Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ K ] / Kuzey kore

Kuzey kore перевод на испанский

925 параллельный перевод
Saçmalığa bak ya. Burada Kuzey Kore'yi işgal edecek kadar güvenlik var.
Tenemos suficiente seguridad para invadir a Corea del Norte...
Kuzey Kore, dün gece 38. paraleli geçerek güneyi işgal etmiş.
Corea del Norte ha invadido el sur. Ha cruzado el paralelo 38.
Kuzey Kore'nin saldırı başlatması bekleniyor...
- Se espera que Corea del Norte lance...
Kuzey Kore'ye, Filipinler'e, Saigon'a giderdim- -
¡ En absoluto! ¡ Elegí este trabajo porque me gusta!
Potemkin zirhlisinin komutani olarak, Kuzey Kore topraklari uzerinde dusurulen ABD casus uçaklarininin bulunmasi için gemisini ABD Disisleri Bakani Foster Dulles'e onerdi.
Comandante del acorazado Potemkin... pone su nave a disposición del almirante Foster Dulles... para localizar los restos de un avión espía americano... abatido por la DCA norcoreana.
Aynı zamanda orada iki yeni Kuzey Kore uydusundan biri de vardı.
También estaba uno de los dos nuevos satélites nor-coreanos en el área.
Kuzey Kore ve İran'ı da anlaşmalara dahil etmek için çaba sarf ediyoruz.
Aún intentamos que Corea del Norte e Irán aborten sus programas nucleares.
Şunu da eklemeliyim ki Sayın Başkan, Şu ana kadar kimse enfeksiyonun menşeini bilmiyor. Bizim kuş düşmeden önce, Kuzey Kore'ye ait bir uydunun bölgede bulunduğunu biliyoruz.
Y añadiría, Sr. Presidente, que nadie está seguro del origen de esta infección, lo que sí sabemos es que un satélite norcoreano estaba en el área, justamente antes de que nuestro pájaro cayese.
Mancheck, orada bir Kuzey Kore uydusunun da olduğunu söylemişti.
Mancheck dijo que había un satélite norcoreano en el área.
Pentagon'dan gelen bilgiye göre bunların en az 20,000'i geçen hafta Kuzey Kore'nin başkenti Seul'un bombalanmasına karşılık olarak Kuzey Doğu Asya'ya gönderilecek.
En el Pentágono, han afirmado que al menos 20.000 de estos nuevos reclutas serán enviados al nordeste de Asia debido al bombardeo de Seúl, la capital de Corea del Sur, hace una semana.
Birleşmiş Milletler müttefikleriyle birlikte hareket ederek... Kuzey Koreli komünistlerin Güney Kore'ye yaptığı yasadışı saldırıya karşı denetleme amaçlı gidiyoruz.
Actuando conjuntamente con nuestros aliados de la O.N.U... queremos neutralizar... una incursión ilegal en Corea del Sur por los comunistas norcoreanos.
Bu tahmininize Kuzey Kore'yi de dahil ediyor musunuz? Evet, ediyorum.
¿ contó con Corea del Norte en sus cálculos?
Mars'ın kızıl kumları birbirinden Türkiye ile Kuzey Kore kadar uzakta olan iki ayrı iniş alanında yedi sefer kazıldı.
Las arenas rojas se excavaron 7 veces en los 2 lugares de descenso que están separados entre sí como Boston de Bagdad.
Görevi Kuzey Kore'de yakalanan Çin altınları bulmaktı.
Su misión era recuperar un alijo de oro chino, sustraído en Corea del Norte.
Terorist eğitimini Avrupa ve Kuzey Kore de aldı.
recibió entrenamiento terrorista en Europa y corea del norte.
Şu Kuzey Kore denizaltısı...
El submarino coreano...
Çin ve Kuzey Kore sınırlarındaki bir bölgeyi ele geçirdiler.
Se han apoderado de una región cerca de China y Corea del Norte.
