Adamın перевод на португальский
70,326 параллельный перевод
Adamın ismi.
Nome masculino.
Bir kadın ve adamın olduğu bir ev vardı.
Era uma casa habitada por um homem e uma mulher.
Adamınız?
O vosso contacto?
6 adamınızı bize eşlik etmeleri için seçin.
Escolhei seis dos vossos homens para nos acompanhar.
O adamın gözlerindeki kana susamışlığı gördüm.
Vi-lhe sede de sangue com os meus próprios olhos.
İki adamın bölgeden kaçtığı görülmüş.
Foram vistos dois homens a sair do local.
John, açıkçası Amerikan Askerleri'nin ölmesi için dua eden adamın olursa Kasım'daki seçimleri kazanamazsın.
Resumindo, John, tu não ganharás em Novembro com uma gestora de campanha que apoiou a morte dos nossos soldados.
- Şu adamın işlemini yapıp gelirim.
- Depois de processarmos este tipo.
Telefondaki adamın elinde aktif edilmeyi bekleyen emir bekleyen görevler listesi var.
O tipo com quem falei ao telemóvel tem uma lista de células inactivas à espera de serem activadas.
Adamın ATM'nin kamerasını hack'ledi ve zaman damgasını değiştirdi.
O meu tipo acedeu à câmara do multibanco e mudou a hora e a data.
Bak, Nicole telefonuna cevap vermiyor, adamın.
A Nicole não atende o telemóvel.
Bugün, babamı öldüren adamın gözlerinin içine baktım.
Hoje, vi o homem que matou o meu pai.
O paralar bu adamın sorumluluğuydu.
Um homem é responsável pelo seu dinheiro.
İkimizde biliyor ki geleneksel metedolar bu adamın konuşmasını sağlamayacak.
Sabemos que os métodos convencionais não o farão falar.
Bu adamın peşinden gitmek bunu senin mi yapman gerekiyor?
Perseguir esse homem... Tens de ser tu a fazê-lo?
Takas şartları gereğince, uydularımızdan birine yetkili giriş izni verilecek. Takas noktasının yakınında bulunan tek adamın Carter'dan başkası olmadığına emin olmak adına.
Uma das condições da troca foi ele ter exigido acesso a um dos nossos satélites para garantir que só o Carter estará no local da troca.
O adamın benim bir arkadaşım olduğunu bil... Fedakarlığı sorgulamadan önce.
Quero que saibas que esse homem era meu amigo, antes que comeces a questionar o sacrifício.
Her şeyin bu adamın dediği şekilde sonuçlanacağını sanıyorsanız hepiniz ahmaksınız demektir.
Vocês são todos tolos se pensam que este caminho conduz ao que ele diz.
Kimse kendisine yamuk yapmasın diye adamın tekinin kafasını kesip kumsala ibret olsun diye koyduğunu duymuştum.
Ouvi dizer que ele cortou a cabeça de um homem e deixou-a na areia como um aviso a quem se lhe atravessasse no caminho.
Çok adamımı öldürdün. Ben de senin çok adamını öldürdüm.
Matastes muitos dos meus homens e eu matei uma porção razoável dos vossos.
Karılık vazifene gelince de böyle bir adamın tatmin olması için Nassau gibi bir yerde sen yatağa girmesen de girecek birileri bulunabilir.
Em termos das vossas obrigações para com ele, há muitas formas para um homem assim se manter satisfeito num lugar como Nassau, com pouca ou nenhuma participação vossa.
O adamı gemiden attın.
Lançou aquele homem borda fora.
O adam herkesin tadını kaçırdı.
Foi um desmancha-prazeres para toda a gente.
Şapkası canlanan bir manken vardı gökkuşağının üstünde uçan kaz vardı korkunç adam kuklası vardı... Bir mağazada çalışıyor gibilerdi.
Tinha um manequim com um chapéu que o fazia regressar à vida e havia um ganso num arco-íris e um boneco assustador que trabalhava, tipo, numa loja?
İçinde ne olduğunun gayet farkındaydın ona rağmen bu odaya kadar geliverdin artık bu odadan çıkacak güçte tek bir adam olabilir.
Sabendo muito bem o que está dentro de ti, continuaste a seguir na direção desta sala e da única pessoa suficientemente poderosa para o fazer.
Cesur adam üniformasını kuşanmış bir korkak.
Um cobarde vestido num uniforme de homem corajoso.
Onu almaları içın en iyi iki adamımı göndermiştim.
Enviei dois dos meus melhores homens para a recolher.
Yakın zamanda emir almak isteyen..... pek fazla adam olmayacak.
Tão cedo não vai haver muitos homens desejosos de receber ordens.
