Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ K ] / Konusacaksın

Konusacaksın перевод на французский

904 параллельный перевод
Bu gece ailemle mi konuşacaksın?
Parleras-tu avec ma famille ce soir?
Tekrar ne zaman konuşacaksın?
Quand allons-nous nous revoir?
Ee, ne konuşacaksın?
A quoi pensez-vous?
Kulübeyi yıkıp Çavuş Cutter'ı sen bırakmadın mı? Konuşacaksın.
Ce n'est pas toi qui a démoli l'abri et enlevé le sergent Cutter?
Bayan Novotny, bu sefer konuşacaksınız.
Pour qui avez-vous pris M. Czaka? Que vouliez-vous lui dire de si important "en privé"?
- Konuşacaksın.
- Vous en aurez l'occasion.
Sağ olun. Unutmayın, yarın alt meclise konuşacaksınız.
Vous prenez la parole A l'assemblée de la jeunesse, demain.
Brita'yla neyi konuşacaksın?
Au revoir. Me parler de quoi?
Bayan Gray'i mi aradın yoksa Bay Baker adına mı konuşacaksın?
Martha. Vous voulez Miss Gray ou M. Baker?
Konuşacaksın.
Tu vas parler.
Konuşacaksın! Duydun mu beni?
- Tu vas parler, tu m'entends!
Konuşacaksın!
tu parleras!
Ve buradan çıktığında sandalyeye gidiyor olacak! O yüzden konuşacaksın!
Et il en sortira pour la chaise électrique!
Karınızla boşanma hakkında konuşacaksınız.
Je vois, petit entretien avec madame au sujet du divorce.
Bırakınca konuşacaksın.
Quand je lâche, tu parles.
Neredeyse konuşacaksınız onunla.
Il ne lui manque que la parole.
Evet, konuşacaksın.
Oh, si, tu vas en parler.
Bir de benim konuştuğum kürsüden konuşacaksın sen de, ben sözü bitirince.
Tu parleras de la tribune où je me rends, juste après moi.
Ondan sonra herhangi bir şey hakkında konuşacaksın.
Après cela, vous parlerez de tout.
Sen sonra konuşacaksın, Peter.
Tu parleras dans un instant, Pierre.
Bir dahaki sefere önce benle konuşacaksın değil mi... bizi gösteri dünyasının dışına itmeden önce?
La prochaine fois, consulte-moi, avant que ton coup de pouce ne nous pousse hors du showbiz!
Şeker yemek yok, gazete okumak yok, radyo dinlemek yok ve sadece konuşulduğunda konuşacaksınız.
Finis les journaux, les sucreries. Plus de radio. Ne parlez que si l'on vous interroge.
Konuşacaksın benimle.
Réponds-moi.
Kadını kandırmak için ona tatlı tatlı konuşacaksın... ucuz bir taktik.
Tu veux qu'elle attendrisse Nishi.
- Sadece konuşacaksınız.
- Pourquoi? - Pour te parler.
Hepiniz konuşacaksınız.
Vous parlerez tous.
O dergiyi mi okuyacaksın yoksa benimle mi konuşacaksın?
Tu lis ou tu me parles?
Başkente gidip, mecliste konuşacaksınız, değil mi?
Vous prendrez bien la parole devant notre assemblée?
Okula gidince yanına yaklaşıp o Valeria ile konuşacaksın!
Bon. Quand ils rentrent de vacances, arrête-la, parle-lui à cette Valeria, compris?
Eğer kabul edersem, babamla konuşacaksın.
Si je dis oui, tu iras trouver mon pêre à Bordeaux et tu lui demanderas ma main?
Söylendiğinde konuşacaksın!
Ne parlez que si on vous interroge.
Sadece emredildiğinde konuşacaksınız!
Vous ne parlerez que sur nos ordres!
Yemeye başlayıp benimle konuşacaksın ve de bu şekilde kaçmaya çalışmayacaksın.
Vous devez manger... et me parler. Et ne pas tenter de fuir.
Yarından sonra böyle konuşacaksın.
A partir de demain vous me parlerez comme ça.
Ben konuş dediğimde konuşacaksın.
Je vous dirai quand vous pourrez parler.
Niye konuşacaksın ki?
Et pourquoi?
MacDonald'ı o şeylerden birine çıkarıp onunla konuşacaksınız.
Appelez MacDonald par un de ces micros et je lui parlerai.
Önünde sonunda konuşacaksın.
Tu finiras par parler.
Zanlıları sorgulamak yerine, ölümlerinden sonra kurbanlarla konuşacaksınız.
Au lieu d'interroger les inculpés, interroger les victimes après leur mort.
Ne konuşacaksın?
Lui parler de quoi?
- Neden konuşacaksın ki onunla?
- Pour quoi faire?
Anan 7 ile konuşacaksınız. Eminiar Birliği'nin yüksek meclis temsilcisi.
Vous parlerez à Anan 7, chef du Haut Conseil de l'Union éminienne.
Fakat bir de hep yarın vardır ondan sonraki gün ve ondan sonraki gün vardır ey ya da geç benimle konuşacaksın
Mais il y a toujours demain, et le lendemain, et le surlendemain. Tôt ou tard, vous finirez par me parler.
Eninde sonunda konuşacaksın.
Tu parleras, tôt ou tard.
Uzanacağım ve benimle konuşacaksın, öyle mi?
Dois-je m'allonger pour parler?
Ne hakkında konuşacaksın?
Une conversation?
Biliyorum, istediğin zaman konuşacaksın, değil mi baba?
Tu parleras quand tu voudras, ok papa?
Benimle konuşacaksın.
- C'est moi qui négocie.
- O halde benimle konuşacaksınız.
Accepterez-vous?
Demek sonunda konuşacaksın.
- Alors tu vas parler?
Peder... Benim adıma konuşacaksın...
Mon père, vous parlerez à ma place

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]