Birlik перевод на французский
3,223 параллельный перевод
60. birlik gelir gelmez gideceğiz.
Dès que la 60ème arrive, on part.
Için Gönüllülük Bayanlar Hristiyan Birlik, Ben inanıyorum.
Volontariat pour l'union des dames chrétiennes, je crois.
Thorsen kırmızı blokla hükümet kurarsa Anne Sophie Lindenkrone ve Birlik Partisi'ni görmezden gelemez.
Si Thorsen forme un gouvernement avec le bloc de gauche, il sera forcé de faire appel à Anne Sophie Lindenkrone, Rassemblement solidaire.
Birlik Partisi kozlarını tüketti.
Rassemblement solidaire abuse.
Ama Birlik Partisi'nin desteğiyle bu hiç gerçekçi değil.
Mais si Rassemblement solidaire le soutient, c'est impensable.
Bu CD yüzünden, kendi kızın ve oğlun dahil dört kişinin dövülüp öldürülmesinde... -... Tony Lash ile birlik oldun.
Ce disque est la raison pour laquelle vous vous êtes associé avec Tony Lash pour battre et tuer 4 personnes, vos propres fils et fille inclus.
Ama eğer Bruce bu cinayetleri işlemek için Lash ile birlik olmadıysa, kim yapmış olabilir?
Mais si Bruce n'était pas envoyé par Lash pour commettreces meurtres, la question est par qui?
Nasihatlere, toplantılara birlik yemeklerine gelmediler.
Elles ne viennent plus aux thérapies, aux réunions, aux soupers. Et vous savez qu'elles doivent manger.
Ne o, onda birlik karat mı?
Ça fait un dixième de carat?
Birlik kurallarına aykırı.
C'est contre les règles syndicales.
İyi görünüşüm yüzünden beni birlik temsilcisi seçmediniz.
Vous ne m'avez pas choisi juste parce que je présente bien.
İtalyan ailelerinden oluşan bir birlik.
A l'Union des familles italiennes.
Bay Molesley ile birlik olmanın bir faydası yok.
Cela ne sert à rien de s'unir avec Mr Mosley
Kendi belirsiz geleceğimizle güçlü ve birlik bir şekilde yüzleşmek için bir ilham.
L'inspiration pour faire face à notre futur avec force et unité.
Daha önce hiç böyle bir birlik, böyle bir güç gördünüz mü?
A-t-on déjà vu pareille démonstration d'unité et de force?
Bu şekilde birlik olup toplanmak hakkımız.
Le droit de nous rassembler et nous associer comme ici.
Tek başına kazanamaz ama birlik olursak kazanabiliriz.
Il ne peut pas gagner, mais ensemble on le pourra peut-être.
Austin'den buraya ne kadar zamanda birlik çağırabilirsin?
En combien de temps pouvez-vous contacter les rangers d'Austin? J'envoie un cavalier.
Bir takım ya da muhtemel bir birlik gücünde.
Platoon ou peut-être une compagnie.
Öncü birlik neredeyse imha edildi.
Mais tu crois qu'on en est capables avec si peu d'effectifs?
Demek 34. birlik gerçekten katledildi... biz de katlediliriz.
Les soldats de la 34e sont presque tous morts. Si on s'en prend aux titans de front, il nous arrivera la même chose.
En ufak sorunu bile atlatmamızın tek yolu birlik olmaktır.
Le seul moyen de se sortir de ça, de tout ça. C'est ensemble.
Ayrıca devlerin ona karşı birlik olduklarını da görmüş olmalılar!
Alors ils ont dû voir aussi qu'il s'est battu contre les titans!
Birlik, senin gibi üstün başarılı birini nasıl -
Le Parti a raison... Comment pourriez-vous faire ces choses...
5446 No'lu Birlik.
Les Forces 5446.
Birlik göreve son verip hemen geri dönmemi emretti.
Comme le parti a mis fin à la mission je dois repartir.
Birlik?
Escouade?
ORDU Karargahı, Gizli Birlik 5446 Eğitim Alanı.
= Département militaire Terrain d'Entraînment des Forces Secrètes 5446 =
çalışacağım söylenebilir. Kendim için konuşursam, biraz utangacımdır ve bu yüzden benim için birlik kurmak biraz zor.
Pour ma part, je suis un peu timide, donc c'est dur pour moi de faire des alliances.
Ayrıca güvenlik güçleri yani doğrudan valinin emrindeki birlik tarafından yakalanmışsın!
Pire encore, vous avez été arrêté par la force de sécurité, et l'unité sous les ordres directs du gouverneur, en plus!
