Diyelim ki перевод на французский
2,670 параллельный перевод
Diyelim ki toptan satışlarda kilo başına 80 bin dolar alıyor.
Admettons qu'il vende le demi-kilo à plus de 40 000.
Bak şimdi, diyelim ki kilo başına 80 bin alıyor.
Bon, disons 40 000 le demi-kilo.
Diyelim ki 4 milyon doları öylece bırakıp kaçtım.. .. ve tüm bu olanları kendime sakladım. Ne için?
Alors je m'éloigne des 4 millions de dollars et je garde ça pour moi, et pourquoi cela?
Diyelim ki doğru. Seni bulmak için yaptılarsa neden dün gece sana gelmediler? - Bilmiyorum.
Si c'est vrai, s'ils vous cherchaient, pourquoi ne pas être venus vous trouver?
O halde, diyelim ki, Bayan O'Brien hatalıydı. Hatalıymış, hadi oradan!
Disons alors que Mlle O'Brien s'est méprise.
Diyelim ki David'le böceklerinizle oynarken, David artık böceklerle oynamak istemediğini basketbol oynamak istediğini söyledi. N'apacaksın?
Imaginons que David et toi jouiez avec tes insectes, et que David décide qu'il ne veut plus, mais qu'il veut jouer au basket.
Diyelim ki ona bahis oynattığımı varsaydık. Yine bu anlaşmamız hatrına bana çok borçlandığını söyleyelim.
Supposons que j'ai fait affaire avec lui et qu'il me devait de l'argent, beaucoup.
- Evet. Diyelim ki benim hastam da bana aynı şeyleri söyleseydi ben de onu öldürürdüm.
Vu ce que son patient lui disait, moi aussi, je l'aurais assassiné.
Diyelim ki bir ruhun var ve bir olay oldu kardeşini uzaylılar kaçırdı.
Tu as une âme, tu es sur une affaire, des extraterrestres m'enlèvent.
Diyelim ki periler gerçek.
Supposons que les fées existent.
Diyelim ki katilimiz...
Disons que le tueur...
Diyelim ki katilimiz burada dikiliyordu.
Disons que le tueur se trouve juste là.
Diyelim ki ; birimizin saklayacak hiç bir şeyi yok.
- Ça veut dire? - Que moi, j'ai rien à cacher.
Diyelim ki, Marie... uyuşturucu bağımlısı bir psikopat, beyninde de ur var.
Marie est une droguée psychotique atteinte d'une tumeur au cerveau.
Eğer tekrar Stan'in vasisi olmak istiyorsan,... sana bir kaç sorum olacak. Diyelim ki Jules, Andy, ve ben uçak kazasında öldük- -
Si tu veux redevenir le tuteur de Stan, j'ai quelques questions.
Diyelim ki Azrail bana orağını sallayabilir ama ben ölümün erişemeyeceği bir yerdeyim.
Disons que la Faucheuse peut me jeter sa faucille, je suis au-delà de sa menace.
Burada bir çıkar ilişkisi var. Diyelim ki Metropolis'in askeri kesiminde bir kokuşmuşluk var ve ben bazı insanların bunu bilmesini istiyorum.
Il y a conflit d'intérêts. et je dois m'assurer que cela se sache.
Diyelim ki biri onu aldı.
Imaginons que quelqu'un l'enlève.
Diyelim ki kırmızı burunluk takan teröristleri bastık ne yani donup kalacak mısın?
- On poursuit des terroristes, ils mettent un nez rouge et tu es bloqué?
Hey, diyelim ki bir depoya girmem gerekiyor.
Disons que je dois aller dans un entrepôt.
Diyelim ki ilk insanlar bu mekanizmayı yarattı. Bir şekilde de bir şifreye çevirdiler.
Disons que ces premières personnes ont réussi à créer ce mécanisme et puis en quelque sorte le traduire en un code.
Diyelim ki, Johnny kötü birşey yaptı, ve yargıç Smith, ona ceza verir.
Si Johnny fait une bêtise, le directeur l'envoie en retenue.
Diyelim ki ek ağırlığı Brian getirdi.
Disons que Brian a fourni la force supplémentaire.
Diyelim ki tansiyon iyice arttı, elemanlar zirveye gidiyor.
- Bien. Donc les choses s'enflamment. Ils y arrivent.
Diyelim ki Janet kafayı sıyırdı, ailesini ortadan kaldırdı ve kardeşi Bill'i aradı.