Kuzey Kore ve Amerika'da, özellikle de Ortadoğu'da.
En Corea del Norte, aquí, sobre todo en Oriente Medio.
Bu aralar sık sık Kuzey Kore'ye gidip geliyor.
Estuvo viajando a Corea del Norte seguido.
Üstelik, sadece kendisi için de değil aynı zaman da Kuzey Kore için de çalıyor.
No solo para él. También para Corea del Norte.
Kuzey Kore şans kurabiyelerini servis etmemeliydim.
No debí servir esas galletas de la suerte norcoreanas.
Kuzey Kore rafinerisinde gizli biyolojik silahlar üretiyor.
Una refinería en Corea del Norte, está produciendo armas biológicas.
Ona göre, Kuzey Kore'de yaşadıkları dün gibiydi ama...
Cree que estaba en Corea, poco tiempo atrás.
Kuzey Kore'deki biyokimyasal operasyon işe yaradı.
Aquella misión en Corea del Norte valió la pena.
Gördüğünüz gibi, Kuzey Kore'deki biyokimyasal felaket bir çok yeni hastalığı ortaya çıkarmış bulunuyor.
Como saben, el desastre químico de Corea del Norte desencadenó una serie de nuevas enfermedades.
Evet, sana demiştim, beyinsiz Dietrich, ucuz Kuzey Kore plastiği kullanmamalıydık.
Yeah, te dije, maldito Dietrich porque se empeño en usar... ese plástico barato norcoreano de mierda.
Kuzey Kore görüşmeleri kesti.
Respuesta : Corea del Norte dejó las negociaciones.
Kuzey Kore'ye giden bir silah teslimatı var.
Un cargamento de armas camino a Corea del Norte.
Sovyetler Birliğini ziyaret sebebim Rusya ve Kuzey Kore arasındaki ilişkileri güçlendirmektir.
"La razón por la que visito a la Unión Soviética es porque quiero fortalecer la relación entre Rusia y Corea del Norte."
25 Haziran 1950 Kuzey Kore Ordusu, Güneye karşı sürpriz saldırısını başlattı.
El 25 de junio de 1950, el Ejército de Corea del Norte lanzó su ataque sorpresa al sur.
Rus tank ve toplarıyla donatılmış, Sovyet danışmanları tarafından yönlendirilen, Kuzey Kore Ordusu'ndan 10 Bölük asker, Güney'e ilerliyordu.
Equipados con tanques y artillería rusa, y dirigidos por asesores soviéticos, diez divisiones de combate del Ejército de Corea del Norte inundaron el sur.
UP görevlisinden gelen telefonda Güney Kore'nin, Kuzey Kore tarafından işgal edildiği haberini aldım.
Recibí una llamada telefónica del oficial de turno en UP diciendo que Corea había sido invadida por los norcoreanos.
Birleşik Devletler, Kuzey Kore'nin saldırısını kınama şansı elde etmişti.
Los Estados Unidos aprovecharon la oportunidad de condenar la agresión coreana.
Kuzey Kore Ordusu ilk hedefine ulaşmıştı.
El Ejército de Corea del Norte alcanzó su objetivo inicial.
Amerikan birlikleri günler sonra ; minik Kuzey Kore Komünist Rejimi'nin, saldırısı altında düzensiz bir biçimde geri dönüyordu.
En unos días, las tropas estadounidenses estaban retrocediendo en desorden, bajo el asalto del minúsculo régimen comunista de Corea del Norte.
BM güçleri, Pusan'da küçük bir yerleşim bölgesine çekilmiş vaziyetteyken, düşman hattının 240 km gerisine geniş ölçekli bir denizden çıkarma girişimi Kuzey Kore ilerleyişini kesecek ve geri çekilmelerini sağlayacaktı.
Con las fuerzas de la ONU forzadas a retroceder a un pequeño enclave en Pusan, una vasta invasión por mar 240 kms detrás de las líneas enemigas, intentaría cortar y luego hacer retroceder el avance norcoreano.
