And on the other Çeviri Türkçe
4,767 parallel translation
And on the other.
Diğer tarafta ise :
Because on the one hand it was telling people to eat less in order to prevent obesity, and on the other hand it was telling people to eat more to promote consumption of American agricultural products.
Çünkü bir yandan obeziteyi önlemek için insanlara az yemelerini öneriyorlardı diğer bir yandan, Amerika'nın tarım ürünlerini tüketmeleri için insanları daha çok yemeye teşvik ediyorlardı.
No, he called me that morning, and he said he was already downtown on some other business, and would I mind meeting him at the hotel.
Hayır, sabah beni aradı ve başka işlerini halletmek için merkeze indiğini söyledi ve onunla otelde buluşup buluşamayacağımı sordu.
On the other hand, you've got Wendell Kaiser, who's deep in debt to his bookie and needs him off his back.
Diğer taraftan Wendell Kaiser bahisçiye borçluydu ve kendisine arka çıkacak birine ihtiyacı vardı.
One is dead, and the other is currently on trial in the Cook County criminal court, and no determination has been made on his guilt or innocence.
Biri öldü, diğerinin de şu anda Cook Bölgesi suç mahkemesinde davası görülüyor. Ve henüz suçu ya da masumiyeti üzerine bir karar verilmedi.
And so what we're seeing in the ancient accounts is basically an interaction between the Anunnaki on the one hand and our ancestors on the other hand.
Ve böylece antik yazıtlarda görüyoruz ki, bu temelde ; bir elimizdeki Anunnakiler ve diğer elimizdeki atalarımız arasındaki etkileşimdi.
On the other side you had the Protestant powers rising, who were hoping to elbow in on the resources and territories which were controlled by the Hapsburgs.
Diğer yanda Protestanların gücü artıyordu, Habsburgların hakimiyetindeki kaynaklara ve bölgelere ulaşmak istiyorlardı.
The fact that Cha Eun Sang is here on a welfare scholarship, the relationship between her and my family, and other information regarding her identity... don't tell the other kids.
Sosyal yardımlaşma grubundan olduğunu benimle ve ailemle olan ilişkisini ve de gerçek kimliğini hiç kimseye söyleme.
Sabrina was wearing shorts the other day, and her thighs looked like she'd been rolling around on the floor of a barbershop.
Geçenlerde Sabrina şort giyiyordu ve bacakları sanki kuaförde yerde yuvarlanmışçasına kıllıydı.
We could sit in a circle on the floor and tell each other about our core wounds.
Yere çember şeklinde otururuz ve birbirimize derin yaralarımızı anlatırız.
You got three arrests on you, Creach, okay? One for selling illegal steroids, the other one for human growth hormones and one for selling amphetamines.
Biri, yasadışı steroid diğeri insanlar için hormon geliştirici ve diğeri de amfetamin satmaktan.
Any other evidence of stabbing or slashing? Just the defensive wounds and these three cuts on the pelvis, two on the femur.
Sadece savunma yaraları var ve bunların üçü pelviste ikisi kalçada.
Okay, so, the blade appears to be 3.81 centimeters in width with a serrated edge on one side, and a straight edge on the other.
Bıçak, bir tarafı dişli. Diğer tarafı düz olmak üzere 3.81 santimetre olduğu görülüyor.
It was not so long ago that we sat across from each other in that diner and you were so excited to see the file I had on Arthur.
Çok uzun zaman önce öyle değildi. Yemekte karşılıklı oturuyorduk ve Arthur'un dosyasını görmek için çok heyecanlıydın.
I could feel sunshine on the other side, and a breeze.
Diğer taraftaki güneş ışığını ve esintiyi hissedebiliyordum.
I just think that we should approach this case like any other and focus on only the facts, nothing else.
Ben sadece, bu davaya diğer davalar gibi yaklaşıp sadece gerçeklere odaklanmalıyız diyecektim başka bir şeye değil.
And there were only five other names on the page.
