English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / But in that case

But in that case Çeviri Türkçe

614 parallel translation
But... I will grant you that both of them and me, too, enlisted to track down what we thought to be a monster, but in that case, we are no more guilty than the rest of the world.
Size temin ederim ki, hem onlar hem ben, bir canavar olduğunu düşündüğümüz şeyi yakalamak için bu işe girdik.
But in that case, dearest Paul, however will you manage financially?
Ama bu durumda maddi durumunu nasıl idare edeceksin, sevgili Paul?
But in that case, I wouldn't expect her to refer to him as the master the way she did.
Ama bu durumda, bu şekilde şefe danışmasını beklemezdim.
But in that case, maybe I shouldn't be making her pour my sake.
Ama bu arada belki onun artık sakemi doldurması gerekmez.
All right, but in that case we've only got one.
Tamam, ama o zaman sadece bir kız kalıyor.
Thank you, but in that case I prefer to hold on.
Sağol ama o zaman kalırım daha iyi.
" In any case go there with La Carozza, but behave as innocuously as possible so that she doesn't become suspicious.
"Her halükarda, oraya La Carozza ile git, " ama olabildiğince incitmeden davran ki, " kadından şüphelenilmesin.
They don't deny she did it but argue that their case is that the thing happened when... she was in a fit or something.
Bu işi kızın yaptığını inkar etmiyorlar. Ama bu iş olduğunda kızın bir yerde oturduğunu iddia ediyorlar.
But it will instead bind us together and, furthermore... no longer will it be the case in Germany... that physical labor will be seen as anything less... than any other work.
Ama bunun yerine bizi birbirimize bağlayacak ve hatta... artık Almanya'nın bir davası olmayacak şey de... fiziksel çalışma diğer işlerden daha az görünen... bir şey olacaktır.
Do you swear or affirm that the evidence you shall give in the case now in hearing shall be the truth, the whole truth and nothing but the truth, so help you God?
Şimdi sana söylene veya kanıtlanan şeylerin doğru olup olmadığına... yalnızca doğruyu söyleyeceğine yemin edermisin?
And a very neat trick it was to divert suspicion from yourself but it struck me as odd that the man who murdered both Musgraves with such a sure hand should have missed so badly in your case unless of course, um,
Ama şüpheyi kendinden uzaklaştırman çok zarif bir hünerdi. Ama iki Musgrave'i de böyle temkinlice öldüren adam, sizin davanızda çok kötü atlanmış olmalı ki bu bana çok garip geldi.
The whole village seems to be consumed with fear but in your case, judging from your vicious dog, those bared windows and that hunting rifle, it's not fear of the supernatural.
Bütün kasaba korkudan tükenmiş gibi ama sizin durumunuzda, saldırgan köpeğinize, şu açık pencerelere ve şu av tüfeğine bakarsak bu doğaüstü korkusu değil.
That's a good rule generally, I grant you, but... in this case, it... Come on.
Bu genelde iyi bir kraldır aferin sana, ama böyle bir durumda, bence hadii.
But, in case you get any righteous ideas, you're a criminal accessory to anything that happens.
Olur her şeye bir suç unsuru sensin.
I put it to you that, in this case, it happened not in fiction, but in fact.
Diyorum ki bu olayda, mahsustan değil, gerçekten oldu.
But just in case any of you are still at all anxious, let it be known that Mr. Chelm has taken charge in the engine room.
Her gün olur. Fakat içinizde hâlâ kaygı duyan varsa Bay Chelm'in makine dairesinde idareyi ele aldığını bildirmeme izin verin.
But in case you do see me, you know me. Remember that?
Fakat beni gördüğün zaman, tanıdığını belli et. unutma sakın?
In that case, your main ally is not your own assets but the married woman's marital ennui.
O durumda en önemli müttefikiniz kendi becerileriniz değil evli kadınların, evliliklerinden kaynaklanan tatminsizlikeri olur.
- In that case, I think we can... I know it's past cancellation time... But under the circumstances I think we might stretch a point.
