Zamanı перевод на английский
630,376 параллельный перевод
Konuşma zamanı sona erdi.
The time to talk is over.
Görev beyanıma kadar yaşama zamanı.
It's time to live up to my mission statement.
Görüşmemiz ve konuşmamızın zamanı geldi.
It's time for us to meet and talk.
Tedarikçimle buluşma noktasını ve zamanını...
I'll keep you posted once I get a time and a place
Fazla zamanımız yok.
We don't have much time.
Ben küçükken ilk şizofreni nöbetlerinin başladığı zamanı hatırlıyor musun?
Remember when I was little and you first started having schizophrenic episodes?
Burada, zamanımı tut.
Here, time me.
Unut bunu, zamanımız yok.
Forget it, there's no time.
Her sabah fazladan öğle yemeği paketleyecek zamanımız yok.
We do not have time to make an extra packed lunch every morning.
Ahbap, zamanında çok sik gördüm.
Mate, I've seen a lot of dicks in my day.
O zamanı bir düşünün. " dediler.
Look at the times. "
Zamanı gelmişti.
And it's about time.
Ezra, sen hiçbir zaman diğerleri gibi olmadın.
Ezra, you have never been like everyone else.
Hera her zaman sende özel bir şeyler gördü ve ben de öyle.
Hera always saw something special in you, and so did I.
Tartışmak için zaman yok.
There's no time to argue.
Ne zaman döneceğimi bilmiyorum.
- All the time, you...
O zaman Amerikalıyla bitirmelisiniz.
Then you should end it with the American.
Masha için ne zaman geri geleceksin?
So, when are you coming back for masha?
O zaman burada ne arıyorsun?
Nothing happened.
Yasadışı hizmetler sunma ya da yolunuza çıkan herkesi vurmak arasında buna zaman bulmanıza şaşırıyorum.
I'm surprised you found the time. Between selling illegal services or ordering hits on anyone who got in your way.
Ne zaman bir şey olsa, onun sözü benimkini ezip geçiyor. Ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğini iyi biliyor.
Whenever something happens, it's his word against mine, and he knows what to say and how to say it.
Her zaman varlardı.
They always have been.
Beni işe aldığın zaman, senin yerine Elizabeth'i seçmemi söylemiştin.
When you hired me, you told me to choose Elizabeth over you.
Bütün zaman boyunca yanında olduğumu unutuyorsun.
You forget I was by your side the whole time.
Zaman alacak.
Well, it's gonna take time.
Ne zaman basıldığını tahmin etmek isteyen?
Anyone care to guess the year it was minted?
O zaman belki de onunla giden ben olmalıyım.
Well, then maybe I should be the one to go with him.
Bir doktor randevusu için uzun bir zaman.
A long time to see a doctor.
Gelir idaresi, herifin Park Avenue çatıkatında zaman geçirecek.
So, the IRS is having a field day in his Park Avenue penthouse.
Ve gecenin köründe ne zaman telefon çalsa ölüm haber sanıyorum.
And whenever the phone rings in the middle of the night, I think it's finally the call.
Tamam, bu Avengers panelindeki sırada kamp kurduğumuz zaman.
Okay, now, Th-this is us camping out in line for the Avengers panel.
Fırtına çıktığı zaman Sheldon'ın yatağımıza tırmandığı zamanlardan farkı yok.
Well, it's no different than when Sheldon used to climb in bed with us during a thunderstorm.
"Ama üzerinde kıl çıkmaya başladığı zaman, et beni oluverir."
"you can call that a beauty mark all you want. When there's hair growing out of it, that's a mole."
Bana duygusuz sersem dediği zaman gerçek anlamda söylediğini düşünüyorum.
When she called me an insensitive jerk, I'd like to think she meant it.
Vergi dairesi bizi farklı odalarda sorguladığı zaman hikâyelerimizin aynı olması lazım.
When the IRS questions us in separate rooms, we need to have our stories straight.
Ailemle zaman geçirmeyi yeğlerim.
I'd rather spend time with my family.
O kadar da uzun zaman geçmedi.
It's not that long ago.
- En son ne zaman konuştunuz?
When's the last time you talked to her?
Yanlış yer, yanlış zaman.
Wrong place, wrong time.
Ama birbirimize söyleyeceklerimiz uzun zaman önce tükendi ve beni böyle görmesini istemiyorum.
But we ran out of things to say to each other a long time ago, and... I don't want her to see me like this.
- O zaman buraya nasıl geldin?
Well, then, Mom, how did you get here?
Sonuçta yine aynı şey olacaktı, sadece biraz daha zaman alırdı.
The same thing would have happened, it just would have taken longer.
Zaman yok.
There isn't time.
Zaman doldu.
Time's up.
Birlikte zaman geçirmenize çok sevindim.
So glad you had this time together.
Aslında, The New York Times ı çoktan elime ulaştı. ve çapraz bulmacayı bitirmekten her zaman keyif alıyorum.
Actually, I already receive The New York Times, and I always enjoy finishing the crossword puzzle.
Şey, iyi o zaman. ama unutma, Kasların olmadan hiçbir şeysin.
Well, fine, but remember, you're nothing without your muscle.
Tüm zaman boyunca içinde tutuyordun belki de.
You know, maybe you had it in you all along.
Çok uzun bir zaman önce olmuş, bunlar Amerika'daki zorluk çeken, genç, siyahi aktrislerken ve Bay Cosby de 80'lerde siyahi bir adam olarak televizyona hâkimken.
It happened a very long time ago, when these were struggling, young, black actresses in America, and Mr. Cosby, a black man in the'80s there, was dominating television.
Bir etkinlikte resim çektirmek istiyorsan "neden her zaman çıktığın o modellerden birini götürmüyorsun?"
I said, "If you want to be photographed at an event, why don't you take one of those models that you usually date?"
Bu arada buna "negging" deniyor, birinin öz güveninizi sarsması. Böylece tek bir iyi şey dediğinde, "Tamam o zaman." oluyorsunuz.
That's called "negging," by the way, when someone undermines your confidence just so they say one nice thing to you, and you're, like, " Oh, all right.
zamanında 22
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanı geldi 236
zamanım yok 137
zamanın var mı 17
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanımız tükeniyor 18
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanı geldi 236
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldiğinde 69
zamanımız bol 17
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanımız var 51
zamanı gelmişti 93
zamanın doldu 28
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanını harcıyorsun 17
zamanı geldiğinde 69
zamanımız bol 17
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanımız var 51
zamanı gelmişti 93
zamanın doldu 28
zamanımız yok 144
zamanımız kalmadı 32
zamanını harcıyorsun 17
zamanı değil 16
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zaman geçtikçe 27
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zaman geçtikçe 27