Ve sayfada beş kişinin daha adı vardı.
Take the other ring and place it on Paul's finger, and, keeping your hand on his, repeat after me.
- Diğer yüzüğü Paul'un parmağına tak ve elin onunkinin üstünde olarak benden sonra tekrarla.
A legend is the kind of guy who rests his balls on another guy's face whilst he's asleep, photographs himself doing it and then texts it to the other guy's mum.
Efsaneler, taşşaklarını uyuyan birinin yüzünde dinlendiren sonra fotoğrafını çekip arkadaşlarının annesine fotoğrafını gönderen kişilere denir.
So, we'll take her to Johannesburg, we'll put her on the plane, and her mom will meet her on the other side.
Jo'yu Johannesburg'a götürüp uçağa bindireceğiz ve diğer tarafta annesi onu karşılayacak.
My mother and I would cook a big plate of them, and left it on the kitchen table, and, uh, you would eat one and one and one and the other until the plate was... completely empty.
Annemle koca bir tabak pişirirdik ve mutfak masasında bırakırdık, sen de onları tabak temizlenene kadar tek tek yerdin.
I went to visit her on the set the other day and I felt I'm ready to do this again.
Geçen gün onu sete ziyarete gittim... ve bunu tekrar yapmak için hazır olduğumu hissettim.
I wouldn't be able to sleep because we'll have too much chicken in our stomach... we'll go out to the front yard and to walk off the meal a bit. Then we'll end up chasing each other around and playing like we did on that day.
Midem tavukla dolduğu için uyuyamıyorum biz de yürüyüş yapmak için dışarı çıkıyoruz sonra da o gün yaptığımız gibi birbirimizi kovalıyoruz.
If the phone rings and I'm on the other side of the bed, I can't get to it.
Ben yatağın öbür ucundayken telefon çalarsa yetişemem.
When I put this on, I'll be able to cross over to the other side and confront the entity.
Bunu taktığım zaman öbür dünya ile bağlantı kurup o varlığa karşı koyabileceğim.
So the only other name on this document besides yours, your best friend and your son is Aleister Crowley.
Yani oradaki senin, en iyi arkadaşının ve oğlunun dışında yazan tek isim Aleister Crowley.
Owens, I want you to take them up to that trail up there and I want to know if there are any Krauts on the other side of that river bank.
Onları şuranın tepesine... götürmeni istiyorum. Owens. ve nehrin diğer yakasında birileriolup olmadığını bilmek istiyorum.
There is a six-month advance on the one and a six-month delinquency on the other.
Birisi 6 ay avantajlı, öbüründe ise 6 ay vade var.
Then once the instructions are printed... Wyldstyle and I will enter the Kragle room... place the thing on the other thing... and save the universe.
Talimatlar basılırken Wyldstyle'la Japoştırıcı'yı bulup o şeyi üzerine takıp evreni kurtaracağız.
I mean, you know, the other day I'm watching television and this commercial comes on, and they're promoting Hemingway furniture.
Geçen gün televizyon izliyordum ve bir reklam gördüm, adamlar Hemingway mobilyaları pazarlıyorlardı.
The other day, I picked up his hand and put it on my cheek.
Geçen gün elini alıp yanağıma götürdüm.
You get to tell that cunt on wheels where to stick it and we can spend the rest of our lives buying whatever looks good and giving each other mind-blowing orgasms.
O bisikletli kancığa ağzının payını verirsin ve hayatımızın geri kalanını beğendiğimiz her şeyi alarak, ve birbirimize akıl almaz orgamslar yaşatarak geçiririz.
On the other hand, it is nice to be looked after - every now and then. - Mm-hm.
Öte yandan, ara sıra ilgilenilmek güzel.
You know, who needs to watch shows on teenage pregnancy and kids living in the same house screaming at each other?
Hamile ergenler ve aynı evde yaşayıp birbirine bağıran çocuklar kime lazım?
On the other hand, Antonio Margarito, he's got everything to gain, and very little to lose.
