Bir yıldız перевод на испанский
9,414 параллельный перевод
Herhangi bir yıldız değil ama.
No cualquier estrella.
Laboratuvardan teneke bir yıldız almaya uygun birinin çıkabileceğine inanmak zordu. Ama sen kendini kanıtladın.
Era difícil pensar que de ese laboratorio saldría un hombre apto para el puesto de sheriff, pero tú eres la prueba viviente.
Javier, sizi bir yıldız yapabiliriz.
Javier, podemos hacerte una estrella.
" Kalıcı bir yıldızı olan kalıcı bir gösteri...
"Una obra de renombre con una estrella de renombre."
Geometri sanki kendisini yutan bir yıldız gibi.
La geometría es como si una estrella se estuviese tragando a sí misma.
Onun rehberliği seni bir yıldız yapacak.
Bajo su guía, te harás una estrella.
Ne zaman benim gibi büyük bir yıldızın oldu?
Acabas de reclutar a una gigante del entretenimiento.
Açıkçası bu yemeğin altından kalkabileceğinden emin değildim ama kalktın tıpkı bir rock yıldızı gibi.
Y para ser honesto no estaba seguro de si ibas a poder preparar esa cena. Pero lo hiciste, como una estrella de rock.
- Şimdi, benim anlamaya çalıştığım, bir adamın karşısına geçip, ölmediği halde kızınız öldü diyebilen senin ve ayrıldığımız bilinen karımın, özünde iyi kadınlar olan böyle iki insanın kimyası.
- Verá, lo que trato de entender es la reacción que se produce cuando dos mujeres buenas en esencia, como son usted y mi indudable ex esposa, se mantienen firmes y le dicen a un hombre que su hija ha muerto, cuando no es así.
Yaptığımız kötülüklere ve incittiğimiz insanlara bakarsak cennetten bir yıldırım düşmesi umduğumuzdan da iyi olabilir.
Teniendo en cuenta el mal que hicimos y la gente que lastimamos un golpe dado desde el cielo es mejor de lo que podríamos esperar.
Yaptığımız kötülüklere ve incittiğimiz insanlara bakarsak cennetten bir yıldırım düşmesi umduğumuzdan da iyi olabilir.
Dado el mal que hemos hecho y la gente que hemos herido, un golpe dado desde el cielo es mejor de lo que podríamos haber esperado.
Bir şeyler deneyip başarısız olmak nasıldır merak ediyorum, bu yüzden sana geldim başarısızlık abidesi. Dur.
Yo me preguntaba qué se siente intentar algo y fallar, es por eso que vengo contigo, la mayor fracasada que conozco.
Kendisi bir porno yıldızı.
Es una estrella del porno.
Logan ile sorunları olan yıldız bir sporcu. 6 ay önce Logan Los Angeles'ta bir gösteri de onun karşısına çıkıp yenmiş sonrasında 2 defa daha kazanmış.
- Uno que competía con Logan. Logan lo venció hace 6 meses en Los Ángeles y luego dos veces más. Había una gran tensión entre ellos.
- Ayrıldıktan sonra eski kız arkadaşı ondan bir kaç şey almış, o da bunları geri istiyor.
Al parecer, después de que rompieran, su ex novia le cogió algunas cosas suyas, y las quiere recuperar.
Diyelim ki Shelly'yle bir partiye çağırıldık. Ve bir arkadaşımız daha var.
Digamos que Shelly y yo somos invitados a una fiesta y, tenemos este otro amigo...
Yoksa maçtan önce ovalanmak isteyen bir tenis yıldızı mı olmak istersin...
Preferirías ser una... una estrella de tenis que necesita un masaje después del partido o...
Tatlıya kadar bekleyecektim. Sonra garson sana bir kadeh şampanya getirecekti. Seni ne kadar çok sevdiğimi ve birbirimiz için yaratıldığımızı söyleyecektim.
E iba a esperar justo hasta antes del postre, y el camarero iba a traer una copa de champán, y yo iba a decirte lo mucho que te quiero y lo buenos que somos el uno para el otro,
Haksız bir şekilde cezalandırıldın ve resmi olarak sana tekrar hoş geldin demek isterim.
Fuiste castigada injustamente, y quisiera darte oficialmente la bienvenida nuevamente.
Her ne kadar iğrenç ve ümitsiz olsa da o küçük sefil hayatlarınız, buradan mutsuz ayrılırsam size yaşatacağım acı ve ızdırabla karşılaştırıldığında bir hiç sayılır.
Cualquiera que sea el sufrimiento y la desesperación que vuestras patéticas vidas hayan soportado hasta ahora no será comparable con el dolor y el sufrimiento que puedo infligir si me voy descontenta.
