Nedeni bu перевод на английский
4,464 параллельный перевод
LAPD ise yıllık 50.342 dolar teklif etti, ekstra avantajları da cabası. Nedeni bu kadar basit işte.
The L.A.P.D. offered me $ 50,342 a year with benefits - - a true no-brainer.
Nedeni bu proje. Onları aramamın nedeni bu.
That's what makes me call them up.
Sadece kendi adıma konuşuyorum ama tahmin etmem gerekseydi nedeni bu olurdu.
I'm only speaking for myself, but if I had to guess, maybe that's why.
- Burda olmamızın nedeni bu.
Well, who are we to reason why.
Sakin kalmanın nedeni bu olmalı.
This must be how you stay calm.
Senden yardım istememin nedeni bu kristalleri temizlemek.
That's why I need you to help me get these damn crystals off.
İlk olarak sahte iskelet üzerinde denememizin nedeni bu.
Which is why we are testing this on a fake skeleton first.
Buradaki girintinin nedeni bu.
Which caused this indentation here.
Bu kadar aptallaşmamın nedeni bu.
That's how I got so stupid.
Bak, Yakult'un stresinin nedeni bu evin çok büyük olması olabilir oda evi korumak için sorumlu olduğunu hissediyor ama bu...
Okay. ( Whimpers ) You see, Yakult might be stressed because this house is too big, and she feels responsible for securing it, whereas in her...
Kendini kötü hissetmenin nedeni bu değil.
This isn't about your stats.
Ve bu, bayanlar ve baylar, Ben kompost vazgeçtim nedeni budur.
And that, ladies and gentlemen, is why I gave up composting.
Burada olmamızın nedeni bu.
That's why we're here.
# İşte nedeni bu #
♪ Here the reason why
Seni St. Louis'e göndermemin nedeni bu.
That's why I sent you to St. Louis.
Gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum çünkü anladım ki bana bu sahneyi vermelerinin nedeni buydu.
I don't know whether to laugh or be sick because now I think that's the reason they gave me the scene.
Son birkaç gündür eve veya işe gitmemenin nedeni bu mu? Ben bir gazeteciyim.
Is that why you haven't been at home or at work in the last few days?
Çünkü pataklanacağını biliyorsun değil mi, nedeni bu.
'Cause you know you'll get fucking filled in, that's why.
Bunları görmeyişimiz nedeni bu.
That's why we've never seen these.
Erişiminin nedeni bu.
That's what got him access.
Müvekkillerle olan görüşmelerin nedeni bu mu? Her şey bununla mı ilgili?
That's what these meetings with clients... is that what this is about?
Öbür tarafta o ruhların büyükannene eziyet çektirmelerinin nedeni bu. - Sakın!
Is the reason those spirits are torturing her on the other side.
Bu gece toplanmamızın nedeni dokuz yıl sınıf arkadaşlığı etmiş olmamızdır.
The reason for us meeting tonight is that we were classmates for nine years.
Old Spice * kullanmamın nedeni bu.
It's why I wear Old Spice.
Bu toplantıları yapmamızın tek nedeni Frank, senden kesin ve doğru bilgi alabilmek.
The whole reason we do these meetings, Frank, is so I can get accurate information from you.
Sen eve gizlice girdiğinde,... havlamayıp, hiç kimseyi uyandırmamasının nedeni de bu, değil mi?
That's why he didn't bark and wake anyone up when you broke into their house, isn't it?
Ölümden döndüğünüz mekâna gönüllü olarak gittiniz. Amerika ve emsalleriniz tarafından böylesine itibar görmenizin nedeni işte bu.
The fact that you would voluntarily go back into the place where you almost died, that's why you were held in such high esteem by all of America and your peers.
Tony'nin bu kadar büyük konuşmasının nedeni Leydi Mae'nin kredisini kullanıyor olması.
For all Tony's big talk, his credit's Lady Mae's.
Sizden hoşlanmamamın bir nedeni de bu, evet.
That is one of the reasons I don't like you, it's true.
Bu kadar çalışmamın nedeni, birinin çalışmak zorunda olması.
If I'm hard, it's because someone has to be.
ve bana bu defterdeki her ismin burada yer... bir nedeni olduğunu söyledi.
And he explained to me that every name on that list has a reason to be there.
Bu ağrıların nedeni bazen zihinsel olabiliyor.
You know, sometimes these things can be more in the head.
Sadece bu gürültünün nedeni ne diye çıkmıştım.
I just came out to see what all this noise is.
Tamam. Bu ikisinin evlenmemesi için bir nedeni olan var mı?
Okay, does anyone know a reason why these two shouldn't be wed?
Derinlerde herkesin bu kadar kafadan kontak olmasının nedeni aslında ölüm korkusu.
Deep down, fearing the reaper is the reason why everyone's so messed up in the head.
Gavin'in bu kadar gergin olmasının nedeni eski oda arkadaşının en ön sırada oturması mı acaba diye düşünmüştüm.
Well, I had wondered if that's what made Gavin so nervous, having his old roommate in the front row.
İyi.'Bu konularda tüm Nedeni.
Good.'Cause this is all that matters.
Sizi bu akşam buraya çağırmamın nedeni Hollis Doyle.
Hollis Doyle is why I've asked you all here tonight.
Bu bir tahliye nedeni, Bunun yasadışı olduğunu bilmiyormusun?
That is cause for eviction, not to say it's illegal.
Böyle bir aptallık yapmanın Amerikan halkını göz göre göre aldatmaya çalışmanın sebebini bulabilmek için günlerdir kafa patlatıyorum. Bu işe bu kadar bulaşmanın tek bir nedeni olabilir.
I've been racking my brain trying to find a reason why you'd be stupid enough to willingly attempt to defraud the American people, and the only reason I can come up with for why you'd be in so deep
Nedeni ne olursa olsun, bu şey boka batmış, tamam mı?
No matter what her reasoning is, this is messed up, okay?
Bu ölüm nedeni olabilir.
This could be cause of death.
Bu çöplükte sıkışıp kalmamın nedeni de sensin.
Yeah, you're also the reason I'm stuck in this dump.
Bu iş tam anlamıyla iki kişilik bir iş ve iyi bir nedeni var.
This one's strictly a two-man job and for good reason.
Evet, sanırım ondan ayrılmamın bir diğer nedeni de bu.
Yeah, I think... I think that's partly why I broke up with her.
Bu kibirli ıngiliz'in poposunu öpmeyi kabul etmemin tek nedeni "F" alıyoruz diye düşünmemdi.
Look, the only reason I agreed to kiss that pompous anglo's ass was because I thought we were getting an "F".
Bu adamın dava açmak için gerekçeli bir nedeni olması gerekiyor.
This guy would have to at least allege a colorable cause of action.
Burada olmasının nedeni bu.
That is why he's here.
Görünüşe göre bu şekilde yapılmasının nedeni hayatın düzensizliğini yansıtmak.
Well, apparently, it was designed that way To reflect life's irregularity.
Bak bu insanların senin ölmeni istemelerinin bir nedeni var.
See, all these folks got a reason to have you dead.
Bu şehirde çalışmana izin vermesinin tek nedeni dikkatlerin sadece ona dönmesini engellemen.
The only reason he lets you operate in this city, ese, is because you draw a lot of heat away from him.