And at some point Çeviri Türkçe
727 parallel translation
At some point you might have talked of my beauty, given me a flower, and at some point, you could have loved me instead of your evening paper.
Bir yere kadar bana güzelliğimden bahsedebilir, çiçekler verebilirdin. Ve bir yere kadar akşam mesailerinin yerine beni sevebilirdin.
When a child is taught, it's programmed with simple instructions, and at some point, if its mind develops properly, it exceeds the sum of what it was taught, thinks independently.
Çocuğa öğretildiğinde, basit komutlarla programlanır. Bir noktada, öğretilenlerin limitinin ötesine geçer. Bağımsız düşünmeye başlar.
These are my operatives. - - And at some point they'll have to assist me.
Bunlar benim yardmclarm, ve yeri geldiginde bana yardmc oluyorlar.
I sent two rookies down here on a case like this and at some point, they both went to the....
Bu gibi durumlarda hep yeni memur gönderirim.. ... bu esnada görevli oldukları halde...
And at some point, it's gonna hit him.
Bir süre sonra, etkisini gösterecekti.
And at some point, Aline came into my studio for something... and I decided, well, I'll show her this and see what she thinks about it.
Bir defasında Alice bir şey için stüdyoma gelmişti ve şöyle bir karar aldım : "Bunu ona göstereceğim, bakalım ne düşünecek."
And at some point she'd go, " Oh, no, I fucked it up.
Ve bir yerde kız durur ve : " Ahh, hayır, sıçtım.
And at some point you are going to tell me about the murder?
Bana cinayeti hangi aşamada anlatmaya başlayacaksın?
And at some point, you jump up front and yell, "Surprise!"
Zamanı geldiğinde, ön tarafa zıplayıp, sürpriz diye bağıracaksın!
And at some point, you just have to accept that the only way those you love are going to survive is if you give up.
Sevdiklerinin yaşaması için senin amacından vazgeçmen gerekiyorsa bu gerçeği kabul etmek zorunda kalıyorsun.
I'd always anticipated that we'll end things at some point and that made me wanted to keep one foot out the door. But... after that near death experience... that's when I knew for sure...
Seninle ilişkimizi bitirmenin bir yolunu bulmak istemiştim ama gerçekten ölüp de sonu görerek bu deneyimi yaşayınca kesinlikle emin oldum.
I am saying that this is about our future, and I'm not saying that you have to choose between us, but at some point, you're gonna have to choose between us.
Söz konusunun bizim geleceğimiz olduğundan bahsediyorum... İkimizden birini seç demiyorum ama bir noktada aramızda seçim yapmak zorunda kalacaksın.
We don't have the option of ignoring it, and, at some point, we need to clear up this misunderstanding.
Reddetme gibi bir seçeneğimiz yok. Ve bir noktada bu yanlış anlaşılmayı düzeltmemiz gerekiyor.
But if at some point in time you and your superior, and I know he's a tough man, insist that I come up with an alibi, I promise you I'll produce one.
Fakat zamanın bir noktasında seninle senin üstün, ve biliyorum ki, o sert biridir, bir tanıkla ortaya çıkmamda ısrar ediyor, size söz veriyorum bir tanık çıkaracağım.
but, at some point, we have to turn the page and move on.
Ama bazen sayfayı çevirip devam etmek zorundayızdır.
What your brother is so delicately attempting to inquire, and let me, out of my own personal curiosity, is the degree to which you may have or... have not, at some point in time been dorked?
Kardeşinin nazik bir şekilde öğrenmeye uğraştığı ve benim, kişisel bir meraktan dolayı zamanın bir noktasında, hangi derecede olup olmadığı becerildin mi?
Some airport personnel were not so lucky... like the ticket agent and security guard Richards shot at point-blank range... when he arrived at the airport.
Ama bazı havaalanı personeli o kadar da şanslı değildi. Richards, havaalanına varır varmaz gişe memurunu ve güvenlik görevlisini yakın mesafeden vurdu.
At some point or another, I want to stop and get hold of a child.
