Sadece bir adam перевод на английский
2,561 параллельный перевод
Ve sadece bir adam bıçaklanıyor.
And only one guy gets stuck.
Benim hayatımda sadece bir adam için yer var.
There's only room in my life for one man.
Sadece bir adam yüzünden.
Only because of that one man.
Ben sadece yaşlı bir adamım.
I'm just an old man.
Adamı sadece bir kere gördün.
You only saw him once.
Bir adam ile bir kadın silahlarıyla sadece davadan davaya sürükleniyorlar.
Just a man and a woman with guns, drifting from case to case.
Özür dilerim, sadece senin gibi bir kızla çıkan, benim gibi bir adamın onun gibi bir adamla sidik yarıştırmak durumunda kalacağını düşünemedim.
Sorry. I just never figured that a guy like me going out with a girl like you would ever have to compete with a guy like that.
Bu, Doğu Teksas'ın cahil tarlalarından 23. yüzyıla götürülüp dehası sadece takdir edilmekle kalmayan aynı zamanda göklere çıkarılan genç bir adamın hikayesidir.
It's the story of a young boy who is transported from the ignorant backwoods of East Texas to the 23rd Century, where his genius is not only appreciated, but celebrated.
Bayat hamur işi devekuşundan yoksun kalmış bir adam için sadece bir yalandır.
Stale pastry is hollow succor to a man who is bereft of ostrich.
Sadece kollarında bir adam da değilim.
I'm not just a man on your arm.
Bir kez. O adam seni sadece bir kez dövdü.
Once... you got beat once by that man.
Ron, sadece kötü bir şeye bulaşmış iyi bir adam.
Ron is a good man who just got caught up in something terrible.
O sadece kendini adamış bir memur ve en iyi Hasat Festivali'ni yapmak için elinden geleni yapıyor.
He's just a dedicated civil servant who's doing whatever he can to make sure that this is the best Harvest Festival ever.
Sen sadece uçamayan bir ördekle uçmaya korkan adamın birisin.
But you're just... some bloke who's too scared to fly with a duck that can't.
Ben sadece ördekli bir adamım.
I'm just a man with a duck.
Sadece adamın deneyimli bir CIA ajanını öldürüp suçu senin üstüne yıktığını anlatmaya çalışıyorum, Mike.
I'm just saying, Mike, the guy killed an experienced C.I.A. Field officer... and framed you for it.
Adamın küçük beyni, sadece bir şeye odaklanmış.
Guy's little head was doing all the thinking for him.
Önemli bir şey değil, sadece senin ve Eric Fox adında bir adamın Rupert Crane'i öldürdüğünüzü, silahlı ve tehlikeli olduğunuzu söylüyorlar.
Oh it's not important just that you and some guy named Eric Fox killed Rupert Crane and are armed and dangerous.
Bilge bir adam hiçbirşey gerçekte ölmez Sadece başka bir vücutta dünyaya gelir demişti.
A wise man an once said that nothing really dies, it just comes back in a new form.
Sadece düşündüm de... Bilmiyorum, belki adam gibi bir yere yerleşmelisin.
I-I just thought maybe - - I don't know - - you were looking for a real setup.
Sadece adamın kendi çöplüğüne gelmesini bekler ve sonra bir sürü memuruyla etrafını sarar.
He just waits for the guy to show up on his turf, and he rolls up on him with a bunch of his police officers.
Birisi sadece senin dolabına bakarak, sade bir adam olduğunu anlayabilir.
Oh, just by looking at your closet, one would think you were a simple man.
Raylan, üç bölgede, başkasına yazılmış çeklere iyi fiyat... -... veren sadece bir tek adam var.
Raylan, there's only one man in three counties that'll give you anything like a fair deal on draw checks.
Tamam, sadece şu adam dünyanın en öküz kafalı adamlarından birisi ama Chance'nin bir arkadaşı Chance ise burada değil bu durumda onu koruma işi de bize kalıyor.
[Softly] All right, it's just that this guy, while he might be a world-class dimwit, but he's a friend of Chance's, and Chance isn't here right now, which leaves it to you and me to protect him.
Otel odalarında verdikleri pornolarda filmden bütün sikişi çıkarttıklarında ve geriye sadece, adamın birinin terli götünü izlemek kaldığında bunun aynı, herhangi bir Matthew McConaughey filmi gibi göründüğünü fark ettin mi?
Big, big fan. You ever notice when they do the editing in the hotel-room po'nography, and they take out all the penetration and it's just pumping, sweaty man ass, it looks like just about any Matthew McConaughey picture ever made?
Sadece ben ve bir adam.
Just me and the guy.
Sadece bir kaç soru olacağını söylemiştim ve bu adam sizin için her şeyi mahvetti. Bu iş kötüye gidiyor.
