Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Y ] / Yakın onu

Yakın onu перевод на португальский

918 параллельный перевод
- Yakın onu!
- Queimem-o!
Yakın onu!
Queimem-no!
En yakın tahminle, arabanın yanında arka tarafta gizlice onu bekliyordu.
Pelo que conseguimos perceber, ele só roubou o carro
Onu yakınımda tutacağım, beni vururlarsa, onu da vururlar.
Vou usá-la como escudo.
Keşke anlamanı sağlayabilsem. Bütün bu olanlar seni kendime yakın tutmak istediğim için oldu. O nedenle akılıma ne geldiyse onu yaptım.
Se pudesses compreender que tudo o fiz foi para te ter comigo, e fiz tudo o que me lembrei.
Onu pek yakından tanıma fırsatın olmadı.
Não o conheces há muito tempo.
Yakından bakınca herhalde onu tanıyacaksın.
Ele deve estar a chegar. Verás que o reconheces.
Çar'ın en yakın dostu Kurbsky yokken... onu aldatmalıyız.
Enquanto o amigo íntimo de Ivã, Kurbski, estiver longe daqui, Devemos continuar a controlar o czar.
Bu yüzden Temple'a gidip Bay Herbert'la konuştum. Ona, ismi saklı bu şahsın... yakınlarınızda olması halinde... onu saklamasını söyledim.
Então fui ao Temple e encontrei o Sr. Herbert e disse-lhe que se ele soubesse que se uma certa pessoa, cujo nome não necessito de mencionar, estivesse a viver nos seus aposentos, seria melhor livrar-se dele.
Onu da babasını da yakın!
Queimem ambos, pai e filha.
Yakın onu!
Enforquem-no!
Kollarının gücü seni sarsın, yakınında olsun, onu teselli edesin istiyorsun.
Tu queres sentir os seus braços sobre ti, Para mantê-lo próximo de ti e para o confortar.
- Onu bırak, canını yakıyorsun.
- Deixe-a ir. Está a magoá-la.
Başına ödül konan birisi varsa onu hemen yakınınızda görürsünüz.
Toda vez que o vêem sabe-se que há alguém por perto com a cabeça a prémio.
En yakın Doktor, Wells Burgh'da onu buraya getirmeliyiz.
O médico mais próximo está em Wells Burgh - Devíamos levá-lo até lá.
Onu yakından mı tanırdın?
Conhecia-lo bem?
Onu en yakın ağaca bağlar hırsız bir tilkiymiş gibi ateş edip, vururdum.
Matava-o como mataria uma raposa traiçoeira.
Ama Ferdinand, onu iyi tanıdığını ona yakın olduğunu söylemiştin.
Ferdinand, disse que o conhece bem... que é íntimo dele.
Yakın bir zamanda onu dul olarak görmek istemiyorum.
Não quero que se converta em uma viúva.
Görüyorsun, Loca yakın zamanda bir parça arazi satın aldı ve onu üyeler için son dinlenme yerine dönüştürdü.
Exactamente. A Confraria comprou um terreno e converteu-o num local para a última morada dos membros.
Adada Smithtown yakınında bir kulübesi vardı ve onu ördek avı için bir üs olarak kullanıyordu.
Ele tinha um chalé, em Smithtown, perto da ilha e ele o usava como base, para a caça aos patos.
Adams adında herkesi gözden geçiriyorlar. Ola ki bir yakınını bulabilirler ya da onu tanıyan birini.
Estão a ver todos os "Adams", para ver se encontram um parente ou alguém que o conheça.
Onu en yakın psikiyatr veya psikoloğa yada nöroloğa yada sadece aile doktoruna götürmeni söylerdim.
Diria que a leves ao psiquiatra, ou psicólogo ou neurologista ou psico... Ou talvez apenas ao médico de família.
Senin gibi cana yakın bir kız başka biri için onu terk etmiş.
Uma garota tão encantadora como você deixou-o por outro.
Olabildiğince en yakın şeyleri anlat onu saat kaçta buldun, ve durumlar.
Diga-me do modo mais preciso a que horas a encontrou assim, e sob quais circunstâncias.
Bozukluğun varsa ve yakınlarda bir makine varsa, onu makineye atarsın.
Se tiveres uma moeda e estiveres perto de uma máquina, introduzes a moeda.
General Bogan'ın dengesizliğinin uzun zamandır farkındaydı... ve onu yakından takip etmem için beni uyarmıştı.
Sabe que o General Bogan é mentalmente desequilibrado... e pediu-me para observar bem.
Kim ki onu saklamışsa, evini yakın ve öldürün!
Se alguém o estiver a esconder, queimem - - lhes a casa e matem-nos como cães!