- Bu durumda, sanırım... iptal süresi geçti biliyorum ama... bu koşullarda kuralları biraz esnetebiliriz.
Well, in case anybody should ask you, you know, not that they will, but in case anybody does, would you do me a favor?
Şey, Olur da biri seni sorarasa, bilirsin, kimse sormaz ya, olur da biri sorarsa, bana bir iyilik yapar mısın?
Yes, ma'am, but I'm supposed to check, just in case he was kidnapped or something like that.
Evet, madam, fakat kontrol etmem gerekiyor, ola ki, kaçırılmış ya da buna benzer bir şey olmuştur.
- No, not in your case. - But that's what everybody says.
Hayır, sizin durumunuz için değil.
But I am convinced that in this case the not speaking is a refusal of one part of the mind to allow the other part to express itself freely.
Ama konuşmamak, aklın bir tarafını reddetmekken diğer tarafının içinden geçen her şeyi özgürce ortaya koyması konusunda ikna oldum.
In that case : "I have no alternative... "... but to cast myself into the sea "
Bu durumda : "Kendimi suya atmaktan başka bir seçeneğim yok."
Mr. Jamie tennyson who almost won a bet but who discovered somewhat belatedly that gambling can be a most unproductive pursuit even with loaded dice, marked cards or, as in his case, some severed vocal chords.
Bay Jamie Tennyson, neredeyse bir iddiayı kazanmak üzereydi ama gecikmeli de olsa, kumarın en yararsız uğraş olabileceğini keşfetmiş bulunuyor. Bu oyun hileli zarlar, işaretli oyun kağıtları veya onun durumunda, alınmış ses telleriyle oynanmış olsa bile.
I know that sounds terribly Freudian, but in this case, I don't think it is.
Kulağa fazla Freudyen geldiğini biliyorum ama bence bu durumda öyle değil.
Somebody has to do these things but, in your case, now that I know you better...
Birileri bu tarz işleri yapmalı. Ama senin durumunda.. Artık seni daha iyi tanıdığıma göre.
Now, that yarn would be sensational, but just in case it doesn't work, there's another story that will still sell a lot of newspapers.
Bu masal sansasyon yaratacak ama işe yaramazsa bir sürü gazete satacak hâlâ başka bir öykü var.
- Quiet! In that case, I have no choice but to destroy all the whiskey right now.
Bu durumda, tüm viskiyi hemen şimdi imha etmekten başka çarem yok.
In that case, you'll have to raise the interest, and you don't like to, but...
Bu durumda faizi artirmak zorunda kalacaksiniz, hosunuza gitmese de.
Normally a matter of small importance, but in this case... it's our liege, Lord Henry, the eighth of that name.
Aslında bu önemsiz bir meseledir, ama söz konusu kişi... Lord Henry, bu adı taşıyan sekizinci hükümdarımız.
Oh, in that case, you go right ahead, but hurry up, hurry up, all right?
Madem öyle, git hemen. Ama acele et. Acele et.
That puts us in the same bracket... but I don't think my bookmaker would understand... my taking a charity case at this moment.
Yani ikimiz de aynı konumdayız. Ama bahisçim, bir sadaka davası yapışımı pek anlamaz.
In that case but I won't give up.
O zaman ama vazgeçmeyeceğim. Ne kadar sürerse sürsün bekleyeceğim.
There is some similarity in the case but that is no explanation.
Durum biraz andırıyor ancak bu bir açıklama değil.
But... remission may be amended or not. Imagine in the case that I am not against earth, what do we?
Kilise onaylayabilir, ama ya tersi olursa bir düşün, dünyaya karşı nasıl görünürüz?
But just in case, if I am not back by then... Now, these steps go down to a tunnel that leads to the harbor.
Fakat, öyle bir durumda, şayet geri dönmezsem, bu tünelin sonu seni limana çıkarır.
But in case there were some survivors, we took MacDonald with us so that he could parley with them and secure permission for our search.