I said it was only gonna be a few questions, and this guy over here blew it for all of you.
gitmeye karar verdi, tesadüfe bakınızki orası benim okuluma sadece bir kaç saat uzakta bana gelince, Carnegie Mellon Üni paramı Sidney'in yardımları ile kazanmayı başardım adam gerçekten herşeyi satabilirdi meslek sınıfı projemi bile kuş evi ve güvenlik kamerası hepsi bir arada
As for me, I managed to earn... my Carnegie Mellon tuition with Sidney's help after all. The man could truly sell anything, even my shop class project. A birdhouse and security camera, all in one.
Adamların bütün ormanı sallıyor. ... sadece kör bir adam seni bulmakta sorun yaşar.
Your men are making the whole forest shake only a blind man would have trouble finding you.
Sakat bir adam kızına hayallerinin peşinden gitmesi için bütün parasını veriyor, sen ise dairesi için sadece öldürmekle kalmıyor, onu parçalayıp dondurucuya koyuyorsun.
A disabled man giving all his money to his daughter to pursue her dream, and you not only kill him for his apartment, you chop him up into bits and shove him into his freezer.
O sadece Texaslı bir adam.
It's just some man from Texas.
Sadece birlikte top oynadığın sinemaya gittiğin, koridorda sertçe çarptığın tarzda bir adam.
Just some guy to, like, play ball with, and go to the movies, crash into real hard in the hallway.
Bir tarafta çok tatlı bir adam olan Bernie tanıdığım en nazik insan ve onu sadece kısa bir süredir tanıyordum. Diğer tarafta ise Bayan Nugent.
You got this sweet guy, you got Bernie, who's just the nicest fella I'd ever met, and I've known him for a little while, and then you got...
İki adamımız da öldürülmüş. Sadece bir tutsak vardı. Bir Wookiee.
Both of our men were killed, and there was only one prisoner, a Wookiee.
- Ne? Sadece bir kötü adam gibi...
Just like a villain..
Ben sadece bir fikri olan sıradan bir adamım.
I'm just an ordinary man with an idea.
Yani, elinde sadece malı Harvey Wratten'a satmadığını söyleyen bir adam var.
So all you've actually got is one man who says he sold those drugs to another man who wasn't Harvey Wratten.
İşte sadece bir futbol oyuncusu olduğunu unutan adam geçiyor.
There goes the guy who forgot he was just a football player.
Ben onun için sadece arada sırada durumunu görmeye gelen bir adamım.
I'm just some guy who shows up every once in a while to see how he's doing.
Sadece çocuğunu görmek isteyen bir adamı niye rahat bırakmıyorsunuz?
Why bug a guy who only wants to see his son?
Hayır, dostum, adam sadece komplocu bir çatlak.
No, man. He's just some conspiracy nut.
Üç adamı da hiç bir kişisel bağlantı olmadan sadece ziyaret etmiş.
The three men were just visiting- - no personal connection.
Evet, sadece oğlunu kurtarmaya çalışan bir adam.
Yeah, well, it's just a man trying to save his son.
" Adam sadece bir an için duraksadı.
" The man only hesitated a moment.
Yani, bu adam seksi tarafını sadece bu kadınlara diğer bir deyişle orospulara gösteriyor. Sonuç olarak bu ikilem yüzünden ona cinsel yönden çekici gelen kadınları sevemiyorken ; sevdiği kadınlara da cinsel anlamda hiçbir şey hissetmiyor.
So this guy reserves his sexuality for these dirty women, aka whores, and is thus in the quandary of not being able to love a woman who satisfies him sexually, and not being able to sexually satisfy a woman who he loves.
Öğretmenlerimden bir tanesi bu adamın sadece birkaç dakika içinde bir ata alışıp ona binebildiğini ve de yuları olmadan bunu yaptığını söylemişti. "Tabii canım!" diye düşündüm.
One of my teachers told me about this guy that could start a horse and get on him in just a few minutes and ride him around with no bridle on, and I thought, "Right."
O adamın sadece bir piç olduğunu söylemiştim.
I always said that guy was nothing but a bastard.
Steven, sadece işini yapan bir bilim adamıydı.
He was just a scientist doing his job.
Biz de sadece, bir adamın otobüsten daha güçlü olması gibi çılgın bir fikre güleriz, 3 ay önce yapacağımız gibi.
Then we just laugh at the crazy notion of a man being more powerful than a bus, just like we would have three months ago.
Ben sadece, başka bir adamın önünde duran bu işi bu şekilde halletmenin garip olduğunu fark eden bir adamım.
I don't know. I'm just a guy standing in front of another guy... realizing this is a weird way to handle this.
- Sadece siyah bir adam olduğunu.
How can I help you?
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169