Korkunç şeyler перевод на английский
1,649 параллельный перевод
Sizi incitti, korkunç şeyler yapmaya zorladı.
He hurt you, made you do horrible things.
Izuna'ya korkunç şeyler söyledim.
I said something terrible to Izuna.
Şoför aynı zamanda bazı korkunç şeyler taşıyormuş.
And he was carrying some scary shit as well.
Korkunç şeyler olacak diyorum.
I'm telling you, something terrible is coming.
Çünkü korkunç şeyler yaptın.
Because you've done terrible things.
Kaçırdıkları çocukları karanlık ve soğuk kuzeye götürüyorlar. Ama çocuklara ne yaptıklarını bilmiyoruz. Ancak korkunç şeyler duyduk.
They're takin'those children up North... the land of cold and dark... and what they're doing with them there, we don't know... but we have heard terrible rumor.
Uzun süredir bu civarlardayım, değişik insanlarla karşılaştım, çoğu birbirine korkunç şeyler yapıyordu, bu yüzden insan ırkı için genel olarak pek iyi düşüncelerim olmadı.
You know, I've been around for a long time, met a lot of different people, mostly seen them do horrible things to each other, so I'm not so high on the human race as a whole.
Ben de korkunç şeyler yaptım.
I've done terrible things too.
Önüne korkunç şeyler çıksa kolların yaralı, ayakkabıların parçalanmış olsa yine devam et.
"Onward up many a frightening creek " Though your arms may get sore and your sneakers may leak. "
Korkunç... Korkunç şeyler olacak!
Horrible, horrible things are going to happen!
Bu, doğru mu Anne Korkunç şeyler yaptığı için - büyükbaba Fish'i kızartacaklar mı?
Is that true, Mom, they Grandpa Fish roasting, because he did bad things?
Sayının kafa bulandırdığı doğru. İnsana korkunç şeyler yaptırıyor.
It's true, the number screws with your mind, makes you do... terrible things.
Korkunç şeyler, değil mi?
Scary stuff, huh?
İnsanları kurtarmak için beyaz ışığı kullandığımın üçüncü günü korkunç şeyler oluyor.
Terrible things happen on the third day after using the light to save somebody.
Gizli oda bu evde bir şeyler döndüğünü ve Zymytryk'ın korkunç şeyler yaptığını kanıtlayacak.
But that secret room... that room proves to me that something is in this house, and Zymytryk did something awful here.
Babalar ve oğullar birbirlerine asla tekrarlanmaması gereken korkunç şeyler söylerler.
Fathers and sons, they say horrible things to one another... that should never be repeated.
Kafamda bu kadar korkunç şeyler varken nasıl uyuyabilirim bilmiyorum.
I don't know how I'm gonna sleep with all that terrible stuff in my head.
Sana ve ona korkunç şeyler söyledim.
I said terrible things to her and to you.
Pekâlâ, millet, bir torba seçin ve ona korkunç şeyler yapın.
All right, everyone, find your bag and do something horrible to it.
Stacey'in hakkımda söylediği tüm korkunç şeyler tüm deneyimlerim ve saptığım yol gerçek olmayacaktı.
and my experiences and the way I turned out... - wouldn't be true.
Çok hikaye okumuş insanlar, hayaletler ve cinayetler hakkında bu çeşit korkunç şeyler hayal ediyorlar.
People who read too many stories imagine all sorts of horrid things about ghosts and murders.
Korkunç şeyler, değil mi?
It's horrible stuff, huh?
Dürüst polisler varoşlara gittiğinde çok korkunç şeyler olur.
When honest cops go to the slums terrible things happen.
Her çağda iktidar sahipleriyle ilgili hikayeler anlatmak mümkün eminim şimdi de korkunç şeyler duymamız mümkün ama hepsinin birden üzerime boşaltıIması.
I mean, I know there are stories you can tell about the powerful in any age, I'm sure you could collect awful things now, but hearing them pour out, all together, coming right at me.