Sevgili Şerif'imiz Linda Esquivel ve şimdi de önünde uzun bir hayatı olan genç masum bir kız aramızdan ayrıldı.
nuestra querida sheriff, Linda Esquivel, y ahora una inocente joven mujer con toda su vida por delante, arrebatada de nosotros.
Ben sadece kafeste McConaughey'i gördüğümde içimde bir şeyler oldu ve birbirimiz için yaratıldığımızı anladım.
Es solo que cuando vi a McConcaughey en su caja, algo dentro de mi chasqueó y supe que estabamos hechos el uno para el otro.
Tamamen su altında sergilenecek bir Küçük Deniz Yıldızı yapımı hazırlıyorum.
Estoy tramando una producción de La Sirenita realizada totalmente bajo el agua.
Şu anda ölü olması bir yana kurbanınız genç ve fiziksel açıdan sağlıklı biriymiş. İlacın kronik kalp hastalığı tedavisi için değil ameliyat sonrası için yazıldığından şüpheleniyorum.
Bueno, dejando a un lado que está muerto, la víctima es joven y parece en buena condición física, lo que me lleva a sospechar que a la víctima le prescribieron ese medicamento después de una operación... no
Bir bakıma o da rock yıldızıydı. Tabii imâmı anladıysan.
Él es una estrella del rock a su manera si sabes a lo que me refiero.
Bir yıldır buradayız ve şarap gibi eskiyoruz.
Hemos estado aqui un año, y todo es una vid podrida.
Hiç film yıldızı olmayan bir erkekle çıktın mı?
¿ Alguna vez saliste con tipos que no sean estrellas de cine?
Bir kanalın diziyi birlikte düşünmeleri için yazarı, dizinin yıldızıyla takılmaya yollaması normal mi?
¿ Es normal que los productores envien a un escritor para que pase tiempo con la estrella para descubrir la serie?
Burada sadece bir yıldır şerifim ama bu aldığımız en büyük dava.
Solo llevo un año de sheriff aquí pero este es el caso más importante que hemos tenido.
Rock yıldızı olmak gibi bir şey... çığlık atan hayranlar ve para kısmı hariç.
Es como ser una estrella del rock... sin todos los fans gritando ni el dinero.
Ama erkeklerin büyük kısmının toplanmasına ihtiyacınız var ciddi olarak tutma kancası patlak verdi ve bir boşluk oluşturmak için yeterince ev yıkıldı...
Pero tiene que reunir una gran partida de hombres, sacar los rezones en serio y tirar abajo casas suficientes para crear un espacio...
- Bu gözlüklerden. Kime bakarsanız, onun vücut yapısını bir porno yıldızıyla eşleştiriyor.
Estos anteojos... a quienquiera que mire, hace que su cuerpo parezca el de una estrella porno.
Düşünsenize George birkaç yıldır hiçbir izahı olmaksızın bu gizemli illetten muzdaripken doktorlar illetin sebebine en ufak bir şaşkınlık bile göstermediler mi?
Teniendolo en cuenta... ¿ George no ha sufrido esta misteriosa enfermedad sin explicación durante ya muchos años, y no han expresados los doctores un total desconcierto en cuanto a su causa?
Şimdi biraz uyumaya çalış ben de minik bir bıçak bulup makarnalarından yıldız yapayım.
Ahora, duerme un poco mientras trato de conseguir un cuchillo muy pequeño y corto tus fideos en forma de estrellas.
Ajanımız öldürülmeden önce kodların iki ayda bir değiştirildiğini sonra da temsilcilere dağıtıldığını öğrendi.
Antes que nuestro empleado fuera asesinado, descubrió que los códigos rotaban cada dos meses y luego era distribuido a los representantes.
Ama bu geceki kutlamalara gölge düşüren bir olay da yaşandı. Yıldız defans oyuncusu Gregor Zupan'ın sakatlığı.
Pero se ennegreció el equipo por la pérdida de su defensor, Gregor Zupan.
Tüm bunları yaptım çünkü her ne kadar Neal'a kaynağını açıklaması için baskı yapsanız da o söylemez ve sizin o inanılmaz hükümet hilelerinizin bir TV yıldızını mahkemeye itaatsizlikten hapse attıramayacağını biliyorum.
Y lo hice porque, mientras yo no dudaba de que sacudirías a Neal arriba y abajo hasta que te diera la fuente, lo cual nunca ocurrirá. la increíble extralimitación del gobierno no se extenderá a poner una estrella de la televisión en la cárcel por desacato.
Sizce sandığım kadar büyük bir TV yıldızı olmama ihtimalim var mı?