Disons que Janet dérape, tue sa famille, et appelle son frère.
Ama diyelim ki evlenmemişler.
Mais disons qu'ils ne le sont pas.
. Tamam, diyelim ki öldü.
- D'accord, disons qu'il est mort.
Diyelim ki bir evim var.
Disons que je suis propriétaire. J'ai une maison.
Bak, diyelim ki bankayı soydum, tamam mı?
Disons que j'ai braqué la banque.
- Diyelim ki oldu. Bir çete savaşı başlar.
Une guerre des gangs commencerait.
Senin durumunda bir insana bunu açıklamaktan nefret ederim ama bu seferlik diyelim ki bu seferki bu zımbalayıcıyı içerecek.
Et je déteste vraiemnt avoir à l'expliquer par moi-même à des gens dans ta position, alors... Disons juste que, que dans ce cas, euh... Ca va impl, iquer cette agrafeuse.
Diyelim ki... O biri oydu ve hayatımı değiştirmem için bana bir şans verdi.
Disons qu'il a été ce quelqu'un et qu'il m'a donné quelque chose qui a changé ma vie.
Diyelim ki sadece treni bekliyordum ama binmeye niyetli değildim.
Disons que j'attendais le métro, mais que je n'allais pas le prendre.
Varsayımlı olarak konuşursak, diyelim ki çek bozdurma bürolarını soyan bir adam var... -... ve topladıklarını bir araya...
Imaginons un instant qu'un type vole des banques...
Diyelim ki, bir bayan var, ve hırsızlık yapıyor ve bir kulübe gitmek isteyebilir diye maaş çekine karşılık sana para veren o işletmeleri soyuyor.
- Imaginons une femme, aux doigts collants, qui cambriole les endroits qui donnent... de l'argent contre un chèque, si tu veux aller en boîte.
Peki o zaman, diyelim ki elinde saatli bir bomba var.
Une bombe va exploser.
Ve diyelim ki başım belaya girdi.
Et disons que je suis dans un certain ennui.
Diyelim ki, ciddi bir şey oldu.
Dites, quelque chose de grave.
Diyelim ki İşçi Partisi'nin son üç gündeki stratejisi- -
Supposons que la stratégie du Parti travailliste, les trois derniers jours de cette campagne...
Pekâlâ, diyelim ki gömleğinizin peçete ile uyumlu olsun istiyorsun.
Disons que... vous voulez une chemise assortie à cette serviette.
Pekâlâ, diyelim ki doğudaki güneş saati Kateb'in imzası olsun.
Disons que ce délai de vingt minutes est la marque de Kateb.
Onu, CIA ya da İran İstihbaratı öldürmüş olabilir diyelim ki CIA yaptı, hangi birimin yaptığını bulun ve kurcalayın.
Soit la CIA, soit les Iraniens l'ont tuée. Appelle la CIA, pour combler les trous.
Diyelim ki yeni evli biri yanlışlıkla, yeni karısının veya kocasının büyük meblağlı bir yatırım hesabı olduğunu öğreniyor.
Disons qu'un ou une jeune marié... découvre accidentellement que son époux ou épouse a un compté épargne avec beaucoup d'argent.
tamam, Dr. Pitts, eğer Daniel Shepard John Thompson dan yukarıda ise ateş ettiğinde, diyelim ki bir basamak yukarıda,
Dr Pitts, si Daniel Shepard avait été au-dessus de John Thompson sur une marche, par exemple, quand il a tiré.
Hadi diyelim ki bu işi yaptık.
Disons qu'on a fait ça.
Diyelim ki karınız biraz sinirlendi.
Disons que votre femme s'emporte vite.
Diyelim ki senin yanında kaldı, ki ondan da şüpheliyim en fazla 60 yıl daha yaşar.
Même s'il restait avec toi, ce dont je doute, il lui restera 60 ans, tout au plus.
Sorun şu ki, diyelim o yapmadı o halde hangi cehennemde?
Mais s'il l'a pas fait, où est-il?
Olivier öyle çıldırdı ki Sanki şeye doğru koşuyormuş gibi, ne diyelim Başka kadının kollarına.
Olivier était si éperdu qu'il est venu directement dans les bras d'une autre femme.
Diyelim ki tesadüf değil.
Disons que non.
Diyelim ki seni yanımda götürdüm.
Disons que je t'emmène.