As of yet Çeviri Türkçe
750 parallel translation
There is no danger of that as of yet.
Henüz böyle bir tehlike yok.
Why admit a big thing like that and yet be sure she didn't do a small thing such as drink a drop of brandy?
Neden böyle büyük bir şeyi itiraf edip de, birkaç yudum Brendi içmek gibi küçük bir şey yapmadığından bile emin olursun?
Our work is unnerving yet painstaking and detailed and 80 % if not even 90 % of our leads are false.
İşimiz yıldırıcı, bir o kadar da zahmetli ve teferruatlıdır.. .. genellikle ihbarların % 80 ila % 90'ı asılsız çıkar.
You laughed at them, shuddered at them... and yet, but for the accident of birth... you might be even as they are.
Onlara güldünüz, onları görünce ürperdiniz ama doğumda başınıza bir kaza gelmiş olsa siz de onlar gibi olabilirdiniz.
There are superstitions in Haiti that the natives brought here from Africa. Some of them can be traced back as far as ancient Egypt, and beyond that yet, in the countries that was old when Egypt was young.
Bazılarının kökeni, Eski Mısır'a kadar uzanır ve hatta Mısır yeni kurulurken eskiden beri var olan ülkelere kadar.
Fight at the drop of a hat, and yet, underneath it all, as tenderhearted as a baby lamb.
Bir çırpıda savaşır ve buna rağmen, yufka yüreklidir.
We're not yet such lily-livered scum as to be afraid of Col. Bishop.
Albay Bishop alçağından korkacak kadar ödlek değiliz henüz.
You see, as a matter of fact, I haven't even met her yet.
İşin doğrusu, onunla hiç karşılaşmadım bile.
To the latter part of the question as assuming a fact not yet proved.
Sorunun ikinci kısmı henüz kanıtlanmayan bir varsayım.
As I fell asleep that night in the empty house... I formed an opinion on theft and justice which... is rather a paradox and yet, 40 years of experience... haven't altered it.
Boş evde uykuya daldığım o gece hırsızlığın ve adaletin büyük bir çelişki olduğuna ve 40 yıllık tecrübenin bile bunu değiştirmediğine kanaat getirmiştim.
And yet my needs is as great as the most deserving widows... that ever got money out of six different charities in one week... for the death of the same husband.
Yine de, aynı kocanın ölümü üzerine... farklı altı hayır kurumundan haftalık para alan değerli dullar kadar... benim de ihtiyaçlarım var.
He's not aware of it as yet.
Henüz bunun farkında değil.
Say, Mr. Kane, as long as you're promising there's a lot of pictures and statues in Europe you ain't bought yet.
Bay Kane, madem ki verilen sözlerden bahsediyorsunuz... Avrupa'da henüz satın almadığınız birçok tablo ve heykel var.
" Yet Sherazade, because of the poverty of her childhood, was as avid of power and riches as a shipwrecked mariner of water.
" Ancak Şehrazat, çocukluğu sefalet içinde geçtiğinden, güç ve zenginliğe karşı kazazede bir denizci kadar açgözlüymüş.
And yet in this eight or nine months you have came no closer to any proof as to the existence of ah... what is the name of it?
Ve bu sekiz ya da dokuz ayda varlığını gösterecek hiç bir kanıta ulaşamadınız... Adı neydi?
As yet, I must confess that I'm jealous of her least attention.
Onun en ufak ilgisini bile kıskandığımı itiraf etmeliyim.
I'm a physician yet not I nor any of my colleagues, no matter how learned have ever found a substitute for those words as a rule for human relationship.
Ben bir psikiyatristim. Ben ve meslektaşlarım bile hiç bir şekilde, insan ilişkilerini böyle özetleyen bir cümle kuramayız.
I am not as yet a man and it would not be of such importance if anything happened to me.
Henüz tam olarak yetişkin değilim.. ... bana bir şey olursa bir önem arzetmez.
Yet I'll not shed her blood, nor scar that whiter skin of hers than snow and smooth as monumental alabaster.
"Yine de kanını akıtmayacağım, " Anıtsal bir mermer gibi düz, Kardan daha beyaz tenini de " Yaralamak istemiyorum.
If you bethink yourself of any crime unreconciled as yet to heaven and grace, solicit for it straight.
" Bunu şimdiden yapmanı istiyorum.
He feels the problem as deeply as anyone else, yet he had a sense of humor about it.
Sorunu başkaları kadar derinden hissediyor, ama espri anlayışını da kaybetmemiş.
A rich and as yet untapped vein... embracing thousands of undiscovered readers.
Zengin ve hiç denenmemiş... binlerce okuyucuyu saracak bir alan.
It's just a matter of time. As the worm said to the stone... "I'll bore a hole through you yet."
Şimdi iş zamana bakıyor tıpkı suyun taşı aşındırması gibi.
It doesn't matter nearly as much as what all of you don't know... yet.
Hepinizin henüz bilmediği şeyin yanında hiç önemi yok.
You're not one of those who can speak and yet say nothing, but unfortunately that's what is called for.
Konuşabilen ve aynı zamanda hiçbir şey söylemeyenlerden biri değilsiniz. Ama ne yazık ki, asıl ihtiyaç duyulan da bu.
His astrologers have informed him that this is only a feint... that the real invasion is yet to come, north of Calais.
Falcıları ona bu çıkarmanın bir aldatmaca olduğunu söylüyor. Ona asıl çıkarmanın Calais'in kuzeyinden olacağını söylüyorlar.
This carrot, as you call it, has constructed an aircraft capable of flying millions of miles propelled by a force as yet unknown to us.
