Sanırım değil перевод на английский
4,971 параллельный перевод
Cumartesi sabahları izlediğin çizgi filmler, kadar iyi değildi sanırım değil mi?
Not as good as those Saturday-morning cartoons, I suppose?
Sanırım öyle, değil mi?
I guess it is, isn't it?
Sanırım bu adam, kim olduğu önemli değil,... onun bütün ihtiyaçlarına cevap veriyor.
I guess this guy, whoever he is, satisfies her every need.
Sanırım müziğimiz kimsenin umurunda değil.
Well, I guess no one cares about our music.
Sanırım bunlar içi boş tanımlamalar değil.
I guess they're not just empty hollow words.
Benim derdim değil ama Man Se'nin babasına göre büyük bir dert olur sanırım.
It doesn't matter to me, but to Man Se's dad, I think it's a big matter.
Ben, sanırım Noel Baba'nın söylemeye çalıştığı Noel ruhunun kalbinde olduğu satın alınacak şeylerde değil.
Ben, I think Santa's trying to say that the spirit of Christmas is in your heart, not in material things.
Sanırım şu Lil'D. Ama T.J. değil.
That kid Lil'D, I guess. Not T.J.
- Sanırım hepsi senin suçun değil.
I suppose it's not entirely your fault.
- Çadırı burada değil sanırım.
I don't think his teepee's here.
Sanırım bir isim düşünürken onları sadece birleştiriyorsun, değil mi?
I think you can go in circles, can't you, trying to think of names for something?
Çok eski değil sanırım.
Not ex for too long, huh?
Sanırım asla öğrenemeyeceğiz değil mi? Ben Dom.
Well, I guess we will never know now, will we?
Sanırım sende iyi bir ilk izlenim bırakmayı başaramadım. Önemli değil.
Look, I'm thinking that I didn't make the best first impression.
- Yani sanırım bu bir "Hayır" o zaman, değil mi?
- So I suppose that's a "no" then, is it?
Sanırım bunun müsebbibi de benim, değil mi?
I suppose, I put that on myself though, right?
Sanırım, şu ana kadar sizlerden en az ikisi, bu yerin, kime ait olduğunu anlamıştır, öyle değil mi?
Well, I think you now know, at least the two of you, whose place this is, right?
Karışık duygular içerisinde ama mutlu gözüküyordu, sanırım önemli olan da bu, öyle değil mi?
- Mm. - Got mixed emotions, but she seems to be happy, and I guess that's all that matters, right?
Sanırım o kadar karmaşık değil.
So I guess it's not that complicated.
Tam olarak bir canavar değil sanırım.
Not monster enough, apparently.
Sanırım sana borçluyum, değil mi? Gidelim o zaman.
I suppose I owe you, don't I?
Sanırım Lance sana göre biri değil.
I guess Lance just doesn't do it for you.
Tanrım. Sanırım nankör piçmişiz değil mi?
God, we were ungrateful bastards, though.
Sanırım tecrübeden bahsediyordu, değil mi?
Guess she was talking about experience, hmm?
Evet, değil sanırım.
No, I guess not.
Sanırım bu iyi bir haber, değil mi?
That's good, I guess, huh?
- Sanırım mümkün değil.
- Guess it wasn't meant to be.
Sanırım iyi bir zaman değil.
I don't think now is a good time.
Benim adım Rose Hathaway, ve normal bir genç kız değilim. Ama sanırım bu o kadar da önemli bir şey değil.
My name is Rose Hathaway, and I'm not your normal teenage girl, but I guess, is there really such a thing?
Dostum, sanırım bu zooplankton pek mutlu değil.
Dude, I think your zoo-plancton is not very happy.
Sanırım, önemli bir şey değil.
Nothing serious I think
Natalie, babanı kendi iyiliği için taslağı okuması konusunda ikna etti ama o bu konuda pek heyecanlı değil. Ve sanırım seni özlüyor.
Natalie, she persuaded your father to read at our benefit and he's not too thrilled about it... and I think he misses you.
Sanırım, bu da bizi artık ortak yapar, değil mi?
I guess that makes us partners now. Yeah?
Sanırım soru olmadı bu, değil mi?
Well, I guess it's not really a question, is it?
Tamam, sanırım bir şeyler sipariş etmeliyim, değil mi?
Okay. Guess I need to order something then?
- İyi değil sanırım?
- He's not well, eh?
- Doğru palto değil sanırım.
- I don't think it's the right coat.
Şey, Sanırım iyi gitti, değil mi?
Well, I thought that went well, huh?
Sanırım biraz daha kalabiliriz, değil mi Jess?
Oh. Well, I suppose we could stay a bit longer, eh, Jess?
Sanırım üniversiteye geri döneceğiz değil mi?
Is it... back to university for us, I suppose?
Tamam, pekala, sanırım yakında görüşeceğiz o zaman değil mi?
Okay, well, I guess then I will see you soon?
Pekala evet ; bir, iki şey var aklımda, fakat sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceksin, değil mi?
Well... Yeah, a thing or two crossed my mind, but... I guess you'll never know, will you?
Ve sanırım uzun zamandır da bunun farkındayız ama dert değil.
And I think we both knew that for a long time, but it's fine.
- Ben bir şey demek istemedim ama o Peyton'ı değil de Eli Manning'i kastetti sanırım.
- What do you think? - I didn't wanna say anything but he means Eli Manning, not Peyton Manning.
Sanırım etkilenmişsindir, değil mi?
You feel touched, right?
Hayat da böyle değil midir, sürekli değişir sanırım, değil mi?
It's like anything in life, I guess, always changing, right?
Sanırım başka bir kız bulup onunla anlaşmak uyuşmam imkansiz değil.
Off late I think I'm compromising little unable to find a girl friend.
- Garmin Yurdu. Sanırım Third, değil mi?
- Garmin House, on Third, I think.
Evet ve sanırım Wasabi'den istediğim küçültme ışını da "bilim" değil.
Yeah, and I guess the shrink ray I asked Wasabi for isn't "science" either.
Seçme şansımız yok sanırım, değil mi?
I don't think we got a choice, huh?
Sanırım hepimizi sarıp sarmalayan şey umut, değil mi?
I guess hope is what we'll roll with?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56