Öyle ya da böyle, durup bir çocuk bulmak istiyorum,
You see, while we were in the future, Biff got the sports book, stole the time machine, went back in time, and gave the book to himself at some point in the past.
Yani, biz gelecekteyken Biff spor kitabını aldı, zaman makinesini çaldı, zamanda geri gitti ve geçmişte bir zamanda kitabı kendisine verdi.
When you point your finger at some guy... and you say this is the guy that could do the job... ain't the flashbulbs going?
Flaşları asıl patlatan iş,.. .. parmağınla bir adamı işaret edip.....'işte bu adamımızdır'dediğin iş değil midir?
But at some point, you have to let this love shit go, and you have to think about respect.
Ama bir noktada bu aşk saçmalığına bir son vermeli ve saygıyı düşünmelisin.
At some point, you stop it and say :
Bir noktada durup düşünürsün :
At some point I felt I could stop the crash if I could only open my mouth and scream.
Bir an eğer yalnızca ağzımı açıp bağırırsam, çarpışmayı durdurabileceğimi hissettim..
Perhaps you and I can get together at some point, also.
Belki sizinle de bir gün görüşebiliriz.
I think if you can't stretch out and get some solid rest at that point I don't see how bedding accessories really make the difference.
Demek istediğim ;... gerilmiş ve taşlaşmışsanız bu tip. malzemeler ne gibi bir fark oluşturur ki
I think he feigned the insanity that sent him away. But at some point, he lost the ability to distinguish between what's right and what's wrong.
Bence onu hastaneye kaldırmalarına neden olan deliliği, yalnızca numaraydı ama bir süre sonra doğruyu yanlıştan ayırma yetisini kaybetti.
First it was you and you... then you and you... and, at some point, you and you... and now it's you and you.
Önce siz ikiniz vardınız... sonra sen ve sen... ve bir ara sen ve sen... ve şimdi sen ve sen.
It began to absorb mass and energy from its surroundings, until it had grown from a single chip into a giant machine. At some point, what was left of my body, including my brain, was also absorbed.
Bu devasa makine gezegen, şimdi tüm gezegenleri yok edecek kadar güçlü Büyük Gete Yıldızı oldu.
And what if the firm should desire at some point to terminate your employment?
Peki sirket bir noktada isinize son vermek isterse ne olacak?
We Know He Has A Congenital Defect, And We Do Favor, At Some Point,
Kalıtım bozukluğu olduğunu biliyoruz ve bir noktada, bunu halledebiliriz.
You know the world's 12 thousand years old and dinosaurs existed, and they existed in that time, you'd think it would have been mentioned in the fucking Bible at some point.
Dünya 12.000 yaşında ve biliyorsunuz bu süre zarfında dinozorlar da yaşadılar. İncil'in bir yerinde bundan bahsedilmiş olduğunu düşünürdünüz herhalde?
You and I might want to talk about an investment opportunity at some point.
Sen ve ben bir yatırım imkanı hakkında konuşmak isteyebiliriz bazı konularda.
He pointed up that no matter how well she and Ted were in Barcelona at some point Ted will return to Chicago, to him the most beautiful city in the world.
Harika! O ve Ted Barselona'da ne kadar iyi anlaşsalar da, bir noktadan sonra Ted'in dünyanın en güzel şehri olarak gördüğü Chicago'ya dönmek isteyeceğini söyledi.
But, at some point, the two fleets will meet tensions will rise, nerves will fray and someone will make the tiniest mistake.
Böylelikle iki filo aynı yerde karşılaşır, gerginlik artar, sinirler yıpranır, ve sonunda biri ufacık bir hata yapar.
The murderers cut off the power supply, at some point, and the phone.
Katiller elektriği de telefonu da kesmişler.
All that work and, at the end of it, some slim volume. - What is the point? I ask myself.
Bütün o çabalar, sonunda ince bir ses, bütün bunların amacı neydi diye soruyorum.
I knew you'd wind up here at some point... that being the cheese and you being the rat.
Seni orada bulacağımı biliyordum. Bu peynir ve sen de faresin.
Am I to understand that at some point during the rehearsal he hugged you and asked you if you would like to go out that evening?
