But to me Çeviri Türkçe
48,582 parallel translation
She won't listen to me, but she'll listen to you.
Beni dinlemez ama seni dinleyecektir.
I... I wanted to be so angry at you, but... You took me on my first motorcycle ride.
Sana çok kızmak istemiştim ama ilk motosikletimi senin sayende sürdüm.
Listen, Antiques Roadshow, you got all your stuff back, but Raphael still wants to kill me, and Camille is nowhere to be found.
Bana bak, Çılgın Antikacı. Sen alacağını aldın ama Raphael beni hala öldürmek istiyor ve Camille de burada değil.
You have every reason to want me dead, but if you just let me explain, I...
Ölümümü istemek sonuna kadar hakkın ama açıklamama izin verirsen...
All right. But afterwards, you turn Jace over to me.
Tamam ama sonrasında Jace'i bana teslim edeceksin.
Oh, you're sweet, but you don't have to worry about me.
Çok şekersin ama beni dert etmene gerek yok.
In his own charming, inimitable way, he informed me that I will indeed be punished, but the form of punishment is yet to be decided.
Kendine has alımlı, eşsiz üslubuyla mutlaka ceza alacağımı ama cezanın içeriğine henüz karar verilmediğini söyledi.
There is a part of me that wants to come with you... but...
Bir yanım seninle gelmek istiyor.
But you have to trust me, Clary.
Ama bana güvenmen lazım.
Mmm. But I'm gonna need you to report back to me everything Clary says and does.
Ama Clary'nin söylediği ve yaptığı her şeyi bana rapor edeceksin.
In some ways, but... I don't want you to treat me any different.
Bazı konularda evet ama bana farklı gözle bakmanı istemiyorum.
But you don't have the authority to kick me out, so you're making my life hell.
Beni kovmaya yetkin yok, sen de hayatımı zindan ediyorsun.
Almost came to me, but just... just ran right away.
Az kalsın ilham geliyordu ama elimden uçup gitti.
You're upset at me for attacking Clary, but barbecuing yourself to avoid me seems like a bit much.
Clary'ye saldırdığım için bana kızdığını biliyorum ama sırf benden kaçmak için yanmana da gerek yok.
No, but warlocks don't report their misdeeds to me.
Yok ama büyücüler her işledikleri kabahati bana anlatmazlar.
Me, too, but only if it belongs to Freddie Mercury.
Keza ben de ama sadece Freddie Mercury için.
[Maia] I appreciate you springing me, but there's still a bar full of Downworlders who might want to gut you.
Beni hapisten çıkardığın için sağ ol ama burada seni öldürmek isteyen bir bar dolusu Aşağı Dünyalı var.
I'm not sure if you have enough time for me to list all the reasons, but mainly it's because there's always another gear to find.
Tüm sebeplerini saymaya vakit yetmez ama en büyük sebebi her zaman başka aletler bulabilmendir.
She reached out to me, but she wasn't an angel. This angel, she...
Melek...
Excuse me, but there's someone here to see you.
Pardon... Sizi görmeye gelen biri var.
You're lying to me to manipulate me into doing what you want, but, Adrian, here's the thing.
Beni manipüle edip istediğini yapmam için yalan söylüyorsun.
And not only because I want you to be open with me, but because it's exactly what I want you to share with Rebecca.
Çünkü hem bana karşı açık olmanı istiyorum hem de Rebecca'yla tam da bunu paylaşmanı istiyorum.
I mean, he wants me to get better so badly, but what if I can't?
İyileşmemi çok istiyor ama ya iyileşemezsem?
Oh, yeah, but Cynthia asked me to cover for her.
Evet, ama Cynthia yerine bakmamı istedi.
Bobby never did ask me out, but... if he does, you'll be the first one to know.
Bobby bana hiç çıkma teklif etmedi ama ederse ilk sen bileceksin.
But then, uh, we took mushrooms, and he kept talking about his urge to murder me.
Ama sonra mantar takıldık ve beni öldürmek istediğinden söz edip durdu.
Uh, I don't think so, but you don't have to... tell me.
Emin değilim ama anlatman gerekmez.
I tried, but you told me to, like...
- Denedim ama bana dedin ki...
We went to lunch with my dad the other week, and he was really nice and supportive, but it also felt like he was getting off on watching me be damaged, too, you know?
Babamla öğle yemeği yerken çok nazik ve destekleyiciydi ama aynı zamanda, hırpalandığımı görmekten zevk alıyormuş gibi de geldi.
It's no big deal, but this director on this movie asked me if I wanted to come to New York and work with him and...
Önemli bir şey değil ama bu filmin yönetmeni benden New York'a gelip onunla çalışmak ister miyim diye sordu.
I mean, I got, like, 60 bucks on me, but I'm happy to run to an ATM.
Üzerimde 60 papel var ama hemen ATM'ye koşabilirim.
