Zamanla перевод на английский
4,925 параллельный перевод
Zamanla sen kumsal ceketim konusunda benle dalga geçmekten vazgeçeceksin ben de sana portakal kabuğunu tek hamlede soymak süper güç değil OCD'dir demeyi keseceğim öyle mi?
You know, and then suddenly you stop making fun of me for the beach blazer, and I stop telling you that peeling an orange in one piece is not a superpower, it's OCD?
Evet, bu, çaylakların bu bölgede kızlıklarını bozdukları zamanla ilgili.
it's about time the rookies busted good cherries in this zone.
Zamanla aram iyi değildir.
- I'm not very good with time.
Ama evliliğimizin bunu aşmak için yeterince güçlü ve zamanla alışabileceğimiz bir şey olmasını umuyorum.
But hopefully, our marriage is strong enough that together and over time, we can work through it.
Tabi ki anlıyorum, diğer insanlar da zamanla anlayacaktır.
Of course I do, and others will in time.
Zamanla düzelteceğiz.
We'll work on that.
Bana bunu ilk söyleyen sendin ve zamanla yapıştı kaldı.
You were the one who started calling me that and then it kind of caught on.
Zamanla sevecek.
In time, he will.
Zamanla kız kardeşinin en iyi dostu oldum.
In time I became good friends with his sister.
Zamanla Iguanodon'ların daha tam olan iskeletleri keşfedildi... ve bunları, kesin bir doğrulukla, yeniden inşa etmek mümkün oldu.
In due course, more complete skeletons of Iguanodons were discovered and it became possible to reconstruct them with greater certainty.
Morarma zamanla koyulaşır.
Bruising darkens over time.
Zamanla geriye dönüp bu yolculuğun ne kadar önemli olduğunu göreceksin. Benim hakkımda ne düşündüğüne bakmadan.
I-l think in time... you'll look back on this trip and you'll realize how important it was, regardless of your opinion of me.
- Kapakları bir arada tutan menteşeler ıslandığında zamanla gevşiyor.
Right. The hinges that hold the flip together, they get loosened over time when-when they get wet.
Mangan camları üretildiğinde çok berraktır. Ama zamanla güneş ışığı onu mora dönüştürür.
manganese glass is actually clear when it's produced, but then over time, sunlight turns it purple.
Elbette açılacaktır zamanla.
He's bound to uncork at some point.
- Zamanla ve kararlılıkla bu değişecek.
That will change with time and persistence.
Biliyor musun, bence zamanla senle ikimiz iyi dost olacağız. Tabii, elbette.
No, of course.
Eski yapılar zamanla yerinden kayar.
- Old houses move over time.
Zamanla sapkın fantaziler yeniden baş göstermeye başlar.
But then the deviant fantasies start to kick in.
Zamanla beni sevmeni sağlayacağım.
In time I will skill you, in ways to love me.
İskeleti deneğin derisinin altına yerleştiriyorsunuz zamanla çözünüyor, geriyeyse sadece kıkırdak kalıyor.
You place the scaffold beneath the subject's skin, and it dissolves over time, leaving nothing but the cartilage.
Eğer siz bunları yapabilirseniz,... ben de kendimi toparlamam gerekir,... bu da zamanla,... güzel müzikler dinleyerek,... güzel yemekler yiyerek, ve ve bu küçük parlak şeyle olur.
So if you can do that, then I should be able to muster the fortitude it takes to show up for some good music and some great food, and, uh, some shiny hardware.
Zamanla yumuşamıştır diye umardım hep ama bazı insanlarda aksi yaşanıyor.
I always hoped that she'd soften over time, but some people go the other way. This place is a nightmare.
Hepsi öyle olacak zamanla.
And all of this will too.
Daniels, Pontius Pilatus'un önünde İsa'yı savunmuş olsaydı en kötü ihtimal, suçunu Musa'nın yanlış yöneltmesiyle değil kurtlar sofrasında geçireceği zamanla ödeyecekti.
Had Daniels been defending Jesus in front of Pontius Pilate, worst-case scenario, he would've gotten his charges knocked down from king of the Jews to disorderly conduct, with credit for time served in the lion's den,
Bu gibi seyler zamanla ortaya çikabilir
Those tendencies can develop over time.
Zamanla bir şeyleri fark ettim. İnsanları kendimden uzaklaştırırken aslında onlardan yardım istiyordum.
I've learned that sometimes... when I shut people out, what I'm really doing... is asking for help.
Belki senin sözün bunu zamanla kolaylaştırabilir.
A word in the ear from you might help sway her, in time, of course.
Zamanla anlarsın.
You'll figure it out.
Bak, dostum, spa'dan döner dönmez en yakın zamanla benle konuşmak istediğini söyledi.
Look, man, she just said she needs to talk to me you know what?
Eminim zamanla seni sevecektir.
I'm sure you'll grow on her.
Zamanla onu sevmeyi öğreneceğimi düşünüyor.
He thinks that in time I will learn to love him.
Canavarlarla savaşanlar dikkat etmelidir ki, zamanla kendileri de canavara dönüşmesin.
Those who fight monsters should see to it that in the process, they do not become one.
Canavarlarla savaşanlar dikkat etmelidir ki, zamanla kendileri de canavara dönüşmesin.
Those who fight monsters should see to it that in the process they do not become one.
Zamanla acım diner diyorsun yani.
You're saying it gets easier with time?
Mavi gökyüzü ve beyaz bulutların altında yemin ederim ki... Benim sana karşı sadakatim zamanla tükenmeyecek.
I solemnly pledge under these clouds that my heart for you will never change.
Böylece o kadarcık yerseniz zamanla kilo kaybetmeye başlarsınız.
Therefore, you only eat this much, and you lose weight with time.
İnan bana zamanla daha kolay olacak.
Trust me. It gets easier.
Zamanla sadece huzur ve mutluluğunu arzu ettiği güzel mi güzel bir kız çocuğu bahşedilmiş.
In time, he was blessed with a beautiful baby daughter for whom he wished only peace and happiness.
Bunu kontrol altına almayı da zamanla öğreneceksin.
It will take time to master control.
Zamanla her şey yoluna girmeye başlıyor. Ama gerçek anların heyecan dolu olduğunu anlayacaksın.
With time, they all begin to run together, but you will find the real moments are vibrant.
Zamanla onu geri kazanacaksınız.
In time you will get her back.
Ama bir düşün. Zamanla üstesinden gelecek, Francis iyi bir baba olacak.
But think of it... in time, she'll recover, and Francis will be a loving father.
Fakat zamanla seni tanımayı ve hatta belki de beni kabullenmeni umuyorum.
But I am hoping, in time, to get to know you and maybe be somebody you can count on.
Ve nihayet bilgisayarı yenmeyi başarırdım ve grup da zamanla dağılıp giderdi.
I end up beating the computer finally, and then the band just sort of drifts apart.
Ve ayrıca, Mr. Vikner'in kaldığı zamanla tesadüfi.
And it also coincides with Mr. Vikner's stay.
Dert etme. Zamanla hepsini tanırsın.
Don't worry, you'll get to know everyone.
- Daha önce söylediğim gibi, zamanla bir çaresi bulunur elbet.
As I said before, a solution will arise in time.
Ve neden Logan zamanla yarışıyordu?
And why did Logan think he was running out of time?
Zamanla hafıza düzelir.
Time may restore memory.
Zamanla, evet.
In time, yes.
zamanlama 22
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37