konuşmak yok. Kız arkadaşlarınız bekliyor.
Now, now, no private conversations.
Roz, konuşmak yok. - Katil intihar edebilir mi?
Just tell me, can the murderer commit suicide?
Konuşmak yok.
No talking right now.
Konuşmak yok.
Not a word.
Önceden belirlenen zamanlar haricinde telefonla konuşmak yok, o da 1 0 dakika.
No calls, except during posted phone time and only for 10 minutes.
Konuşmak yok.
- Stop! No talking.
Konuşmak yok!
Deers don't talk!
Benimle konuşmak yok!
No talking to me!
Bununla yaşamaktan başka çaremiz yok. Konuşmak hayatı daha da güçleştirir. Yani bundan hiç söz etmeyebiliriz.
We got no choice but to live with it... and talking makes living it harder... so we might as well not even talk about it.
Konuşmak için görüşebiliriz ama dokunmak yok.
We can still see each other to talk, but no touching.
Müşterilerle konuşmak falan yok artık.
I'm going to stop talking to the customers.
Ve konuşmak da yok!
And no talking either!
Biliyorum. Hakkında konuşmak istememekte de yanlış bir şey yok.
Do you make room for the possibility... that Dr. Mahoney himself was devastated at this time?
Yattığın adamı konuşmak için getirmiş olman çok güzel ama seni temin ederim ki, benim mikroplarla bir sorunum yok.
It was very nice of you to bring the man you're sleeping with to talk but I assure you, I don't have any problem with germs.
Havadan sudan veya eski anılardan konuşmak için zamanımız yok... bu yüzden takdimi ben yapacağım.
We don't have time for chit-chat or reminiscing, so I'll do the introductions.
- Konuşmak yok! Bütün eller güvertede!
- All hands on deck!
Daha konuşmak isterdim fakat fazla zamanım yok.
I'd love to talk more, but I'm short on time.
Konuşmak yok, araba çalmak var.
,
Turei ile konuşmak gibi bir niyetim yok.
I have no intention of speaking with the Turei.
Burada resmilik yok, bu yüzden eğer konuşmak istediğin bir şey varsa çekinme söyle tamam mı?
We don't stand on ceremony here, so if there's anything that you want to talk about, just go ahead and blurt it out, okay?
Konuşmak için... sosyal becerilerin yok.
No social skills to speak of.
Konuşmak için vaktimiz yok.
There's no time to talk.
Tanikla konusmak yok.
No talking to the witness.
Bakın, üzgünüm ama yapabileceğim başka şey yok, bir klinikle konuşmak zorundasınız.
- Listen, there's nothing I can do. I'm sorry, you'll just have to speak to them, okay?
Konuşmak yok!
No speak!
Açık konuşmak gerekirse, sen de pek yok.
To be honest, not really.
Ally, konuşmak istediğin bir şey yok mu?
Ally, is there something you'd like to talk about?
- Konuşmak istemiyorum. - "Soru sormak yok" kısmında biraz zorlandığım için kusura bakma.
- Oh, well, forgive me if I'm having a little bit of trouble with the no-questions-asked part.
Gerçekten konuşmak istediğim kimse yok.
There's no one I really want to talk to.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65