English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ A ] / And there she is

And there she is Çeviri Türkçe

958 parallel translation
When it comes that time in the evening when he wants her full-sized he just waves his hand and there she is.
Akşam o saat gelince, kadını tam boy olarak isteyince elini sallar ve kadın ortaya çıkar.
Just drive 36 miles due east from Phoenix, Arizona, and there she is.
Arizona'da Phoenix'ten doğuya doğru 58 km gidince, dağ karşınıza çıkar.
East on Webster to Clark... south on Clark Street about half a block... and there she is.
Webster'in doğusunda Clark Caddesi'nin güneyinden yarım blok ötesinde olacak.
So I come home from work, and there she is, dead.
Sonra o gün işten eve geldim, onu öldürmüş.
And there she is... being crowned by last year's queen... the most beautiful girl in the world... Miss America!
Ve işte o geçen yılın kraliçesinden tacını alan dünyanın en güzel kızı, Amerika Güzeli!
"There she lies now, and it is our patriotic duty to destroy that ship."
İşte gemi orada. O gemiyi yok etmek vatani görevimiz.
And the first thing I shall say is, that she was there too.
İlk olarak bayanın da orada olduğunu söyleyebilirim.
And every time you look up, there she is, sort of guarding over you, like a mother minding her young.
Ne zaman kafanı yukarı kaldırsan, evladını koruyan anne gibi oradan sana bakar.
And there's nothing more between us than just that... although she'd like to give people the impression that there is.
Aramızda başka da bir şey yok her ne kadar o, varmış gibi bir izlenim vermekten hoşlansa da.
But Ma said there was a job waiting for her in New York and if we didn't go, she might lose it.
Ama annem dedi ki, New York'ta onun için bir iş varmış... ve eğer gitmezsek, işi kaybedebilirmiş.
There she is, lads, and we've nothing to fear.
İşte orada çocuklar, korkmayın.
Who knows that she is so infatuated Mr. Song, if you cant not bear to make her pain and suffered There is a way
Bay Song, acı çekmesine gönlünüz razı gelmiyorsa benim bir çözümüm var.
There's a big trunk of Alice's upstairs and they're going to take it where she is.
Yukarıda Alice'in büyük bir valizi var, onu Alice'in olduğu yere götürecekler.
And after all, there is a chance she might be disappointed.
Bununla birlikte hayal kırıklığına uğrama ihtimali de var.
There she is, with two red pennants and her top rigging.
İşte orada.
And I am sure there is nothing she'd like better than to come back to the paternal nest.
Baba ocağına dönmekten daha fazla isteyeceği şey olmadığı konusunda oldukça eminim.
For when the sun is low... and the cold wind blows across the desert... there are those of Indian blood... who still speak of Pearl Chavez... the half-breed girl from down along the border... and of the laughing outlaw... with whom she here kept a final rendezvous... never to be seen again.
Her zaman güneş batsa da ve her zaman soğuk rüzgarlar çöllerde esip savursa da hala o kızılderililerin kanı vardır orada. Onu anlatan kızılderililerin. Pearl Chavez'i anlatanların.
She is going to London soon and you shall meet her there.
Yakında Londra'ya gidecek, onunla karşılaşacaksın.
There is pressure on her brain... which I am told can only be relieved by an operation... if she's to live and tell me what she knows.
Bana söylenildiğine göre beyninde sadece ameliyatla düzelecek bir basınç varmış. Yaşar da bana bildiklerini anlatırsa.
Putte's sister is always knocked up, and she just sits there playing, her big belly hanging out.
Putte'nin kız kardeşi hep gebe. Karnı burnunda öylece oturduğu yerde çalıyor.
Miss Denver, she's the young one there, she ain't his daughter. And Miss Fleuretty dad-blasted fine figure of a woman that she is... -... well, she ain't exactly- -
En gençleri olan Bayan Denver, onun kızı değil ve Bayan Fleuretty, oldukça da hoş bir bayan kendisi, o da tam olarak- -
It may mean there is hope and she wants to see you.
Ben kızımı tanıyorsam, bu umut var ve sizi görmek istiyor demektir.
So she moved to a hotel called the Flamingo... which is a second-class hotel... and has the advantages... of not interfering with the private and social life of the personalities there.
Böylece ikinci sınıf bir otel olan Flamingo'ya taşınmış ve böylece orada halkın özel ve sosyal hayatında aleni bir şekilde görünmeme avantajını kullanmış!
There is only one woman... and she's here in this room... at this moment.
sadece bir kadın var... ve o bu odada... şu anda.
And there is the money I lent you when she made her début.
Takdimi yapıldığında sana verdiğim borç var bir de.
There she is, stretched out across the bed, dead drunk, her wrists cut and bleeding.
Orada yatakta yatıyordu, körkütük sarhoştu, bileklerini kesmişti ve kanıyorlardı.
It seems only yesterday she was cuttin'her teeth on Jim Dear's slippers, and now there she is, a full-grown lady.
Jim, Sevgilim'in terliklerine dişlerini geçirmesi daha dün gibi. Ve şimdi burada, yetişkin bir bayan oldu.