Evim dağın eteklerindeydi ve BM güçleriyle Kuzey Kore Halk Ordusu'nun çatışmasının arasında kalmıştık.
" Mi casa estaba ubicada en una ladera y había fuego cruzado entre las fuerzas de la ONU y el Ejército Popular de Corea del Norte en la parte norte.
38. paralelden Kuzey Kore'ye doğru ilk giden Rhee'nin coşkulu ordusuydu.
El jubiloso ejército de Rhee fue el primer en cruzar el paralelo 38 hacia Corea del Norte.
BM askerleri de Kuzey Kore'ye ilerliyordu.
Las tropas de la ONU también avanzaron sobre Corea del Norte.
Koca Yalu Nehri, Kuzey Kore ve Çin arasındaki sınırları çizmektedir.
El gigantesco río Yalu marca la frontera entre Corea del Norte y China.
Kuzey Kore'deki Amerikan ordusunun Çin'i işgal edebileceğinden çekiniyorlardı.
Temían que el ejército estadounidense en Corea del Norte invadiese el territorio chino.
Eğer Kuzey Kore yenilseydi, Amerikalılarla aramızdaki tek şey Yalu Nehri olurdu.
" Si Corea del Norte era derrotada, sólo el río Yalu nos separaría de los estadounidenses.
Harap Kuzey Kore'den acil bir mesaj Beijing'e ulaştı.
Desde la devastada Corea del Norte, un mensaje urgente salió hacia Beijing.
"Ne yapabiliriz?" diye sordular " Geri çekilemeyiz Bize havadan, denizden ve karadan saldırıyorlar Kuzey Kore Ordusu dağılmak üzere.
'¿ Qué podemos hacer? ', preguntaron.'No podemos retroceder. Nos atacan desde el aire, el mar y la tierra.
Mao, Stalin'den Kuzey Kore'yi kurtarmak için savaşmasını isteyen gizli telgraflar aldı.
Mao recibía telegramas secretos de Stalin diciéndole que entrara en la guerra para salvar a Corea del Norte.
Bu inişli çıkışlı savaşın bir sonraki bölümünde Kuzey Kore tarafına geçen BM güçlerinin ilerleyişi sona ermiş araçları ve teçhizatlarını geride bırakmışlardı.
En el siguiente vaivén de esta guerra subibaja, las fuerzas de la ONU en Corea del Norte fueron empujadas a retroceder, abandonando vehículos y equipo.
Kuzey Kore'nin elindeki Amerikan esirlerin 3'te 1'i, ilk kış sırasında öldü.
Uno de cada tres prisioneros estadounidenses en manos de los norcoreanos, murieron durante el primer invierno.
Amerikan bombardıman uçakları, neredeyse İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'ya attıkları kadar bombayı Kuzey Kore'ye attılar.
Los bombardeos estadounidenses lanzaron casi tantos explosivos en Corea del Norte como habían lanzado en Alemania durante la Segunda Guerra Mundial.
Tahminlere göre Kuzey Kore'de iki milyon kadar sivil öldü.
Los estimados sugieren que en el norte murieron al menos 2 millones de civiles.
Çünkü Güney Kore'nin yanında tüm Dünya vardı ve Kuzey Kore'nin yanında ise Sovyetler Birliği ve Çin vardı.
Porque al lado de Corea del Sur estaba el mundo entero y del lado de Corea del Norte estaban la Unión Soviética y China.
- -Kraliçe Elizabeth II taç giydi- -Kuzey Kore'den- -Soru yok- -Başkan Kennedy öldü- -Martin Luther King- -benim için küçük bir adım- -İsrailli atletler öldürüldü- -Vietnam ateş-kes antlaşması- -
La Reina Elizabeth II fue coronada. Las bases de Corea del Norte. El Presidente Kennedy ha muerto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]