Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ O ] / Ortaya çık

Ortaya çık перевод на португальский

4,867 параллельный перевод
Patlayıcı çifte ajanlarımın da yardımıyla. Heyecan verici konuşmadan sonra gerçek zayıflık ortaya çıktı.
E depois após um discurso estimulante a sua verdadeira fraqueza é revelada.
Tabii içinde peynir ve guakamole olursa yeni bir denklem ortaya çıkıyor.
A menos que estejamos falando de queijo e guacamole, que precisará de outro conjunto de equações.
Parçacık hızlandırıcı patlamasında ortaya çıkan karanlık maddeye maruz kaldığında kendisi üzerinde deney yapmaktaysa...
Se ele experimentou em si mesmo quando foi exposto à onda causada pela explosão
Bu çocuk Çin'in kırsal kesimindeki bir köyde ortaya çıkıverdi.
Este rapaz apareceu numa tribo no meio da China.
Yeniden ortaya çıktıkları enleme bakıp 40 çıkartır ve sonra bunu kayıp oldukları yıl sayısına böldüğün takdirde yine 0.38 çıkıyor.
Se olharem para a latitude em que eles reapareceram, subtraiam 40, e depois dividam o resultado pelo número de anos que eles estiveram desaparecidos, também dá 0.38.
İki hafta boyunca hiçbir şey yapmayıp küçük gülümsemen, kara gözlerin geniş alnın ve kaslarınla ortaya çıkıp birdenbire Koç'un ofisinde birbirimizin kıyafetlerini çıkarmamızın hiçbir yolu yok.
Nem pensar que voltas aqui após três semanas sem dizer nada, com o teu sorriso giro, os olhos escuros, a testa saliente, os músculos, e que de repente rasgamos as roupas um do outro no gabinete do treinador.
Şüphesiz ortaya çıkan kıskançlığın müzik çalışman için iyi bir motivasyon olacaktır.
Sem dúvida que a inveja resultante foi uma motivação subconsciente para o seu estudo musical.
Birden ortaya çıkıverdi.
Ele, apenas, apareceu.
Kısaca, hepimizin izleyerek büyüdüğü bu karakterlerin nasıl ve nerede ortaya çıktıklarını öğreneceksiniz.
Estas personagens de excelência com quem todos crescemos, finalmente vemos e percebemos como se tornaram naquilo em que se tornaram.
Kimliği saklayıp ortaya çıkarmak epik Yunan eserlerinde sık kullanılan bir temadır.
Esconder e revelar identidade é um tema constante nos épicos gregos.
Ailelerin kullanıldığı ortaya çıkınca, protokolü uygulamak durumunda kaldık.
Com tantos pais a serem usados, fizeram-me prometer seguir o protocolo.
Kız 4 kilo vermiş gözlerinin rengini ortaya çıkartan yeni, çekici bir ruj almış...
E mais, ela perdeu 4 kg, tem uma cor de batom mais sensual que completa-lhe os olhos,
Blackgate'ten erken tahliyeye karşılık doktorlar Margaret'in zihnini sildiğinde yan etki Magpie'ın ortaya çıkmasına neden oldu.
Quando os médicos apagaram a mente da Margaret, para que ela saísse mais cedo de Blackgate... o efeito colateral foi a criação da Magpie.
Oğlumu aylar boyunca görmüyorum ve sonra karnında bir kurşun ile ortaya çıkıyor.
Não vejo o meu filho há meses, e ele aparece-me com um tiro na barriga.
Onu ne zaman temize çıkarsam sen ortaya çıkıveriyorsun.
Cada vez que consigo que ele fique limpo, tu apareces.
Yani 500 yıllık intikamının verdiği haz ile yakında ortaya çıkacak cesedin üzerine oh olsun demeye geldin.
Por isso estás aqui para te regozijares com a sua morte, para saboreares o fim de 500 anos de vingança.
Arkadaşım tehlikedeysen ortaya çıkıp dikkatimi dağıtamazsın.
Não podes aparecer e distrair-me enquanto o meu amigo está em perigo.
Şimdi ortaya çıkıyor ki şehre 1958'de taşınmış ve taşınırken yıllardır dokunmadığı bir kutuyu bulmuş.
Ao que parece mudou-se para a cidade em 1958, e durante a mudança encontrou uma caixa que não via há anos.
Dün sabah, o adam ortaya çıkıverdi ve Stan'a bağırmaya başladı.
Ontem de manhã, um tipo qualquer, apenas se aproximou e começou a gritar com o Stan.
Evli, iki çocuklu ama 24 yaşındaki asistanıyla ilişkisi olduğu ortaya çıktı. Kızı bizzat kendi, şaka yapmıyorum kız 2 senenin ardından sirk okulunu bırakınca işe almış.
Mulher e dois filhos e foi apanhado a ter um caso com uma assistente de 24 anos, que ele contratou pessoalmente após dois anos de... não estou a gozar...
Her hafta barakamızın önünde ortaya çıkıyorlar.
Têm aparecido no nosso casulo, a semana toda.