Yine doğru anladıysam, prova sırasında bir noktada size sarıldı ve o gece kendisiyle çıkıp çıkmayacağınızı sordu, öyle mi?
You try and try, but at some point you finally have to admit as much as you care about each other your relationship isn't working and hasn't been for some time.
Sürekli deniyorsun ama belli bir noktadan sonra artık kabul etmek zorundasın. Birbirinizi ne kadar önemseniz de ilişkiniz yürümüyor. Ara sıra da olmuyor bu.
But you know, at some point, I had to decide that whatever hell you and Daddy were going through was your business.
Ama işte, bir noktada, sen ve babam her ne cehennemi yaşadıysanız, bu sizin probleminizdi.
Maybe he's trying to undo some of the damage his weapon caused, but he seems sincere, Neelix, and at this point, I have no reason to doubt him.
Belki de yaptığı silahın neden olduğu zararları geriye döndürmeye çalışıyor, fakat çok içten görünüyor, Neelix, ve bu noktada, kuşku duymam için hiç bir neden yok.
Ever occur to you that at some point you're gonna have to make a choice between me and that loser brother of yours?
Benim ve hayırsız kardeşin arasında bir seçim yapma olanağını hiç aklına getirdin mi?
At some point you're going back to your job at Tyler Chicken and your three-legged dog, Willy.
Eninde sonunda sende Tyler Chicken'daki işine ve üç bacaklı köpeğin Willy'e geri döneceksin.
The Pentagon is getting involved at this point with some kind of a project involving NASA and perhaps a shuttle mission.
Pentagon'dan, NASA ile birlikte düzenlenecek doğrulanmamış bir mekik operasyonu bilgisi aldık.
Now, I can promise you this, Ms Lerner, all of you, everyone in this room and everyone listening to my voice, that at some point over the next 10 months, all of us will entertain our worst fears and concerns.
Şimdi, Bayan Lerner, size ve hepinize bu odadakilere ve beni dinleyen herkese şunu söyleyebilirim ki önümüzdeki on ay içinde bir an hepimiz en büyük korkuları ve endişeleri duyacağız.
It's harmless, and expected. Studies have proven that all teenagers, at some point...
zararsız öğrenciler bunu kanıtlamalı bütün gençler bazı zamanlarda
Look, Ed, you put anybody on television 16 hours a day, at some point they're going to wind up rolling off a table and squashing a cat.
Bak, Ed, kimi televizyonda 16 saat boyunca gösterirsen göster, bir yerden sonra masadan düşüp bir kediyi ezecekti.
And I guarantee that at some point one or both of us will want to get out.
Öyle zamanlar olacak ki sen veya ben bu işi bitirmek isteyebileceğiz.
'Cause at some point, you have heard everything this person has to say... and it makes you sick to your stomach.
Çünkü bir an gelir, eşinizin söyleyeceği her şeyi duymuş olursunuz... ve bu midenizi bulandırır.
Well, you know, at some point you and I may need to have a longer conversation.
Şey, bir ara senle ikimizin uzun bir konuşma yapmamız gerekebilir.
Should we go over there at some point and say hello?
Bir ara oraya gidip merhaba mı diyeceğiz?
and at the end of the day 45
and at the time 25
and at the end 28
and at the same time 75
and at night 55
and at that point 38
and at first 41
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at the time 25
and at the end 28
and at the same time 75
and at night 55
and at that point 38
and at first 41
and at one point 16
and at this point 43
and at the moment 21
and at that time 20
and at 97
and at that moment 25
and at last 16
at some point 457
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and all the time 27
and at 97
and at that moment 25
and at last 16
at some point 457
and a half 160
and as far as i'm concerned 49
and apparently 261
and again 457
and all the time 27
and all 124
and always will be 33
and also 645
and all that stuff 21
and as a result 91
and all of a sudden 204
and actually 119
and all this time 50
and another thing 192
and all that 128
and always will be 33
and also 645
and all that stuff 21
and as a result 91
and all of a sudden 204
and actually 119
and all this time 50
and another thing 192
and all that 128