Ré перевод на английский
1,745,356 параллельный перевод
Hayır. Bu dedikleriniz doğru değil.
That's not accurate, what you're saying.
- Burada kesiyoruz.
- We're done here.
11 / 19 / 15'i arıyoruz.
We're looking for 11 / 19 / 15.
Lütfen onu buradan çıkarmaya geldiğini söyle.
Please tell me you're here to get him out.
Sen zeki bir kızsın, Janet.
You're a smart girl, Janet.
Neyden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok.
I have no idea what you're talking about.
Blöf yapıyorsun.
You're bluffing.
Sonuna kadar tutacağınızı nereden bileceğim?
How do I know you're gonna hold up your end?
FBI'ın Raymond Reddington'la olan ilişkisini mi araştırıyorsun, burada?
You're investigating the FBI's relationship with Raymond reddington, here?
Aldığınız ifadeler, ikiniz de dahil, bu odadaki herkesin duyması gereken şeylerin ötesine geçen çok hassas konulara değiniyor.
The testimony you're taking touches on highly sensitive matters that go way beyond what anyone in this room should be hearing, including the two of you. Is that so?
Hitchin yaptı, artık temiziz.
Hitchin did it, we're in the clear.
Artık temiziz.
We're in the clear.
Artık bitti ve ben kayboldum.
We're at the end now and I'm... Lost.
Beni korkutuyorsun.
You're scaring me.
- Devam ediyoruz.
We're rolling out.
Yakınız.
We're closer.
Beni parçalamaya o kadar odaklanmıştın ki sevdiğin birkaç insandan bazılarına zarar vermeye hazır haldeydin.
You're so focused on destroying me you're willing to hurt one of the few people you've ever loved.
Haklısın.
You're right.
Bütün iletişimler, köprünün doğu ucunda kurduğumuz büro komisyonundan geçiyor.
All communications go through the bureau command which we're establishing on the east end of the bridge.
Yaralanmadın değil mi?
You're not hurt? Yeah, I'm fine.
İkimizde neden burada olduğunu biliyoruz aylar önce yapamadığın şeyi bitirmek için kafama bir kurşun sıkmak.
We both know why you're here. To finish what you couldn't months ago. To put a bullet in my head.
Umarım aradığın cevabı alırsın.
I hope you get the answer you're looking for.
Hayatıma gir, her şeyi bırak beni korumaya çalışırken iflas et ve bana babam olduğunu söyleme.
Come into my life, give up everything, go broke trying to protect me and not... Tell me you're my father?
Sanırım haklısın.
I think you're right.
AMA BURADA HER ZAMANKİ GİBİ KONUŞMAMIZ TUHAF
BUT IT'S WEIRD THAT WE'RE HERE, TALKING AS USUAL,
Bir anlamda farklı bir ülkede gibi hissedersiniz. Bazı şeyleri öğrenirken yeni bir dil öğreniyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Bunlar bazen karşınıza zorluklar olarak çıkar.
In a way, you feel as if you were in a different country, you feel like you're learning a new language when you learn certain things that are sometimes presented to you as challenges.
Kadınsınız ve bu kadar mı?
You're a woman and that's it?
HAYATTAYKEN KİRLİ BULAŞIKLAR OLACAK.
WHILE YOU'RE ALIVE, THERE'S DIRTY DISHES.
Rica ederim baba.
You're welcome, dad.
"Buna gerçekten var mısın?"
"So, you're really up for it?"
Her yerden çatlıyorlar.
They're all over the place.
- "Biz kadınız." diye bir tespit yapmakta.
- Establishing that "we're women".
Bazen yerimizde saydığımızı düşünüyorum.
Sometimes I think we're going in circles.
EVDE MİSİN?
YOU'RE HOME?
OYNAMAK İÇİN SENİ BEKLİYORUZ!
WE'RE WAITING FOR YOU TO PLAY!
Bazen kendinizi içinde sayıyorsunuz ve kimle olduğunuzu tam olarak bilmiyorsunuz.
And sometimes you see yourself inside of it and you don't know who you're with very well.
bay duncan sensin.
You're Mr. Duncan.
itiraf etmeliyimki tam bir hayal kırıklığısın.
But I got to admit, you're a bit of a disappointment.
bir sebebten buradasın :
You're here for one reason :
Neden basettiğini bilmiyorum.
I don't know what you're talking about.
Yani bana kimseye söylemeyeceğine dair, söz vermen gerek.
So you're gonna promise me you're not gonna tell anybody.
hayır, bana kafanda birşey olduğunu ve.. seni değiştirip, kötü şeyler yapmaya zorladığını söylüyorsun.
You're telling me there's a thing in your head, this can change you and force you to do terrible things?
neler yapabileceğini.
What you're really capable of.
bana yalan söyleyip söylemediğini biliyorum.
They let me know you're lying.
Biz melez tehdidine karşı son savunmayız. dünya çapında tüm melez aktivitelerinin.. izini sürüyoruz.
We're the world's final defense against the hybrid threat, keeping track of any and all hybrid activity across the globe.
bayan campbellin romanında tasvir ettiği kadarıyla.. düşündüğüm gibi görünmüyorsunuz.
You're not what I pictured from how you're described in Ms. Campbell's novel.
sende pek fena bilim insanı değilsin teşekkürler baba.
Wow. You're not a half-bad scientist. Well, thanks, Dad.
- yani EMP yapacaksın.
- So, you're thinking EMP.
evet. şimdi iş konuşmaya başladık
Ah, yeah, now we're talking.
yalan söylüyorsun bil mi yo rum.
You're lying to me. I do not know.
Max, helsinkiye evine dönmek için.. biraz daha beklemek zorundasın.
Max, you're gonna have to wait a little longer to get home to Helsinki.