Her şey ikinizin birlik içinde çalışmasına bağlı.
Tout ça galvaude notre coopération!
Biz birlik olursak onlar da birlik olabilirler.
Si on peut s'unir, peut-être qu'eux aussi.
Sonra da birinin çıkıp... "Eğer güçlü bir harici düşman ortaya çıkıp insanlığı tehdit ederse insanoğlu birlik olup kendi aralarında savaşmaya bir son verir." dediğine inanılır.
À cette époque, quelqu'un aurait dit que si un puissant ennemi autre que l'homme apparaissait, les humains s'uniraient et cesseraient de se quereller.
Bu sebeple şu ânda bile bu güçlü düşman tarafından köşeye sıkıştırıldığımız halde insalığın birlik olmaktan çok uzak olduğunu söyleyebilirim.
Même acculés par ce puissant ennemi, il est difficile de dire que nous ne faisons qu'un...
Birlik kurallarına göre, seni düelloya davet etme hakkım var.
Selon la loi de la Ligue, j'ai le droit de te défier à un procès par le combat.
Birlik düello gibi önemli olayları inançları gereği kutsal alanlarda yürütür.
La Ligue mène ses affaires importantes, comme les duels sur une terre sacrée à ses croyances.
Thea'yı Birlik için bir hedef haline getirdin. Bu yüzden Oliver onu kurtarmak için Ra's'ı düelloya davet etmek zorunda kaldı.
Tu as fait d'elle une cible pour la Ligue pour qu'il doive se confronter à Ra juste pour la sauver.
Birlik geminiz Espheni'nin savunma sistemini aktive etmeden önce Dünya'ya girebilecek mi?
Tes troupes pourront le faire avant que les Esphenis activent leur réseau défensif?
Her ne yapmaya çalışıyorsan, bütün Köken ailesinin beni ve bebeği korumak adına birlik olduklarını biliyorsun değil mi?
Quoi que tu penses faire, tu sais que les Originaux ont fait une sorte de... pacte, pour me protéger, ainsi que le bébé.
Kaç birlik orada olacak?
Combien d'unités seront là bas?
O dönemin matematiğinin biraz düzenlenmesi, bir birlik oluşturulması lazım. Yazımlar, diğer dallarla olan ilişkiler gözden geçirilmeli.
C'était une époque dans l'histoire des mathématiques où on avait besoin de remettre un peu d'ordre, d'unité, revoir les notations, les différentes relations entre les domaines.
MARSOC birimleri iki Kara Şahinle olay yerine uçuyor bizim adamları alıyor ama ilk birlik kapana kıstırılıyor ve ikinci birlik de hikâyeye göre sarin gazı salıyor.
Une unité de MARSOC est arrivée avec deux Black Hawks et a repris nos gars, mais la première unité a été débordée et la seconde unité, comme le dit l'histoire, a largué du gaz sarin.
- Birlik ve ekipmanlar benim sorumluluğumda.
J'étais en charge des hommes et de l'équipement.
Ayrıca General Patraeus'un metresinden taciz e-postaları alan Florida'lı bir sosyeteyle olan ilişkisi nedeniyle Afganistan'daki ABD Birlik Komutanına soruşturma açılmış.
Et le Commandant de l'US forces en Afghanistan va enquêter sur cette relation avec une personne mondaine de Floride qui était harcelée d'e-mail de la maitresse du General Patraeus.
Yüzde birlik bir çözeltiydi dışarısı çok soğuktu.
C'est seulement une solution de 1 %, Il faisait vraiment froid là-bas.
Yüzde birlik çözeltinin tamamının olduğu üç şırınga.
Trois seringues remplies d'une solution de 1 %.
- Feldsher, bize yüzde birlik çözelti hazırla.
- Feldsher, donnez-lui une solution de 1 %.
60. birlik mi?
La 60ème?
Birlik Partisi ilerleme kaydediyor ve merkezde Yeni Demokratlar yerlerini sağlamlaştırıyor gibiler.
Rassemblement solidaire progresse.
Birlik Partisi çok ilerlemiş.
Ils ont progressé.
Won Ryu Hwan. 24 yaşında. Özel Birlik'ten. 8 dövüş dalında usta.
= Won Ryu Hwan. 24 ans Sélectionné parmi 20 000 candidats Maîtrise 8 art martiaux niveau de radioactivité 8 ( taux de succès 997 % ) Spécialiste en médecine chimie et physique Parle 5 langues ( anglais angolais haïtien somalien arabe ) =