Yerin перевод на испанский
8,317 параллельный перевод
Holden bulunduğunuz yerin yakınında az önce bir gemi belirdi.
Holden, una nave acaba de aparecer cerca de tu ubicación.
Bu yerin savunduğu her şeyi temsil ediyorsun,... Vocal Adrenaline'in doğruları için... kişisel inançlarımı bir kenara bırakmalıyım.
Tú representas todo lo que este lugar significa, y puse mis creencias personales por delante de la realidad de lo que Vocal Adrenaline es.
Bu yerin savunduğu her şeyi temsil ediyorsun,... Vocal Adrenaline'in doğruları için... kişisel inançlarımı bir kenara bırakmalıyım.
Representas todo lo que es este lugar, y he puesto mis creencias personales por delante de la realidad de lo que es Vocal Adrenaline.
Beyazlar, o yerin adını söylüyorlar sanmışlar, ama aslında onlara gidin buradan gidin buradan demek istiyorlarmış!
Los blancos debieron creer que era el nombre del lugar... cuando en realidad les estaban diciendo "¡ que se vayan, que se vayan!"
Her yerin alev alev yanmasını mı istiyorsun?
Quiero decir, ¿ quieres que todo el lugar arda en llamas?
Fare gibi yerin derinliklerine inmek Charlie'nin canına okuyup kulaklarını kesmek.
Moviéndose por la tierra como una rata, matando charlies, cogiendo sus orejas...
Başımızın üstünde yerin var.
Eres bienvenido a hacerlo.
Genelde onun işlerine baktığının farkındayım ama bilmeni isterim ki masamızda yerin var, ister onunla ister onsuz.
Sé que estás mayormente con él, pero solo quiero que sepas, hay un lugar parea ti en nuestra mesa, con o sin él.
Senin öldürüleceğin yerin burası olmasını uygun gördüm.
Me pareció muy apropiado que sea tu lugar de sacrificios.
Kasabanın insanları beni yerin dibine sokuyor.
¡ La gente de tu ciudad son unos cabezas huecas!
Henüz o yerin neresi olduğunu bilmiyorum ama beyin fırtınası yaparım.
No sé cuál es ese lugar ahora mismo. Pero lo pensaré.
Demek gittiğin her yerin kültürüyle dalga geçiyorsun?
Te burlas de todas las culturas, ¿ no?
Çünkü yerin kulağı var ve siz de beni karıma Wes Lawrence'ın Mali'de ne yaptığını sorduğumu duymuşsunuz.
Porque las paredes aquí tienen oídos, y me oyeron preguntarle a mi esposa qué estaba haciendo Wes Lawrence en Malí.
Mıknatıslar iki kabloya bağlı. Burada ve yerin altında.
Los imanes están conectados a dos cables... activo y a tierra.
Bütün birimler bulunduğum yerin iki blok yarıçapında kalsın.
Tengan a todas las unidades en un radio de dos manzanas de mi posición.
Dinle bak, kendine ait bir yerin olduğunda işler rayına oturana kadar güçlüklere göğüs gerersin ve kimse de onu senden alamaz.
Mira, cuando tengas tu propio casa... puedes capear el temporal, encerrarte hasta que las cosas vayan a mejor.
Sonraki bakacağın yerin Miami olmasını istiyorum.
Hola, te necesito en lo próximo que salga para Miami.
Başka bir yerin prensi olsun.
Que sea un niño príncipe en otro lugar.
Tekerlekler üzerinde bu yerin, günlük yol geliyor.
Bueno, sólo hay una entrada y un coche de este lugar, desde la línea de corte.
Bu konuda iyi hissetmiyorum, ama onu ağaçların yoğun olduğu yerin arkasına koydum, biliyor musun?
No me siento bien con esto, pero lo puse detrás de esos árboles gruesos, sabes?
Bilgin olsun, bu takımı giymemin sebebi, gittiğim yerin cenaze olması.
Para tu información, el motivo por el que llevo este traje... es porque voy... a un funeral...
Yaşadığımız yerin ismi.
Es donde vamos a vivir.
İş yerin hasta olduğunu söyledi.
En tu despacho me han dicho que estabas enfermo.
Gideceği yerin burası mı olduğunu sordu.
Me preguntó si era a donde iba.
