O zaman перевод на французский
128,741 параллельный перевод
İstifa etme fırsatını o zaman değerlendirecektin.
Vous auriez dû en profiter pour démissionner.
- O zaman koşullar tamamen farklıydı.
- C'était différent.
Güzel. O zaman bu nasıl oldu, söyleyin.
Dites-moi, comment ça a pu arriver?
- O zaman git ve başka bir yerde yalnız ol, çünkü düşünmem gereken şeyler var ve bunu pahalı şarapların yakınında yapmak istiyorum.
Parce que j'ai un peu de choses à faire et je voudrais les faire près du vin cher.
O zaman, ona dünyanın kötü bir yer olduğunu, ve bazen hayatta kalmak için kötü şeyler yapmamız gerektiğini söyle.
Alors dis-lui que le monde est un endroit mauvais et que parfois, on doit faire de mauvaises choses pour survivre.
O zaman hadi seni içeri götürelim, ha?
Rentrons à l'intérieur alors, hein?
Tamam, o zaman diğer çocuk kim?
Qui est l'autre enfant?
O zaman onları geri getir, Marcel.
Alors ramènes-les, Marcel.
O zaman, onu bu dünyadan... -... silmek için nedenlerin var. - Evet.
Alors tu as toutes les raisons de vouloir faire disparaître cette chose de la surface de la Terre.
O zaman bir cadiya ihtiyacin var.
Tu as besoin d'une sorcière.
O zaman hepimiz dar agacindayiz.
Alors on est tous en danger.
O zaman yapmadi.
Il ne l'a pas fait avant.
O zaman hançeri yiyecek senin elinden.
Pour ensuite faire tomber le poignard De tes mains.
Elijah her halükarda ölecekse o zaman ruhunu bu kolyeye taşımayı deneyebilirim.
Si Elijah meurt quoi qu'il arrive, je peux essayer de mettre son âme dans le médaillon.
Tamam o zaman bunu yapacağız.
On doit le faire.
LaForge Malikanesi'ndeki yılan Hollow'u simgeliyorsa o zaman bu da bir tür totem olmalı. Bunu gücünü arttırmak ve kendisini korumak için kullanıyor.
Si le serpent de la maison LaForge représente le Hollow même alors ça doit être un genre de totem qu'elle utilise pour amplifier son pouvoir et se protéger.
Şu an çok güçsüzüm ama Inadu'nun büyüsüne karşı koyabilecek bir cadılar meclisi bulabilirsek, o zaman
Je suis trop faible là, mais si on pouvait trouver un sabbat pour contrer le sort d'Inadu...
Yani baygınsam o zaman uyanmam gerek.
Alors... si je suis inconsciente, je dois me réveiller.
O zaman niye çektin gittin?
Alors pourquoi tu es parti?
Daha güçlü olsaydın o zaman...
Si tu étais plus forte, alors...
O zaman buradan gitmen gerek.
Alors il faut que tu partes quand même.
O zaman vakit kaybetmeden konuya gireyim direkt.
Alors j'en viendrai au fait.
Ne bekliyorsun o zaman?
T'attends quoi?
Nerede bu kitap o zaman?
Donc il est où?
Peki, ne yapacağız o zaman?
Donc ça nous mène où?
O zaman kullan.
Alors utilise le.
O zaman tabiki gidip içimizdeki engereği bulalım.
Eh bien, par tous les moyens, allons trouver cette vipère.
Onda hoşlandığın neydi o zaman?
Qu'est-ce que tu lui trouves?
Ama o zaman cadı dostlarının gazabına maruz kalırsın.
Mais tu souffriras de la colère de tes alliés de sorcières.
Et o zaman.
Alors, vas-y.
Ama o zaman kimse kabine doğru zafer yürüyüşümüzü göremez.
Oui, mais personne ne nous verrait parader avec lui.
Tamam, o zaman arkanızı kollayayım.
D'accord... Alors, je couvre vos arrières.
- O zaman kesin değildir.
- Alors, rien n'a été fait.
Evet! Evet. Belki o zaman silahı da buluruz.
Peut-être qu'on retrouvera le flingue.
O zaman da geri dönemeyiz.
Nous ne pourrons pas revenir.
Birinin onu tedirgin etmesine izin verdiği gün işte o zaman işler doğruca cehenneme gitmeye başladı.
Le jour où il a laissé quelqu'un entrer dans son cœur, c'est là où les choses ont commencé à être un enfer.
O zaman şanslısın çünkü ben de oraya gidiyorum.
Ah, alors tu as de la chance. Parce que j'y vais.
- Sen başla o zaman.
- Allez-y.
- Peki o zaman, yapacağız?
- Alors, que fait-on?
Eh, o zaman rozetleri iseniz...
Si ce sont des badges, alors...
O zaman beladan nasıl uzak duracağız?
Alors, comment évite-t-on les ennuis?
- O zaman niye bir şey söylemedin?
- Pourquoi n'avoir rien dit?
- O zaman tekrar bakın. - Albert.
Alors reprenez-la.
O zaman bir yerimde döküntüler olmalı.
Je dois avoir une lésion quelque part.
Evet, o zaman devam edelim.
Oui, donc, continuons.
O zaman belki eski karınız Mileva Maric'i konuşabiliriz, değil mi?
Alors nous pouvons peut-être parler de Mileva Maric, votre ex-femme, oui?
Evet, o her zaman böyle değildi, Marcel.
Elle a pas toujours été comme ça, Marcel.
Neden iyileşmiyorsun? Biliyor musun, bütün o kurt sürüsü zihniyetine hiç bir zaman gerçekten inanmamıştım.
Tu sais, j'ai jamais vraiment adhéré à cette mentalité de meute de loups.
Tamam. O zaman göster bana.
Montres-moi.
Her zaman o kadar iyi kontrol edemiyorum.
Je n'arrive pas à toujours à bien les contrôler.
Zaman, evet, o da!
Le temps, oui, ça, aussi!
o zaman sen 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17
o zaman görüşürüz 43
o zaman ben 17
o zaman git 34
o zaman bile 16
o zamanlar 81
o zaman konuşuruz 17
o zaman sorun yok 23
o zamandan beri 75
o zamana dek 17