Fazla yakın olmak onu şüphelendirir.
Muito perto irá fazê-lo suspeitar.
Bu nedenle ona yakın olmak için ayrıldım. Onu Avrupa'ya aldım : Londra, Paris...
Demiti-me para ficar ao pé dela, levei-a à Europa, Londres, Paris.
Yakında bir kadın olacak ve onu tanıyamayacaksınız bile.
Um dia, vai acordar e verá uma mulher que não conhece.
Soruları cevaplarken sanki yanıtlamak için bir mücadele veriyor. Sanki bir şey, onu durdurmak için canını yakıyor gibi.
Quando ela responde a perguntas, qualquer pergunta, é como se estivesse a lutar para dar as respostas, como se alguma coisa estivesse a exercer dor para tentar impedi-la.
Cezayir'de bir gece Sétif yakınında siperde onu, düşman sandım ve vurdum tam buradan!
Na Argélia, uma noite, atacaram-nos num posto de socorro, perto de Sétif... Tomeio-o por um felás e atirei... aqui.
onu daima seveceğimi biliyor... bana ihtiyacı olduğu sürece... gittiği zaman onu çok özlüyorum... ama yakınımdayken de hislerimi gösteremem... içimde kalır duygularım... aşkımı gizlemem gerekir... lanet olsun!
ele sabe que sempre o amarei enquanto ele precisar de mim sinto tanto a sua falta quando ele não está mas quando está perto de mim não lhe dou a entender os meus sentimentos e o amor que tenho de esconder que diabo!
Konuşmazsa eğer, öldürün uşağını ki, görelim sözler onu yakıyor muymuş.
Matem o servo, a menos que ele fale, para vermos se as palavras o queimam.
Hapishanede yakınıma koydular, o adamlar koruyor onu.
Colocaram perto de mim na cádeia e esses homens cuidavam dele.
Çünkü bir şansımız daha varsa onu da kaybetmeye çok yakınız.
Porque todas as oportunidades que tivemos... já desapareceram.
Kılıcımın ucuna yakın koyun onu.
Colocai-o ao alcance de minha espada!
Bir yıl oldu ve artık onu yakınımda hissetmiyorum.
Já passou um ano e eu não o sinto à minha volta.
Apaçi'nin kadını yakında onu yavaşlatacaktır.
Até uma mulher apache deve retardar a marcha.
Bütün imkanlarımızı kullanarak burnu en yakın Delta laboratuvarına yani buraya yetiştirdik. Bütün biyokimyasal teknolojileri kullanarak bir senedir onu canlı tutmayı başardık.
Num acto de pura inteligência, encaminhámos o nariz... para o laboratório Delta mais próximo, que é este... onde, num exaustivo esforço bioquímico... conseguimos mantê-lo vivo durante quase um ano.
Çok yakınız ve onu yeniden görmek bizi mutlu edecek.
É quase como se fosse um irmão nosso. Gostaríamos de voltar a vê-lo.
Taci Almolup, Kral Süleyman'ın oğlu öyle yakışıklı bir adam oldu ki onu gören herkes büyülendi. Şiirlere esin kaynağı oldu en edeplisi bile aşkından edepsiz oldu.
Tagi Almoluk, filho do rei Suleiman... quando chegou à adolescência era tão belo que... quando saia por algum motivo fascinava a todos... a ponto de poesias terem sido escritas em seu louvor... e por amor a ele até as pessoas mais puras... perdiam o pudor, tal era sua esplêndida beleza.
Herneyse onu yakın!
Queimem-na seja como for!
Onu yakından tanımalısın.
Devias conhecê-la.
Onu kendime yakın kucaklamak, omzunda gözyaşlarını silmek ve oral seks yapmak istiyordum.
Queria abraçá-la perto de mim, chorar sobre o ombro dela. E praticar sexo oral.
Onu gözden geçirene dek herkesin yakında olmasını istiyorum.
Quero-os reunidos até investigarmos.
Bana çok yakın, onu atlatamıyorum.
Está colado a mim, não consigo livrar-me dele.
Pozisyon alman çok uzun sürmesin. Eğer olursa yakıtımın yarısını yakarak onu ışık hızıyla getireceğim..
Se não te importares que dê cabo de metade do meu combustível... vou praticamente à velocidade da luz.
Makineler onu kendilerine yakın bulmuşlardır.
As máquinas devem ter achado que era como elas.
Bütün zamanını koyunlar ve sığırlarla geçirmesi onu doğaya yakınlaştırsa da, Oxford'dan uzaklaştırıyor.
Passar este tempo todo com ovelhas e gado aproximou-o da Natureza, mas afastou-o de Oxford.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]