Ama suratının karşısında, birebirken olduğunda... gidecek yerin yokken bambaşka.
pero es diferente cuando sucede de frente, cara a cara, y no tienes otro lugar adónde ir excepto al psiquiátrico.
Kalacak başka bir yerin yok mu?
¿ No tienes otro lugar donde quedarte?
Yerin 10 metre aşağısında bakterilerle dolu bir yerde mi tasarruf yapıyoruz?
Sí, ¿ qué bueno son unos ahorros a seis metros bajo tierra con una maldita bacteria?
Bu gece yatacak bir yerin var mı?
¿ Tienes un lugar donde dormir esta noche?
Senin yerin bizim yanımız Lorenzo.
Tu lugar es con nosotros, Lorenzo.
Gerçek şu ki senin gidecek başka bir yerin yok!
Mientras que la verdad es que Tiene otro lugar a donde ir
Bu yerin bir kaydını yazmamız lazım.
Vamos a tener que hacer un balance. Con las cifras exactas.
Bu insanlar Al Moosari'nin ameliyat olduğu yerin 2.000 km çevresindeki her türlü tıbbı malzeme teslimatını soruşturuyorlar.
Tengo que hacer el seguimiento de estos individuos, cada entrega farmacéutica y que servicio opera, dentro de 1000 millas de donde Al Moosari tuvo su operación.
İtibarı yerin dibine batırıldı.
Su reputación ha sido arrastrada por el barro.
Sizin gibilerin çocuklara yaptığı bu. Onları ışıktan, doğadan ve iyi şeylerden uzağa, yerin altına koyuyorsunuz.
Eso es lo que los de tu clase le hacen a los niños, enviándolos bajo tierra lejos de la luz, la naturaleza y las cosas buenas.
Yerin dibine soktuğun kişi bizim yüzbaşımız.
Es a nuestro capitán al que estáis difamando.
Yerin yapısal bütünlüğünü tayin edecek ve eğer mümkünse dikey hava boşluklarından birini okyanus zemininden havaya uçurarak suyla dolmasını sağlayacak.
Ella evaluará la integridad estructural del lugar y si es posible, volará uno de los ejes verticales bajo el fondo del océano, inundando la ciudad con agua.
Bir yerin mi kanıyor?
¿ Estás sangrando?
Gidecek bir yerin yok!
¡ No hay a dónde ir!
Söylediğim yerin tam olarak güvenli olduğundan emin olun.
Asegúrate de que está seguro exactamente donde dije.
Yerin ortasında kapı var.
Hay una trampilla en el medio de nuestro piso.
Özel ekiple sözleştiğimiz yerin 10 kilometre ötesine konacağız. Tabii olmaları gereken yerde olurlarsa.
Caeremos a diez kilómetros del punto de encuentro con nuestro equipo táctico asumiendo que están donde deberían estar.
Sözleştiğimiz yerin sekiz kilometre doğusundayız.
Caímos a ocho kilómetros del lugar.
Senin yerin sahne.
Perteneces al escenario.
Bu yerin duvarlarını gerçek anlamda aşındırmıştır.
Ella ha desfigurado los cimientos de esta institución.
- Evet, bu yerin sahibidir kendileri.
Sí, el dueño de este mausoleo.
Tek bir şey biliyorsam, düşmanlarının seni yerin dibine sokmasını arzulatmadan tepedeki adam olamazsın.
Y lo único que sé sin duda alguna... es que no llegas a la cima sin hacerte enemigos que quieran echarte de ahí.
Olabileceği en güvenli yerin yanım olacağını söylemiştim.
Le dije que donde más segura estaría sería a mi lado.
Rusları bombaladı, Yakuza'yı yerin dibine soktu Çinlilerin eroinleri yandı.
Eliminó a los rusos, la Yakuza se escondió... la heroína china quedó en llamas.
Düşmanlarının seni yerin dibine sokmasını arzulatmadan tepedeki adam olamazsın.
"No te conviertes en el gran jefe... sin ganarte enemigos que quieren destruirte".
Silahsızsın ve kaçabilecek hiçbir yerin yok.
Nunca te daré la satisfacción, Al Sa-Her.
- Buraya gelebilmek güzel. - Evimizde her zaman yerin var.
Siempre eres bienvenida a nuestra casa.