Bahsettiğimiz bu adam, bunda bir çıkar gördü.. .. zengin ailelere, hızmetlerini sunmayı..... Londra'daki bazı ünlü ailelerinin..... sıkıntılı üyelerini ortadan kaldırmanın.
Disseram-nos que este homem considerava rentável oferecer os seus serviços a famílias ricas, por vezes, algumas das mais proeminentes em Londres com a necessidade de fazer desaparecer membros problemáticos da família.
Sandallara doğru yürüyecek. Sandala yerleştireceğimiz iki adam onu Vali Roger'ın gemisine götürecek.
Ela vai embarcar numa chalupa onde coloquei dois homens que a levarão ao navio do Governador Rogers.
Ne yaptın sen be adam?
Que haveis feito?
Mets konserinde orkestra koltukları, tozlukların üstünde seksi bir adam.
Lugares de orquestra num espetáculo dos Mets. Para-lamas com um homem sexy.
Birinin bu adamı giydirmesi şart. Demek istediğimi anladınız.
Alguém precisa de vestir este rapaz, entendem?
Dominikli ile anlaşma yapınca buradan hemen gideceğim. Seni koruması için bir adam bırakacağım. Aisha ihtiyaçlarını karşılayabilir.
Eu bazo daqui mal saiba do local do negócio com os dominicanos, mas vou deixar um tipo a vigiar-te e a Aisha arranja-te tudo aquilo de que precisares.
Yani adamı elinizden kaçırdınız?
Ou seja, fizeram asneira?
Adamı rahat bırakın!
Deixa-o em paz!
Telefonlarınızı da kapatın, adamım, ikinizde.
Desliguem os telemóveis.
Bu adam babanın has adamıydı.
Este homem era o principal soldado do seu pai.
Bu adam babanın has adamıydı.
Ele era um importante agente do seu pai.
Jadalla Bin-Khalid taradından. Hani şu Ranger'ları sattığın adam.
Pelo Jadalla Bin-Khalid, o homem ao qual você vendeu as vidas dos soldados.
Hayatını bizi avlamaya adamış olan sen. Babamı öldürme görevini yürüttüğü için madalya alan sen.
Foi você que dedicou a sua vida a caçar-nos e que recebeu uma medalha pelo ataque contra o meu pai.
Ama refahınız ve sıhhatinizle değil, servetinizle ilgilenen bir adam tarafından şiddet dolu, çirkin bir ortamda büyümek, hiç yoktan iyi değildir.
Mas ser criado num ambiente violento e sinistro por um homem mais interessado na fortuna do que no conforto e bem-estar, não é melhor do que nada.
Bir adam bu kadar kolay değiştirilebilirse, Onun vaatlerinin de olmayacağını nasıl bilebilirim?
Se um homem pode ser substituído tão facilmente, como saberei se as promessas também não o serão?
Ve planın şu anki adamı daha fazla takip etmek mi?
E agora o teu plano é seguir esse homem para mais do mesmo?
Kıyıya yeterince adam çıkartabilirsek... Mesela üç katını falan.
Se pudermos juntar homens suficientes na costa, três vezes esse número, mais ou menos...
Şu kapının arkasındaki adamı ikna edemezsem ne büyük bir ayva yiyeceğimizi yeni fark ettim de.
Só agora me ocorreu o quão arruinados ficaremos se eu falhar em convencer o homem atrás daquela porta a apoiar a nossa causa.
Komşularının ne düşüneceğini dert edinen bir adam böyle bir servet yapabilir miydi?
Parece-vos que isso foi construído por um homem que rejeitaria uma oportunidade tão promissora como esta por causa do que os vizinhos possam pensar?
Nassau tarihinde bir sürü adam rol aldı. Hiçbirisini şiddet sarmalını kıramadı.
Muitos homens tiveram o seu papel na história de Nassau, mas nenhum conseguiu quebrar o ciclo de brutalidade e falhanço.
Nasıl bir adam olur çıkardın?
Como poderias ser a pessoa que o faz?
O adam ki güven bana bu konuda bu adada Avery ile yelken açmış adamların sonuncusu.
Aquele homem tenho em boa consideração. É o último homem nesta ilha que alguma vez velejou com o Avery.
44 adamıyla beraber adanın içine girmiş.
Ele e a sua tripulação de 44 chegaram e velejaram para o interior.
adamın biri 39
adamı 23
adamım 2484
adamim 23
adamım benim 32
adamımsın 21
adamımız o 17
adamı rahat bırak 23
adamı duydun 40
adamı duydunuz 27
adamı 23
adamım 2484
adamim 23
adamım benim 32
adamımsın 21
adamımız o 17
adamı rahat bırak 23
adamı duydun 40
adamı duydunuz 27