Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ K ] / Karınız

Karınız перевод на португальский

8,391 параллельный перевод
Karınız sizi üst kattan çağırdı, kapıdan çıkarken, ama imzaya ihtiyacım var.
A sua mulher ligou ali de cima para deixar isto na porta, mas preciso de uma assinatura.
Siz ve karınız hakkında.
Acerca de si e da sua esposa.
Karınız telefonda haklıydı.
A sua esposa tinha razão, ao telefone.
Sakladığınız karınızı ve ailenizi biliyor mu?
Será que ela sabe da mulher e família que mantém em segredo?
- Karınız nasıl?
Como está a sua mulher?
- Burada ne arıyorsunuz? - Karınız beni nazikçe yemeğe davet etti.
A sua esposa convidou-me gentilmente para jantar.
Bay Jarvis, bir zamanlar teori olan şey şimdi bomba o yüzden karınız kusura bakmasın ama yemeğiniz bekleyecek.
Sr. Jarvis, aquilo que dantes era uma teoria é, agora, uma bomba, então, as minhas desculpas à sua esposa, mas, o jantar terá que esperar.
Karınızın arabasına da bunun gibi bir boya temizleyiciyle zarar verildi.
E o carro da sua esposa foi vandalizado com diluente como este.
Sadece elimizdeki göreve odaklanıyorum, ki bu şu anda karınızı kurtarmak değil.
Estou focada na missão, que, agora, não é recuperar a sua esposa.
Avukatınız sizin çıkarınızı gözetmiyor Bay Fisher.
O seu advogado não o ajudou muito, Sr. Fisher.
Sanırım karınızın size karşı çıkarttığı uzaklaştırma emri bu planınızı biraz sekteye uğratıyor.
Creio que o processo movido pela sua esposa vai impedir isso.
İkimiz için bir hayat hayal etmeye çalışıyor ancak çalkantılı bir denizde hiçbir çıkar yol olmaksızın sürüklendiğimi hissediyordum.
Tentei imaginar uma vida para nós, mas senti-me sem rumo, sem âncora num mar agitado.
- Tamam, masanın ayaklarını çıkarıp, ayırmamız lazım. - Daha fazla ters tepki ile, daha iyi sonuç.
Maior será a reacção, melhor será a colheita.
Onun karısına aşıktınız.
Você estava apaixonado pela esposa dele.
Bu topraklardan tek bir karış daha alamayacaksınız.
Não vão avançar nem mais um centímetro deste terreno!
Bu topraklardan tek bir karış daha alamayacaksınız.
Não vão avançar nem mais um centímetro neste terreno!
Kampın yerini söylersen hemen çıkarız.
Diz-me onde é o acampamento e partimos agora.
Ama bulduğumuz zaman da karınlarını doyurmamız gerekecek.
Mas quando as encontrarmos, vamos ter de as alimentar.
Burada yaşananlarla ilgili akıllıca bir tahmin yürütmeye çalışacağım. Müvekkillerim, ikiz kızılbaşlar, geri zekalılar basit bir trafik kazasına karışmışlar, çamurluk eğilmiş o kadar. Belki sokağın yanlış tarafından geçiyorlardı belki de tekrar sola bakmadılar.
Vou tecer uma hipótese sobre o que aconteceu aqui. embora talvez estivessem do lado errado da estrada ou não tenham olhado para os dois lados.
Sizi rahatsız etmek istemem ama bugün öğleden sonra karımla yemek veriyoruz. Oğlumuzun organlarını alanlar için.
Não quero incomodar, mas a minha mulher e eu vamos oferecer um jantar esta noite para todos os receptores do nosso filho.
Philadelphia'dan dostlarımız Bay Fraizer'ın teklifine karşı kafanın karıştığını söyledi.
O nosso amigo de Filadélfia diz que não percebeste bem a oferta do Sr. Frazier, feita esta manhã.
Sanırım karıştırdınız.
Creio que estão enganados.
Yani seni ilk kez yalnız bırakışımda eşyalarımı mı karıştırdın?
Então a primeira vez que te deixo sozinho, bisbilhotas-me?
Neyin, ne ile başarıldığını karıştırmanız çok kolay. Özellikle de o şey, yıllardır sizin işinize yararken.
É fácil confundir o que é com o que deveria ser, especialmente quando o que é funcionou a vosso favor.
Ben kızımı buradan çıkarırım, sen de diğer yarıyı alırsın.
Tiro a minha filha daqui, e tu recebes a outra metade
Arabadan çıkar mısınız, efendim?
Pode sair do carro, senhor?
Beni içerden çıkarıp Angela'nın başını yaktığında tüm bu zırvaların altında senin hâlâ o eski Ghost olduğunu anladım, kardeşim.