Havuç dediğiniz bu şey milyonlarca kilometre uçabilen bir uçak yapmış henüz bilinmeyen bir gücün etkisiyle.
And since you know you cannot see yourself so well as by reflection, I, your glass, will modestly discover to yourself that of yourself which you yet know not of.
Madem bir başka yerde yansımadan göremiyorsun kendi kendini ben bir ayna olup sana, övmeden seni koyacağım gözlerinin önüne kendinin henüz bilmediğin yanlarını.
The newspapers have not yet picked it up and won't, as long as Maria stays out of it
Gazeteler henüz haberi öğrenmedi daha. Öğrenmeyecekte, yeterki Maria bu işten uzak dursun.
The origin of this story goes back to medieval times, when Japan had not yet emerged from the Dark Ages and mankind had yet to awaken as human beings.
Efendi Sansho efsanesinin kökenleri Japonya'nın Karanlık Çağlardan henüz çıkmadığı, insanlığın daha kendini keşfedeceği Heian döneminin son zamanlarına uzanmaktadır.
Live as free men, yet not using your freedom as a cloak for malice but as servants of God.
Özgür insanlar olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü, kötülüğü gizlemek için... kullanmayın, onu Tanrı'nın hizmetçileri olarak kullanın.
And while the flash of our beginning... has not yet traveled the light years into distance... has not yet been seen by planets deep within the other galaxies... we will disappear into the blackness of the space from which we came... destroyed as we began, in a burst of gas and fire.
Dünyanın oluşurken yaydığı ışın... uzayın derinliklerinde ışık hızıyla yayılırken... henüz diğer galaksilerdeki gezegenlere ulaşamadan... içinden doğduğumuz uzayın karanlığında kaybolacak... ve başladığımız şekilde, bir gaz ve ateş patlamasıyla yok olacağız.
Of course, I don't have any clients as yet.
Tabii henüz hiç müşterim yok.
But as of now, no one has yet gone to the moon... to see whether Méliès was right.
Ama bugüne kadar, kimse Ay'a gidip Méliès'nin haklı olup olmadığını göremedi.
And yet, what if as of this night, I do become Lord of North Garrison, and you command First Fortress...
Peki ya bu geceki gibi olur da ben Kuzey Garnizonu'nun başına geçer, sen de Birinci Kale'nin başına geçersen...
As a matter of fact, it hasn't even gotten here yet.
Aslında, henüz buraya gelmemişti bile.
Now, for instance, we think of tenderness as feminine, yet many men are capable of tenderness.
Bakın, sözgelimi, şefkatin kadınsı olduğunu düşünürüz, ancak bir çok erkek de müşfik olabilir.
We think of logic as masculine, yet...
Mantığın erkeksi olduğunu sanırız, ancak...
Yet do not ships of your country go to Africa... get black men, and bring them back as slaves?
Ama ülkenizin gemileri Afrika'ya gidip siyah adamları yakalayarak köle olarak geri götürmüyor mu?
- Have you attempted any of this plan as yet?
Bu planı uygulamaya başladınız mı peki?
There is no reason to be jealous of me as yet.
Henüz beni kıskanmaları için hiçbir neden yok.
Will the final test on the U.S.O.S. Seaview turn it into "Nelson's Folly" or will it be another triumph of a great man a great inventor who, despite his oddball reputation may yet emerge as the predominant scientific genius of our time?
USOS Seaview'deki bu son test "Nelson'un çılgınlığı" na mı dönüşecek yoksa, garip ününe rağmen, çağımızın en önemli bilimsel dehası sayılan bu büyük insan, büyük mucidin yeni bir zaferi mi olacak?
In the trouser pocket I found a ten-lire bill, and a photograph of an as yet unidentified person.
Pantolonunun cebinden 10 liretlik bir banknot ve henüz kimliği belirlenmemiş bir kişinin fotoğrafı çıkmıştır.
But as yet, no sign of life in any form has been discovered.
Ama henüz, herhangi bir yaşam belirtisi keşfedilmemiştir.
And now I think,... that, for the more blameless and the more corrupt souls,... death is a habit of life and the accomplishment of a conscience. And for the souls no longer pure, nor sinful yet,... who knew neither renunciation's taste nor the savor of offense as of the poor in spirit will be the kingdom of heaven Christ said ;
Ve şimdi düşünüyorum,... daha fazla suçsuz ve ahlaksız ruhlar için,... ölümün düşkünlüğü hayat ve vicdanlarının üstesinden geldiklerinde... ruhlar için ne saflık ne de günahkarlık vardır,... kimbilir tatlardan feragat edip etmediğini ya da ettiğini zavallı ruhlar cennetin krallığında olacak Christ dedi ;
yet I say unto you, not even Solomon in all his glories "was arrayed as one of these."
Tüm zaferlerin içindeki Süleyman da sonunda onlar gibi giyinmişti. "
As far as life on this planet... I've seen no sign of any other living thing anywhere... yet.
Bu gezegene düştüğümden beri... yaşayan herhangi başka bir canlının olduğuna dair hiçbir işaret görmedim.
Well, we're not there yet, but as of now, you're part of the invasion.
Daha orada değiliz. Ama şu andan itibaren işgalin bir parçasısınız.
As yet, His Excellency has only been sent women unworthy of his rank.
- Şimdiye kadar ekselanslarına rütbesine yakışmayan kadınlar yollandı
Yet all the blonde harlots previously sent to the Bey ended up as bloody corpses along the banks of the Seine.
- Ona önce sarışın fahişeler yolladım. Seine deki balık ağlarına kanlı cesetler olarak takıldılar.
As a matter of fact, I haven't told her yet, Doc.
Aslını istersen henüz ona söylemedim doktor.