Unutamadığım bir görüntü, hâlâ orada duruyor günde bir kez ortaya çıkıp, kusmak istememe sebep olan.
Tu sabes que imagem eu não consigo ver, ainda lá está cravada, cintilando pelo menos uma vez por dia, fazendo com que não queira almoçar?
Ve Hemmings'lerdeki görüşmemizin ardından sağlık müfettişi üç yeni tifo vakası olduğunu ortaya çıkardı.
Desde a nossa visita à casa dos Hemming, o inspector de saúde descobriu mais três casos de tifóide.
En azından Amber hayatta. O heriflerin kaçırdıkları o üç kızla ortaya çıkmalarına imkan yok.
Pelo menos a Amber está viva. com as 3 miúdas raptadas.
Hep beklenilmeyen anlarda ortaya çıkıyor.
Ele sempre foi imprevisível.
İlk bilinen çıkmaz sokağın 2 bin yıllık olduğunu ve Mısır'daki El-Lahun'da ortaya çıktığını biliyor muydun?
Sabia que o primeiro beco sem saída tem mais de 2000 anos de idade, descoberto em El Lahun, Egipto?
İki ay önce, Kentucky'deki Henderson'daki bir açık arttırmada ortaya çıktı.
Há dois meses, apareceu num leilão de bens em Henderson, Kentucky.
Şifrelenmiş savunma ağlarına özel erişimli programları kullanarak bağlantı kurduğunu ortaya çıkardık.
Nós ligámos o seu perfil a um ataque recente, a uma rede encriptada que tem programas de acesso especial.
Silahını at ve yavaşça ortaya çık.
Larga a tua arma e vem para cá lentamente.
Işığın temel parçacığı olan foton bir atom veya molekülden ortaya çıktığı sırada, ışık hızında doğar.
A partícula básica da luz, o fotão, nasce a viajar à velocidade da luz, ao emergir de um átomo ou de uma molécula.
Nasıl oluyor da kırmızı, mavi doğanın hayrete düşüren renk paleti ortaya çıkıyor?
Como é que o vermelho, o azul, a espantosa paleta das cores da natureza,
Bu çizgiler, o belirli renklere ait ışık dalgalarının soğurulmasıyla ortaya çıkar.
Ocorrem quando as ondas de luz daquelas cores específicas estão a ser absorvidas.
- Herkes bir yerlerden ortaya çıkıyor.
Estão a aparecer em todo o lado.
Sen ortaya çıkıp gerçek olduğunu düşündüğüm her şeyin boşluklarını eşeleyene kadar anneydim.
Até tu apareceres e começares a fazer buracos em tudo o que achava ser real.
- Woodall yeniden ortaya çıkıyor.
- O ressurgir do Woodall.
Yalanlar ortaya çıkıyor, Leo.
As mentiras estão a aparecer, Leo.
Kaynaklarına ödeme yapıldığı ortaya çıkmış, bu sayede Andrew'ün hikayesi artık yok.
A fonte estava a ser paga, a história sobre Andrew acabou.
B613'ü neden yapılandırmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
É por isso que temos de reconstituir o B613.
Ama bak ne diyeceğim, ortaya çıkıp akrabaların ve yaptıkları kötü şeyler hakkında çeneni açarsan Messer'ı öldüren tetiği çekenin hangimiz olduğunu unutma.
Contudo, quando fores para o mundo e começares a falar da tua família e das coisas más que fizemos, lembra-te de qual de nós baleou o Messer.
Sam Hess'in öldüğü gün onun hakkında konuştuğunuzu söyleyen tanıklar var ve sonra, geçmişinizin pek parlak olmadığı ortaya çıkıyor ve...
E ainda há uma testemunha que diz que viu o senhor... A falar do Sam Hess no dia da sua morte e, ao que parece, vocês tiveram algumas quezílias no passado.
Gerçekleştirdiğimiz geniş çaplı genetik çalışmaların sonucunda Upir iştahını doyurmak üzere bir tür konsantre besin deposu ortaya çıkarmayı başardık.
O resultado de uma vasta gama de experiências genéticas que temos feito reunido num nutriente concentrado que permite saciar o apetite upir.
Aniden ortaya çıkıyor, seni kucaklıyor ve yaptığı her şey unutuluyor, öyle mi?
dá-te um abraço e está tudo perdoado?
Birden ortaya çıkıveriyor.
Ele aparece aqui...
Ne yani, artık ne zaman bir patlak ortaya çıksa, böyle sirenler mi çalacak?
Temos novos despertados todos os dias.
Ama birden ortaya çıkıverdin. Tüm gün evimin etrafında çıra topluyorsun.
Mas do nada... você tá aqui na frente da minha casa juntando lenha 24 hs / dia.
Çık ortaya.
Apareça!
Gerçek ortaya çıkıyor.
Momento da verdade.
Çıkın ortaya.
Sai.
Çık ortaya, hernerdeysen çık ortaya.
Aparece, onde quer que estejas.
- Çık ortaya.
Saia.
Meğerse ortaya böyle saçma sapan, ucube bir ezik çıkıyormuş.
O resultado é um idiota chapado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]