E pensei, quando me libertaste e queimaste a Angela, que ainda eras o mesmo Ghost por baixo das tretas todas. O meu mano.
Selam baba. Bu işe karışmamamızı söylediğini biliyorum ama başka bir adamın daha işin içinde olduğunu öğrendik.
Hey, pai, hey, um, so, eu-eu sei que nos disseste para ficarmos fora disto, mas, mas descobrimos que havia outro gajo.
Evet, Bayan Novack... Eminin kocanızın karıştığı olaydan haberiniz vardır.
Então, Sra. Novack, sabe certamente do incidente que envolve o seu marido.
Siz çocuklar ne haltlar karıştırdınız?
O que é que vocês miúdos fizeram?
Kafanızın karışması normal.
A sua confusão é compreensível.
Lütfen, Iütfen beni buradan çıkarır mısınız?
Por favor, pode tirar-me deste lugar?
Philadelphia'dan dostlarımız Bay Frazier'ın teklifine karşı kafanın karıştığını söyledi.
O nosso amigo de Filadélfia diz que não percebeste bem, a oferta do Sr. Frazier.
Condottieri subaylarının maaşı çok iyiymiş. Askerleri zırhlandıramazsak, karınlarını doyuramazsak Roma onları bizden alır. Öyle.
Meu Deus, os oficiais do Condottieri são bem pagos.
Bağışlayın. Karım ve ben aldığımız haberlerin üstesinden gelmeye çalışıyorduk.
Perdoe-me, eu e a minha mulher ficámos soterrados com a notícia.
Bugün Algernon ve karısını kutlamak için buradayız.
Hoje, celebramos o Algernon e a mulher dele.
Edwards ve benim üzerinde çalıştığımız kız, Nika'nın, karın zarında nereden geldiğini bildiğimiz bir sorun gelişti.
A Nika, a rapariga em que eu e o Dr. Edwards estávamos a trabalhar, desenvolveu um problema no peritoneu, que tivemos de resolver.
Bağırsakların etrafındaki karın zarına zarar vermemeyi dikkate almalıyız.
Também nos devemos preocupar em não danificar o peritônio ao redor dos intestinos.
Gözlükle korumalarınızı da çıkarın.
Tirem os óculos. Tirem os protectores.
Molly'nin bazı davranış bozuklukları olduğunu ve bazı olaylara karıştığını biliyorum ama okulda yaşanan her olayda, onu suçlayamayız.
Sei que a Molly tem problemas de comportamento e participado em coisas, mas não podemos acusá-la de tudo o que é mau que acontece na escola.
Buraya gelip eşyalarımı karıştırmaya hiçbir hakkınız yok. - Arama izniniz yok.
E não tem direito de vasculhar as minhas coisas, não tem mandado de busca.
Sekiz aydır yakaladığımız herkesin dava numaralarını çıkarıyorum.
A ver o número dos casos dos últimos oito meses.
Karımı kaçırdığında kızımı yapayalnız evde bırakmak plânının bir parçası mıydı?
O teu plano era raptares a Lyla e deixares a minha filha sozinha?
Ama yanlış fikirlere kapılmayın, Starling'de herhangi biriyle iletişime geçip görevi tehlikeye atarsanız sizi ve Bay Yamashiro'yu denklemden çıkarırım.
Mas não te iludas. Se ameaçares comprometer a missão a contactar qualquer um em Starling, removo os dois da equação e qualquer um que descobrir que o Oliver Queen está vivo.
Sen ve karın, küçük kızınıza dönün yeter.
Tu e a tua nova mulher, voltem só para a vossa filha.
Kendimizi hiç karıştırmadan o depoyu Holbrook'a bağlamanın bir yolunu bulmalıyız.
Temos de arranjar uma maneira de apanha-lo naquele armazém, sem que nos vejam.
Evime telefon edip karımı kızımız Janet olduğuna inandırdın.
Ligaste para a minha casa e fizeste a minha mulher acreditar que era a nossa filha Janet.
Orospu karılar gibi zırlayacaksan, onlar gibi ağzına da alacaksın.
Então, vais chupar como uma.
Aklınız karışmasın.
Não se deixem enganar.
Bizim tilkilerimiz vardır kar gibi beyaz, ve sonra... yaz geldiğinde, gözlerinin önünde... onların rengi kızıla döner.
Temos raposas tão brancas como o inverno, e depois vem o verão, e elas tornam-se vermelhas mesmo à frente dos nossos olhos.
Öldürülen çocukla ilgili herşeyi karıştırdınız ve şimdi oğlumu bir katile benzeterek kendinizi iyi göstermeye çalışıyorsunuz.
Vocês estragaram tudo com aquele miúdo que foi morto, e, agora, querem corrigir a situação transformando o meu filho num bandido.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]