Mike's been good to me, but... I don't know how Ty would feel about it.
Mike bana karşı hep iyi oldu ama Ty bu konuda ne hisseder bilemiyorum.
I hear you, baby, I hear you. I understand that, but listen to me, you know, fear sometimes is a good thing.
Seni anlıyorum bebeğim, Ama beni dinle, bak korku, bazen iyi birşeydir.
I mean, sure, it pushed me to get off my butt and actually ask, but... I meant everything I said.
Evet, tabii ki bu durum sana sormam için hızlandırdı beni ama söylediklerimde ciddiydim.
I want out of this, but... if I try to leave... he'll kill me.
Bundan kurtulmak istiyorum ama bırakmaya çalışırsam beni öldürür.
But they said... they said they were sending me to juvie.
Ama bana dediler ki beni ıslahevine yollayacaklarmış.
But you know what you gotta do, right, to get back with me, for messing up my money?
Ama ne yapman gerektiğini biliyorsun, değil mi, paramı mahvettiklerinden bana geri dönebilmen için?
I don't know who you gentlemen are, but I want to thank you for being so damn eager to find me!
Siz beyler kimsiniz bilmiyorum ama beni bulmak için bu kadar gönüllü olmanızdan dolayı teşekkürler.
Dinah, I'm trying to move forward, but I'm back here, I'm in Russia, in the Bratva, and it just proves to me I can't seem to do that.
Dinah, önüme bakmaya çalışıyorum ama yeniden buradayım. Rusya'dayım, Bratva'dayım ve bana bunu yapamadığımı kanıtlıyor sadece.
You didn't expect to see me here, did you, General, and no one's gonna believe that I was, but everyone's gonna know that you tried to sell a nuclear bomb to terrorists.
Beni burada görmeyi beklemiyordun değil mi, General? Burada olduğuma kimse inanmayacak zaten ama herkes teröristlere nükleer bomba satmaya çalıştığını bilecek.
Nobody respects the rights of someone to protect themselves and the people that they care for more than me, but everything in life comes with limitations.
Kendilerini ve sevdikleri insanları koruma konusundaki haklara benden çok saygı duyan başka kimse yoktur ama bu hayatta her şeyin bir sınırı vardır.
But, Dinah, I realized that I don't have to be anybody. I'm already me.
Ama Dinah, sonra fark ettim ki kimse olmak zorunda değilim.
Look, Anatoly. I realized I have to get back to my life, but then I saw what Gregor did to you because of me.
Anatoly, hayatıma geri dönmem gerektiğini fark ettim ama benim yüzümden Gregor'un sana yaptıklarını da gördüm.
Anyway, Paul's big problem with me being Mr. Terrific was the fact that he was worried, but now he doesn't have to worry with these bad boys in my arsenal.
Neyse, Paul'un Mr. Terrific olmamla ilgili en büyük sorunu benim için endişelenmesiydi ama yanımda bu aslanlar oldukça endişelenmesine gerek kalmayacak.
A good friend of mine told me that if you're going to try to fight fire with fire, you're gonna get burned, but then another friend of mine came through something pretty scary tonight because he had backup, a team.
İyi bir dostum, kora kor mücadele vereceksen yanarsın dedi ama sonra başka bir arkadaşım bu akşam çok korkutucu bir olayı atlattı çünkü desteği, bir ekibi vardı.
Oh, Rene, there was a time when I would have loved to hear you ask me that, but, no, I am not firing you.
Rene, bunu sorman için can attığım bir zaman vardı ama hayır, seni kovmuyorum.
You were right. I didn't have your back, but it wasn't because I didn't want you to end up like me, Felicity.
Destek olamadım ama sonun bana benzeyecek diye değildi Felicity.
What's happening with his reputation right now is simply terrible, but I can't understand what it could have to do with me.
Şu an itibarına sürülen lekeler kesinlikle korkunç, biliyorum fakat bunun benimle ilgisi ne çözemedim.
But the judge, she- - she wants me to testify.
Ama hakim şahitlik etmemi istiyor.
Sure, Zoe's got to relive some real bad times, but for the rest of- - look at me.
Zoe o kötü zamanların bazılarını tekrar yaşayacak belki ama bana bak...
Yeah, it keeps me busy, but I--I need to buy some socks.
Evet, oyalanmamı sağlıyor ama... Birkaç çorap alabilirim ben de.
but today 329
but to you 23
but tomorrow 92
but to be honest 96
but to no avail 30
but tonight 202
but to what end 17
but together 52
but to do so 26
but to 17
but to you 23
but tomorrow 92
but to be honest 96
but to no avail 30
but tonight 202
but to what end 17
but together 52
but to do so 26
but to 17
but to be fair 33
but to do that 43
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
mexico 335
metro 61
but to do that 43
but to keep them all together 37
but to tell you the truth 23
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
mexico 335
metro 61