Tv yok перевод на английский
700 параллельный перевод
Evde TV yok.
I don't have a TV.
TV yok.
No TV.
Aylık 50 $, TV yok.
Fifty dollars a month.
- TV yok, gazete yok, sadece sen ve ben.
- No TV, no newspapers. Just you and me.
TV yok, ve her gece kavga.
No TV, fights every night.
TV yok, gazete yok - yalnızca sen ve ben.
No TV, no newspapers - just you and me.
Yardımcı boksör yok, TV yok, hiçbir şey yok?
No sparring', no TV, nothin'?
Tv yok,
there's no tv ;
- Annesinde kablolu TV yok.
- Her mother didn't have cable TV.
Bilgisayar olduğundan beri, insan rahatlığı kalmadı klima yok, TV yok, fırınlanmış tako cipsleri ve peynir yok.
And since he's a computer, that means no human comforts... no air conditioning, no TV, no microwaved taco chips and cheese.
Telefon yok, TV yok, klima yok doğanın güzel kokusuna tahammül edemiyorlar.
No phone, no television, no conditioned air, no tolerance for the fragrance of nature.
Üzgünüm ama asIa TV'de ve fiImIerde gördüğün tarzda sevgi doIu bir... ... anne-kız iIişkimiz oImayacak çünkü öyIe bir şey yok!
And I'm sorry, but I don't think we're ever gonna have a touchy-feely, mother-daughter relationship like on TV and the movies because you know what?
Televizyon yok. Modaevi yok.
No TV's, no fashion houses.
Gidiyoruz çünkü evde televizyon yok!
We go'cuz there's no TV at home!
- İyi ki portatif televizyonu yok.
- Lucky she doesn't have a portable TV.
Yok bir şey, televizyon.
Nothing, it's the TV.
Radyo yok, sinema, televizyon yok.
No radios, no movies, no TV.
TV programını gördüm. Bu hafta hiçbir şey yok.
I saw TV Guide, and there's nothing on this week.
Zaten renkli televizyonlar henüz yok.
But there isn't any colour tv yet.
Televizyonum yok, radyom var.
I don't have a TV. I have a radio
Televizyon da hiçbir şey yok.
I cannot not find the TV programme.
Bayan La Meniconi'nin durumunun televizyona çıkan birini öldüren peri masalı katiliyle bir bağlantısı yok.
Regarding Miss La Meniconi's case, there's no connection with the fairy tale murderer, who by the way just killed someone on TV.
Dünyayı gerçek kılacak fizik veya makinistlik bilmiyor... başkalarının hoşuna gidecek şeyler resmetme yeteneği yok... TV cıngıllarından başka müziği yok... zavallı annesinin anlattığı hikayelerden başka tarih bilgisi yok... kendini eğlendirecek ya da daha çok tanımasını sağlayacak arkadaşı yok.
He knows no physics or engineering to make the world real to him... no paintings to show him how others have enjoyed it... no music except television jingles... no history except tales from a desperate mother... no friends to give him a joke or make him know himself more moderately.
Televizyonda hiçbir şey yok, tekrar tekrar veriyorlar.
There ain't nothin'on TV but reruns anyway.
Yeterince vaktim yok. TV izlemek daha kolay aptal kutusu olduğu düşünülse bile.
Even when I have the time, it's easier to watch TV even though that's mainly crap.
- Benim Televizyonum yok.
- I don't have a TV.
11 den sonra müzikde yok.
No TV. No music after 11.
Televizyon izlemek yok.
No TV.
- Benim televizyonum yok.
- I don't have a TV.
Üzgünüm Calvin. Dün TV istasyonundan kaçtıklarından beri bir haber yok.
Nothing since they slipped out of the TV station yesterday.
- Televizyon yok.
- No TV.
Senin, TV kanallarında iş kapabilecek bir yapın da yok.
You don't have the personality to work for the networks.
Artık TV izlemek yok.
No more TV.
TV karşısında atıştırmak yok.
No more TV dinners.
Gizlice Roma'ya gelip Tv de dans edeceğimi söyleyecek yürek yok demi bende, haklı mıyım?
You didn't have the courage to say that I came to Rome to dance tap on tv, right?
Bir şeyi yok gibi görünüyordu. Ama geçen hafta TV seyrederken... Palm Springs'den yayınlanan Bob Hope Desert Classic turnuvasını açtım.
Now, he seemed okay... but last week we were watching and I put on the Bob Hope Desert Classic from Palm Springs.
Senin..... televizyonun yok mu?
But don't you... don't you have a TV?
- Televizyon nerede? - Televizyon yok.
Where's the tv?
Televizyon yok!
There's no tv!
Televizyon yok çünkü elektrik yok.
THERE IS NO TV BECAUSE THERE IS NO ELECTRICITY.
Tv'yi onarmakla ilgili bir planın yok mu?
i assume you have no plans to get it repaired?
Televizyon yok mu?
No TV?
Ve bizde de kablolu yayın yok.
Ha! And we don't have cable TV.
Kabullen artık, sen TV deki kız kadar dahi güzel olsan, ben yine seni yok sayardım... çünkü sen benim karımsın.
I mean, let's face it, even if you were beautiful like that girl on TV, I'd still ignore you... because you're my wife.
Şimdi hatırladım da, bu akşam TV'de maç yok muydu?
yeah, i just remembered roller derby's on tv tonight.
Annesinin kablo TV'siyle ilgisi yok.
Don't think it was your mother's cable TV.
Bugün Tv'de izleyecek birşey yok..
Nothing good to see on TV.
Televizyon yok.
There's no TV.
Bu, benim lügatimde yok Mark.
[Woman On TV] IT'S NOT IN MY VOCABULARY, MARK. IT'S NOT THERE.
Televizyon yok.
No TV.
Odalarda Yemek Pişirmek Yok TV ve Odaları Temiz Tutun Eğlenceli bir yere benziyor.
Sure sounds like a fun place.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65