Tabi ki değil перевод на французский
337 параллельный перевод
Tabi ki değil..
- Pas du tout, pas du tout.
- Hayır, tabi ki değil...
- Bien sûr que non...
Tabi ki değil.
Bien sûr que non.
Tabi ki değil.
- Bien sûr que non.
Hayır, tabi ki değil.
Non, bien sûr que non.
- Tabi ki değil.
Bien sûr que non.
- Hayır, tabi ki değil.
- Non, bien sûr!
- Okumadınız değil mi? - Tabi ki, evet.
Ne soyez pas gênée.
Kelimenin tam anlamıyla bir vasiyet değil tabi ki. Sadece, doktorların ve bilim adamlarının ilgi alanına giren bazı notları var.
Bien sûr, pas un testament au sens courant... un écrit de Mabuse, intéressant uniquement pour le médecin et le scientifique.
Yalnızca, tabi ki, kuzeye doğru soğuk ve dalgalı olduğundan pek iyi olmaz, değil mi?
Mais dans le Nord, c'était dur. Il faisait froid.
Tabi ki de yaptım! Değil mi Lizzie?
Bien sûr, n'est-ce pas, Lizzy?
Ciddi, öyle değil mi Sissy teyze? Tabi ki ciddi.
Papa est sincère, dis?
- Hayır, tabi ki değil.
- Mais non!
- Hayır, tabi ki değil.
- Non, bien sûr.
Tabi ki onları takip etmenin nedeni bu değil, biliyorum ama...
Je sais que ce n'est pas pour ça que vous les cherchez, mais...
Tabi ki istersin, senin kardeşin de onlardan biriydi, öyle değil mi?
Votre frère en était.
O anda değil tabi ki.
Pas brutalement.
Tabi ki hayır seni aptal. Dışarı çıkabilmek için kesmem gerekiyor değil mi?
Non, je veux me libérer.
Tabi ki hayır. Kraliyet koruması bedava değil.
Je ne reproche rien, la protection du roi a un prix.
Tabi ki zamanı değil.
Mais ce n'est pas le bon moment.
Mısır'da birçok güçlükler ile karşılaşmak zorunda kalacağız, ve... her zaman korsanlar ile karşılaşma ihitmalimiz de var. - Korsanlara dikkat ederiz değil mi? - Ah Tabi ki.
En Egypte, nous aurons à lutter contre de nombreuses difficultés.
Bela Lugosi ile olan tabi ki, yeni herifle olan değil.
Celui avec Bela Lugosi évidemment, pas celui avec ce nouveau type.
Sorun değil. Kimseye anlatmadığmız sürece tabi ki.
Ce n'est pas grave si on sait tenir sa langue.
- Böylece sen de evine şimdi gidebilirsin, değil mi? - Tabi ki.
- Pour que tu puisses rentrer chez toi?
- Bu doğru değil. Böyle birşey kesinlikle olamaz. - Tabi'ki yalan söylüyor.
La seule chose de vraie, c'est qu'il est coupable.
Herkes parasız, tabi ki, ama bu günlerde kim değil ki?
On est tous fauchés, mais qui ne l'est pas.
- Tabi ki sorun değil memur bey.
Nullement.
Aktörler kadar değil tabi ki.
Non que nos acteurs soient roses.
Uyuyan güzellerin, devam etmekte olan savaşın farkındalar, değil mi? Tabi ki efendim.
Tes belles endormies savent qu'il y a la guerre?
Tabi ki.. Aslında doğruyu söylemek gerekirse onlar arkadaşlarım değil.
Oui, mais pour être franche, ce ne sont pas vraiment des amis.
- Tabi ki çok ağır değil.
- Bien sûr que non.
Her cinayeti ben işleyemem değil mi baba? Bu mümkün değil. Tabi ki.
ça ne peut pas être moi, autrement je ne serais pas là.
- Bu kesin bir bilim değil tabi ki.
Ce n'est pas une science exacte.
Kontratım tabi ki yanımda değil.Hiçliğin ortasında bir bardan telefon ediyorum.
Non, je n'ai pas mon contrat ici. Je suis au téléphone dans un bar au milieu de nulle part.
Bir şey değil, tabi ki.
Nous nous tenons prêts.
- Tabi ki! İstediği bu değil miydi?
- Oui, c'est ce qu'elle voulait.
Tabi ki, göğüsleri kocaman çok şahane bir parçaydı, ama bunu yapmak doğru değil.
Même si c'est un super coup avec du monde au balcon, ça reste illégal.
Tabi ki sorun değil. Şansım varsa bir an evvel eve giderim.
Avec du bol, je suis bientôt rentré.
sen bu nedenle müzik aletlerinle oynuyorsun. - evet... hayır, tabi ki, değil!
Et nous avons venons pour sortir ton cortège.
Tabi ki sen değilsin, değil mi?
Mais pas toi, hein?
Gerçekten değil tabi ki.
Pas au sens propre, bien sûr.
Tabi ki hayır. Ayrıca bu kural dışı hareket değil.
J'avais le droit de bouger cette pièce.
Siz ikiniz yakında okuldan ayrılacağımızın farkındasınız, değil mi? - Tabi ki.
Vous réalisez qu'on a bientôt fni le lycée?
- Hayır tabi ki dediğin gibi değil.
Non, ce n'est pas ce que tu penses.
Yüzüne değil tabi ki.
Pas devant elle, bien sûr.
Video filmi dahil değil tabi ki.
Sans compter les vidéos familiales, bien sûr.
Tabi ki beni suçlamıyorsunuz, değil mi?
Vous ne m'en voulez quand même pas?
- Tabi ki oldu. Ama sahip olmadığın bir şeyi düşünmenin hiçbir faydası yoktur, değil mi?
Bien sûr que si, mais ça sert à rien de pleurer sur ce qu'on n'a pas.
Şu anda değil tabi ki.
Eh bien, pas tout de suite, bien sûr.
Tabi ki, sorun değil.
Bien sûr, pas de problème.
Tabi ki hayır, ben onu işe almak istedim, korkutup kaçırmak değil.
Bien sûr que non! Je veux l'engager, pas lui foutre les jetons!
tabi ki 1198
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki hayır 106
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki hayır 106
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154