Ama bazı sağ kalan kimseler olduğu olasılığına karşı, bizde MacDonald'ı yanımıza aldık, çünkü o, orada bizim adımıza güvenli bir biçimde barış görüşmesi yapabilirdi.
I'm sorry, Mr. Clayton, but along with all the other trivial evidence that we've talked about, the murderer in this case just had to be a deaf man.
Üzgünüm, Bay Clayton, fakat konuştuğumuz bütün öteki önemsiz kanıtlarla birlikte, bu davada katilin sağır biri olması gerekiyordu.
This is... the aspect of professionalism : Do scientists tell of that... which they are authorized to, but in any case at least... from a moral point of view which is a more general attitude... than a simply technological or tactical point of view, or economical, or political, in other words from that point of view...
Bu profesyonel açıdan bakılırsa bilim adamlarına verilen yetki olduğunu söylese de en azından olaya ahlaki açıdan bakmak teknolojik, taktiksel, ekonomik ya da politik açıdan bakmaktan daha genel bir tutumdur.
But in case that mumbojumbo might make it seem... that there's going to be some trickery in this film about trickery... we'll repeat our promise... in writing.
Her ne kadar bu dalavere, sanki... bu hilekarlıkla ilgili filmde bir hilekarlık olacakmış izlenimi yaratsa da... Sözümüzü tekrarlıyoruz... hatta yazıya dökerek.
But all the decisions of that officer have to be ratified... at a special biweekly meeting... by a simple majority in the case of internal affairs.
Ama yöneticinin aldığı kararlar iki haftalık bir mitingde..... iç işlerden sorumlu bir..... çoğunluk tarafından onaylanmak zorundadır.
That's part of the rules, but in this case, we are the good guys.
Kurallar böyle, ama şu durumda, iyi adamlar biziz.
In that case, get in. But in the back.
Bu durumda, binin Ama arkaya.
But are you sure, Mr. Simon, that there is no risk to run in this case?
Peki herhangi bir tehlike olmadığına kesinlikle emin misiniz Simon?
So, you follow the same law of improvisation... which is that you do whatever your impulse, as the character, tells you to do... but in this case, you are the character.
Doğaçlamanın kurallarını takip ediyorsun karakterin, güdülerin sana neyi gösteriyorsa o şekilde davranıyorsun, ancak bu seferinde canlandırdığın kendinsin.
The thrust of this defence will be to answer... in the court, the press, and the public mind... to answer the accusation of negligence this completely... that not only do we win the case, but win the case so that it is seen... that this attack on these men and this institution... was a rank obscenity.
Bu savunmaya güvenmeleri mahkemede, basında ve kamuoyunda karşılığını bulmalıdır, görevi ihmal suçlamasını tümüyle çürütürken yalnızca davayı kazanmakla kalmayacağız, bu insanlara ve bu kuruma yapılan saldırının yüce değerlere bir tecavüz olduğunu da göstereceğiz.
I don't want to pronounce judgment too hastily, but I think there is a precedent in the case of Penoyer versus Neff, when it was found that jurisprudence is the better part of diction.
Çok acele karar vermiş olmak istemem Koç ama... Penoyer'ın Neff ile karşı karşıya olduğu davanın bu davaya emsal teşkil ettiğini düşünüyorum
But in case we have to go that route, I want you to know we're in good shape.
Ama o yola gitmek zorunda kalırsak, iyi durumda olduğumuzu bilmeni isterim.
I'm sorry to begin the afternoon with this sad news, but I want the counsel to be informed that a principal witness in this case has had a tragic accident.
Öğleden sonraya bu üzücü haberle başlamaktan üzgünüm ama mahkemeye bu davanın en önemli tanığının trajik bir kaza geçirdiğini söylemek istiyorum.
BUT I GUESS IN YOUR CASE, THAT AIN'T NO DAMAGE DONE, IS IT?
Ama sizin beyniniz olmadığına göre sorunda yok, öyle değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]