Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ M ] / Ma

Ma перевод на французский

518,571 параллельный перевод
Karım öldükten sonra kimseyle olmadım.
Je n'ai été avec personne depuis ma femme.
Karımın ölümü kısmı mı?
Parce que j'ai parlé de ma femme?
Sadece tam iş üstündeyken "Ölü karım bile boğazımı daha iyi sıkardı." diye düşünmeni istemem.
Je n'ai pas envie que, pendant l'acte, tu te dises : "Ma femme décédée m'aurait étranglé plus que ça."
Son gösterimde zirveye ulaştım.
Ma dernière représentation a été la meilleure.
Ekip üyesi olarak acil durumlarda yardımcı olacağıma dair kâğıt imzalamıştım. Ben de "Yok, almayayım" dedim.
En tant qu'artiste musical, mon contrat m'obligeait à aider en cas d'urgence, et j'ai dit : "Sans façon."
Xi Jinping niye bodrum katıma su bastırıp Bowflex'imi berbat etmek istesin?
Pourquoi Xi Jinping voudrait inonder mon sous-sol et tout faire rouiller?
Kulağıma "artistik" gibi geliyordu.
J'ai entendu "artiste".
Kimmy'me ihtiyacım var.
J'ai besoin de ma Kimmy.
Kimmy'mi istiyorum!
J'ai besoin de ma Kimmy!
Uzan, elimi tut
Viens, prends ma main
Hayır. Çünkü sen benim vicdanımsın.
Non, parce que tu es ma conscience.
Ben buradayım Elimi tut
Je suis là, prends ma main
Pijamalarıma ihtiyacım var.
J'ai besoin de mon pyjama.
Bu yüzden kimse masama gelmiyor.
C'est pour ça que personne ne vient à ma table.
Bu arda koltuğumu kullanabilirsin.
En attendant tu peux utiliser ma chaise.
Tanıştığıma memnun oldum ama gitmen gerek.
Enchantée de vous rencontrer mais, vous allez devoir vous en aller.
Baloncuğumun patlamasına altı dakikadan az kaldı, harfiyen.
Moins de six minutes avant que ma bulle n'explose, littéralement.
- Baloncuk için de böyle demişlerdi.
C'est ce qu'ils disaient pour ma bulle.
En sevdiğim renk, mor.
Ma couleur préférée, le violet.
- Happy, boğazım daralıyor.
Happy, Ma gorge se resserre.
Hayatımı kurtarmaktan fazlası mı?
Plus que sauver ma vie?
- Koltuğum düzelmiş.
Ma chaise est réparée.
O benim baharatlı Asya eriştem.
C'est ma nouille asiatique épicée.
Yeni hidroponik serama, Tim'in şerefine isim verebilirim diye düşündüm.
J'ai pensé nommer ma nouvelle serre hydroponique en honneur à Tim.
Hayatım boyunca, "kare ekmek yuvarlak domates" sorununu çözmeye çalıştım.
Toute ma vie, j'ai essayé de résoudre le problème "Pain carré VS tomate ronde."
Seramda bir kapta duruyor.
Elle est dans une tasse dans ma serre.
Elimizdeki tüm yardıma ihtiyacımız var.
On a besoin de toutes les mains disponibles.
Şimdi, ben ağzımı kocaman açacağım sen de aynısını yapacaksın.
Je vais ouvrir ma mâchoire en grand et tu vas faire pareil. Tu es prêt?
Bir maymun, kafama geçirilmiş bir çantanın içindeydi.
Il y avait un singe dans un sac sur ma tête.
Eski saçım, laboratuvar gözlüklerimin yüzümü korumasını engelliyordu.
Ma vieille coupe empêchait mes lunettes de laboratoire de créer un joint facial approprié.
Daha çok takım çalışması diyelim.
C'est de ma faute. C'était un effort groupé.
Başıma gelen her şey çektiğim onca acı hepsi bu anla sonuçlandı, değil mi?
Tout... ce qui m'est arrivé... Toutes les souffrances que j'ai endurées, tout m'a mené jusqu'à ce moment précis.
Ben de tam gidip bilgisayar oyunu oynayacaktım, ama seni böyle bakarken bırakıp gidemem.
J'allais partir jouer à ma simulation de football, mais je ne peux pas vous laisser comme ça.
Karım Katolik adetlerini uygulamaya çalışıyordu.
Ma femme était une catholique pratiquante.
Başlarda önemli olduğunu düşünüyordum insanlara yardım edebileceğini, bir gün karımı da bana getireceğini umuyordum.
Au début, je pensais que c'était important, que ça aiderait beaucoup de monde, que ça ramènerait peut-être même ma femme.
Pekala, 1979'a UC Berkeley'e gideceğiz, ve annemle Henry Wallace'ın tanışmasını sağlayacağız.
Nous allons en 1979, à UC Berkeley, et on s'assure que ma mère et Henry Wallace se rencontrent.
Peki ya benim kız kardeşim ha?
Et pour ma sœur?
Yani bu benim son şansım.
C'est ma dernière chance.
Kız kardeşim sonsuza kadar gider.
Je ne reverrai jamais ma sœur.
Tek başıma yaşayamazdım.
Je ne le supporterai pas sinon.
Aklıma gelen sadece bir yer var.
Il n'y a qu'un endroit qui me vienne à l'esprit.
- Benim makinem nerede?
- Où est ma machine?
Karımı Cincinnati'ye kız kardeşinin yanına gönderdim, ben de buraya taşındım.
J'ai envoyé ma femme chez sa sœur, à Cincinnati, et j'ai déménagé ici.
Karımın gözlerinin içine bakıp ona pes ettiğimi söyleyemezdim.
Je ne pourrais pas regarder ma femme et lui dire que j'ai abandonné.
Karım ve çocuklarım gerçek ismimi bilmiyor.
Ma femme et mes enfants ne connaissent pas mon vrai nom.
Tanıştığıma memnun oldum Bay Belediye Başkanı.
Ravi de vous rencontrer, M. le Maire.
Ben de ailemden vazgeçmek zorunda kaldım, kimse bunu yapmak zorunda kalmamalı, ama belki o sizi dinler.
J'ai dû abandonner ma famille aussi, et personne ne devrait avoir à le faire, mais peut-être qu'il vous écoutera.
Onu rıhtıma götürün.
Emmène-le aux quais.
Ve şimdi karşıma geçmiş bana federal ajan olduğunu mu söylüyorsun?
Et maintenant, tu reviens et tu dis que tu es un putain d'agent fédéral?
- Tatlım.
Oh, ma chérie.
Faturam.
Ma facture.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]