Diğer tarafta Antonio Margarito var. Çok şey kazanabilir ve çok az şey kaybedebilir.
And how many more on the other side?
Peki ya diğer tarafın kayıpları?
The other day, we were on a 5150... and this guy comes off with a sawed-off shotgun, right?
Geçen gün, bir 5150 görevindeydik. Adamın birinde kocaman av tüfeği vardı.
And the building is packed with single mothers, and they're always checking in on each other or going out and getting together for coffee, but do they ever ask me how I'm doing?
Bütün bina dul kadınlarla doluydu herkes birbirini kontrol ediyor kahve içmeye dışarıya çıkıyorlar ama bana bunu nasıl başardığımı soruyorlar mı?
But if, on the other hand, there is a, uh, a one in a hundred chance that I'm a real cop and you're holding back information while there's a maniac out there running wild,
Ancak, diğer taraftan diyelim ki yüzde bir şansla ben gerçek bir polisim. Dışarıda manyağın biri iyice çıldırırken sen bilgileri saklıyorsun.
Well, we have a perfect safety record and there are like four other line operations on the island which...
- Evet. Harika bir güvenlik sicilimiz var ve adada bunun gibi dört tane daha hat var ki...
And you, on the other hand, you liked arithmetic. Fred?
Sen de diğer yandan matematiği severdin.
But we always wake on the same floor again, and stare into each other through, at nothing.
Ama her zaman aynı yerde tekrar uyanıp birbirimize bakıyoruz, hiçbir şey yokmuş gibi.
You pass through it, you get on the other side, and things are different.
Oradan buraya geçtiğinde başka tarafa geçmiş olursun şartlar değişir.
Watching one, the other and so on, people were scared of me, for 25 years till this man came to take on me head on!
bir kişiyi izleyip, ondan sonra benden korkarlardı, 25 yıl süren şeyi bu adam almaya geldi!
And I tried to rack my brain around something I could do, seeing as, you know, we got off on the wrong foot the other night.
Ben de çok düşündüm ne yapabilirim diye şeyden dolayı, hani geçen gece kötü bir başlangıç yaptık ya.
Whether you got a white skate on one foot and a black on the other it's...
Bir ayağında beyaz diğerinde siyah paten olsada...
We don't need a lawsuit on our hands, and maybe the other three contestants will bring us a good show.
Mahkemelik falan olmayalım. Hem belki diğer üç yarışmacı bize güzel bir gösteri yapar.
So you have the government in this crazy, schizophrenic situation, where, on the one hand they're subsidizing precisely the foods that are making us sick, and then on the other are now on the hook to set the standards for school lunches for our kids.
Yani bu şizofrenik durumdaki hükümet bir yandan bizi hasta eden yiyecekleri teşvik ediyor diğer bir yandan çocuklarımızın okulda yediği öğle yemekleri için bir standart belirlemeye hazırlanıyor.
Um, but my guess is that she and other people in the administration have to be aware of the lobbying might of the food industry and have to go easier on them than they may want to.
Fakat o ve yönetimdeki diğer kişiler gıda endüstrisinin arkasındaki lobi faaliyetlerinin farkında. Bu sebeple onların üzerine direkt gitmeleri kolay olmayabilir.
Instead, we're leading the way on producing the world's deadliest diet and basically exporting it to other countries.
Fakat, dünyanın en kötü beslenme alışkanlığına sahibiz ve bunu diğer ülkelere ithal ediyoruz.
Gene, on the other hand, would just go in there and pummel you until you agree with him, until you just say, " All right, Gene!
Diğer taraftan Gene, onunla hemfikir olana kadar sizi bıktırır en sonunda, " Pekala, Gene!
and on the other hand 23
and only then 44
and one night 37
and one more thing 220
and one time 28
and only you 38
and one last thing 30
and only 43
and once again 116
and one more 22
and only then 44
and one night 37
and one more thing 220
and one time 28
and only you 38
and one last thing 30
and only 43
and once again 116
and one more 22