She and Frankie had an argument, and she's almost out of her mind. Is he in there?
Frankie'yle tartışmışlar ve neredeyse aklını yitirmiş durumda.
So what happened about this milk bottle was, my mother-in-law is in the kitchen, she begins poking'her head over my shoulder here and there.
Şu süt şişesi meselesine gelince, kayınvalidem mutfaktaydı her yaptığım şeyde sürekli başı omzumun üstünde, takip ediyordu.
And she said, " Yes, there is one thing and one thing only :
"Sadece tek bir şey var." Dedi.
Was it not she and that good man of worship... Anthony Rivers, her brother there... that made him send Lord Hastings to the Tower... from whence this present day he is delivered?
Kralı etkileyip Lord Hastings'i de Kale'ye gönderten yine o ve sevgili kardeşi Anthony Rivers değil miydi?
The state is there to help and protect the mother as she fights for her child.
Devlet, çocuğu için savaşan anneye yardım etmek ve korumak için vardır.
She's got a family, and there's the people at the office.
- Öyle mi? Bir ailesi var. Sonra iş yerindeki insanlar.
And I knew that she / it is not there.
Ben onun orada olduğunu biliyordum zaten.
I don't know where she is now... and I haven't got an envelope or a stamp... and there isn't a pillar-box or a postman.
Onun şimdi nerede olduğunu bilmiyorum. Ayrıca, zarfım ve pulum yok. Zaten burada ne posta kutusu var, ne de postacı.
Problem is this : There's this little secretary around here see, and, uh, well, she's got a friend that's a- - A stewardess or something.
Derdim şu : küçük bir sekreter kız var anlaşıldı mı ve bu kızın bir arkadaşı var bu da kamarot mu sekreter mi ne.
Just between you and me, pretty as she is, there must be someone in her life. Yes.
Aramızda kalsın, onun gibi güzel bir kadının hayatında birisi olmalı.
Startin'next month, that there sun is gonna be a-settin'at 5.33pm, and she's gonna rise 11 dark hours later...
Önümüzdeki aydan itibaren başlamak üzere, güneş 5.33'de batacak,... 11 karanlık saat geçtikten sonra yeniden yükselecek... Pekala. Sanırım güneşi şimdilik bir kenara bırakabiliriz.
So she left home, comes to California, has the baby, and is still there.
Bu yüzden evden ayrılıp California'ya geliyor, bebeği oluyor, ve hala da orada oturuyor.
As near as I can figure it out, there's a Negro man in jail who knows where Bubber Reeves is because Anna comes here and Calder tells her she's got one hour to find Bubber.
Anlayabildigim kadariyla, hapiste Bubber Reeves'in yerini bilen zenci bir adam var, çünkü Anna buraya geldi ve Calder ona Bubber'i bulmak için bir saat verdi.
And I know that there is nothing more in this world that she would desire... than to have a loving husband, all her own... to love her every night, give her a big hug, keep her cozy and warm.
Onun da dünyada en çok istediği şey onu her gece sevecek bir koca. Ona sarılacak, sıcak tutacak biri...
When Molly is over here, we'll be there... and when she's there, we'll be here.
Molly buradayken orada oluruz. Oradayken de burada oluruz.
She's going to take Ermengarde to New York - New York? And keep her there until this foolishness is out of her head and yours.
Ermengarde'ı New York'a götürecek, ve deliliğin geçene dek orada tutacak.
And all of a sudden I open the shower curtain, and then, there are... there she is with another person.
Ve aniden duşun perdesini açtım. Kız arkadaşım başka biriyleydi.
My mother is really, she really lives in a lot of pain because she's sure I'm going to go to hell and there's nothing I can do to tell her that there is, that it just does not exist for me.
Annem... o gerçekten, çok acı çekmiş. çünkü başımı derde sokacağımdan falan emin ve bu konuda yapabileceğim hiçbirşey yok.
It's very important for us to know everything there is to know about her and the people she associated with.
Bizim için onunla ilgili bilinebilecek her şeyi ve arkadaşlık ettiği insanları öğrenmek çok önemli.
She's gone off with some rich fellow, and that's all there is about it.
Zengin bir herifle kaçtı işte. Başka bir şey bilmiyorum.
And if you have someone who can't get food stamps and who can't get on welfare and who is starving he or she can either sit there and watch his children starve or go out and fight for what he needs
Simdi, bu neden? Yemek kuponu alamayan huzur bulamayan açlıktan ölen biri varsa orada oturup çocuklarının açlıktan ölmesini izleyebilir ya da çıkıp ihtiyaçları için savaşabilir
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
Şey, demek istediğim şu, eğer o lastikte bir şey yoksa, ki o gün arabaya bakım yaptırdığında yeni kontrol edilmişti, bu demektir ki, biri lastiğin havasını indirmiş olmalı.
And hark ye, sirs, because she is a maid, spare for no fagots, let there be enow :
Durun efendiler çünkü o halâ bakire, Bu kadar yeter :
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
demek istediğim, bu lastik ile ilgili yanlış bir şey varsa araba o gün servisteydi ve kontrol edilmişti birileri onu bilerek patlatmış olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]