Ülkeyi yok edecek korkunç şeyler yapıyormuş ama savaş tanrısı kızının ikinci kez ölmesini kabullenememiş.
She wrought terrible destruction across the land but the Warlord refused to see her die a second time.
Babanız size korkunç şeyler yaptı. Michael'a yaptığından daha kötüsünü.
Your father was awfully hard on you, and he tortured the hell out of Michael, didn't he?
Savaşın neler yaptırabileceğini biliyorum. Adamların yapabileceği- - korkunç... Korkunç şeyler.
I know what men can do- - terrible terrible things.
Ben... ben korkunç şeyler söyledim.
- I said terrible things. - It's fine.
İnsanların bana ne kadar korkunç şeyler yaptığımı söylediği yetmiyormuş gibi...
It was bad enough people were telling me about the terrible stuff I had done.
Onunla ilgili rüyalar görüyorum. Gelecekte. Kızlara çok korkunç şeyler yapıyor.
I've had dreams about him in the future, doing horrible things to girls.
Korkunç şeyler yaptım ben. Affedilemeyecek şeyler.
I've done some horrible things, unforgivable things.
Yukarda görülecek çok korkunç şeyler var, Doktor.
There's an awful lot up there to see.
Ne kadar korkunç şeyler söylüyorsun.
What a horrible thing to say.
Francine, çok korkunç şeyler yaptığımın farkındayım, ama düzelteceğim.
Francine, I know I've done some terrible things, but I'll fix it.
Sana korkunç şeyler söylememe izin verdin.
You let me say such horrible things to you.
Onun geçmişinde korkunç şeyler var Marc.
There are things in her past, Marc, terrible things.
Eğer yemin etmeyi reddederseniz, sadece hapse konulmakla kalınmayıp aklınıza gelebilecek en korkunç şeyler yapılacak.
If you refuse to take the oath, not only will you be imprisoned, but the most horrid things imaginable will be done to you.
Hiç hatırlamadığım korkunç şeyler yaptım.
I've done horrible things I don't even remember.
Çok korkunç şeyler oluyor.
Something terrible is happening.
But then after he said... söylediği o korkunç şeyler benim doğru şeyi yaptığımı kanıtladı. Ama boşandıktan sonra...
But then after he said
Korkunç şeyler olur.
Ugly things are happening in Palermo.
Yaşadığım şeyler ölümden daha korkunç değil!
The world that I see makes me unafraid of death.
Ne kadar korkunç olsa da insanın başına böyle şeyler gelebiliyor.
It was awful. It's what happens.
Her gittiğinde korkunç bir şeyler oluyor.
Baby, every time you leave, something awful happens.
Kaderimde korkunç bir şeyler var!
There's something terrible in my fate!
Korkunç şeyler söylüyorsun.
You said not normal....
Tasarımın düzenli, temiz, akıcı yüzeyinden, gördükleri korkunç kayganlıktan tamamen uzaklaşıp Canlılığa sahip bir şeyler yapmak istiyorlardı.
They wanted to get away from the orderly, clean, smooth surface of design the horrible slickness of it all, as they saw it and produce something that had vitality.
Çok korkunç, imkansız şeyler gördüm.
What I've seen are horrible, impossible things.
Ama nedense erkeklerle karşılaştığımda sanki onlara korkunç bir şeyler yapacakmışım gibi davranıyorlar.
But for some reason when I meet boys they act as if I'm going to do something horrible to them.
Ama sen zaten büyük ihtimalle onlara korkunç bir şeyler yaparsın.
But you probably would do something horrible to them.
Birinin korkunç bir şeyler yapacağına inanıyorsun.
You believe someone's going to do something awful.
şeyler 33
korku 183
korkuyorum 1153
korkunç 714
korkusuz 57
korkuyorsun 140
korkutucu 69
korkuluk 18
korkuyor musun 376
korkuyor 70
korku 183
korkuyorum 1153
korkunç 714
korkusuz 57
korkuyorsun 140
korkutucu 69
korkuluk 18
korkuyor musun 376
korkuyor 70