¿ Crees posible que no sea una estrella de televisión tan grande como creía?
Tamam, tüm yapmamız gereken Josh'a Cam ile harika bir seks maratonu yaptığını ve ardından ayrıldığınızı söylemek.
Vale, todo lo que tienes que hacer es decírle a Josh que tu y Cam tuvisteis un sexo increíble y entonces rompisteis.
Bir televizyon yıldızı ve aktris olarak saçınız birçok işlemden geçiyor.
Bueno, como estrella de televisión y también actriz, tu pelo debe haber pasado por mucho.
O zaman seyirciler benim onu uyuşturucuya sürükleyen manyak bir sitcom yıldızı olduğumu düşünecek.
Los espectadores podran verme en casa y saber que soy esa estrella de sitcom gritona que le está arrastrando a las drogas.
Seth Rogen bana bir yıldız verdi.
Cielos. Es una estrella.
Valerie Cherish, narsist, kendi kendini yok eden yıldızı sönmekte olan eski oyuncu Mallory Church karakteriyle büyük bir ilham veriyor.
"Valerie Cherish es una revelación en el papel de Mallory Church, una narcisista autodestructiva, que desaparece poco a poco del show business."
Soyunma odasının duvarında gördüğüm kadarıyla büyük bir televizyon yıldızıydı.
Pensaba que era una estrella de televisión de acuerdo al vestidor que vimos, ¿ no?
Karanlık, aysız bir gecede çıkan yıldızlar gibi ışıldardı.
Ella brillaba tanto como las estrellas en una noche sin luna.
Bu yüzden karanlık, aysız bir gecede ışıldayan yıldızlar gibi diye kendi kendine mırıldandı.
Y él murmuró estas palabras : 'Como las estrellas de una noche sin luna.'
Karanlık, aysız bir gecede ışıldayan yıldızlar gibi.
Como las estrellas de una noche sin luna.
Bir resmi korumak için yapıldığı malzemeyi, ne şekilde boyandığını ve ne durumunda olduğunu anlamanız gerekir. Her şeyden önemlisi önerilen koruma materyaline ne şekilde tepki vereceğini bilmeniz gerekir.
Para conservar un cuadro, tienes que entender los materiales de que está hecho, cómo se pintó, cuál es su condición y, sobre todo, cómo va a comportarse con cualquier propuesta de tratamiento de conservación.
Genellikle Rönesans dönemi resimlerine kızılötesi görüntüleme yöntemiyle bakarak ilk çizimler ve tasarım hakkında bilgi edinebiliyoruz. Yani, açık bir zemin üstüne füzenle ya da zeminden daha koyu renkte başka bir şeyle çizim yapıldıysa oluşan kontrastı kızılötesiyle yakalıyoruz.
Nosotros, con pinturas renacentistas, podemos generalmente mirar con reflectografía infrarroja y ver evidencias del dibujo inicial, que está hecho con carboncillo o algo así dibujado sobre un fondo claro, por lo que el contraste lo podemos captar con infrarrojos.
Sayfa üzerine yazarken onun sesini, onun yıldız şarkısını görselleştirebilmek için her sözcüğü bir diğerinden "*" işaretiyle ayırdım.
Así que en la papel, visualmente, he traducido su ruido, su canción como una estrella, poniendo entre cada palabra un asterisco.
Ve unutmayın, şuraya bir resim her asıldığında, başarısız oldunuz demektir.
Y recordad, cada vez que una fotografía va allí, todos habéis fracasado.
yıldız 71
yıldızlar 59
yıldız geçidi 34
yıldız gemisi atılgan 28
yıldız tarihi 31
yıldız gemisi enterprise 86
yıldız filosu 141
yıldızfilosu 99
yıldızgemisi atılgan 46
yıldız filosu komutanlığı 17
yıldızlar 59
yıldız geçidi 34
yıldız gemisi atılgan 28
yıldız tarihi 31
yıldız gemisi enterprise 86
yıldız filosu 141
yıldızfilosu 99
yıldızgemisi atılgan 46
yıldız filosu komutanlığı 17
bir yazar 32
bir yere gitme 51
bir yerde 60
bir yerlerde 73
bir yıl sonra 30
bir yere gitmiyorum 43
bir yere gidemezsin 16
bir yere mi gidiyorsun 103
bir yudum 17
bir yolunu buluruz 32
bir yere gitme 51
bir yerde 60
bir yerlerde 73
bir yıl sonra 30
bir yere gitmiyorum 43
bir yere gidemezsin 16
bir yere mi gidiyorsun 103
bir yudum 17
bir yolunu buluruz 32