Explain Çeviri Türkçe
34,425 parallel translation
You explain what you think needs to change.
Neyin degismesi gerektigini düsünüyorsan, ona açikla.
Explain something : in exchange for forgiveness you offer what's already mine?
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım ; bağışlanman karşılığında önerdiğin şey, zaten benim.
I... I couldn't even begin to explain it.
Açıklamaya bile başlayamam.
So explain this.
O zaman bunu açıkla.
- Just let me explain.
- İzin ver açıklayayım.
Based on his career M.O. and whereabouts during ORION's existence, it's very likely that he ran it, which would explain his interest in you.
Çalışma tarzına ve ORION aktifkenki nerelerde oluşuna bakılırsa, büyük olasılıkla programı o yönetti.
I can explain.
Açıklayabilirim.
You can explain why a background check by a potential employer showed an assault charge.
Neden bir işverenin sorgulattığı sabıka kaydımda saldırı suçlaması çıktığını açıklayabilirsin.
Ms. Day, I can explain.
Bayan Day, açıklayabilirim.
So how would you like to explain what just happened out there?
Az önce orada olanları nasıl açıklamayı düşünüyorsun?
Don't explain my own feelings to me.
Benim duygularımı bana açıklama.
The mission didn't go as planned, I'll have to explain.
Görev planlandığı gibi gitmedi, açıklamak zorundayım.
Explain that.
- Bunu açıkla öyleyse.
I don't think there's any way that you could explain what happened with traditional biology or...
- Burada olanları geleneksel biyoloji ile - Açıklayabileceğin bir yol olduğunu düşünmüyorum.
Still doesn't explain why.
Bu yine de sebebini açıklamıyor.
I'll explain it to you someday.
Günün birinde anlatırım.
Just tell her that I couldn't give her the answer she wanted, but... Tell her I need a chance to explain.
Ona, istediği cevabı veremediğimi ama açıklamak için bir şansa ihtiyacım olduğunu söyle.
I ´ ll explain.
Açıklayacağım.
The company could go under, and I don't think I need to explain to you about the effect this would have on your campaign.
Şirket batabilir ve bunun da kampanyanı nasıl etkileyeceğini söylememe gerek yok sanırım.
Then explain it to us. 'Cause it looks really, really bad.
Bize açıkla o zaman çünkü gerçekten çok kötü görünüyor.
You just left the first Silver Bells murder house doing 80 miles per hour to your in-laws'. Explain.
İlk Gümüş Zil Cinayetinin işlendiği evden çıkıp, kayınvalidenlerin evine, saatte 128 km yaparak ulaştın.
He wants to explain himself.
Kendini ifade etmek istiyor.
Agent MacLaren never did explain before they left how my... teapot got smashed. I don't suppose you...
Ajan MacLaren, çaydanlığımın nasıl devrildiği konusunda herhangi bir açıklama yapmadı.
I can't explain it.
Açıklayamıyorum.
But then he did something I could not explain.
Ama sonra açıklayamayacağım bir şey yaptı
I mean, you could explain away knowing about the hiding place and the corn husk doll, but I was in that room.
Yani, saklanma yerini bilmesini açıklayabilirsiniz ve mısırdan bebeği, ama ben o odadaydım.
I couldn't explain it.
Bunu açıklayamam.
How can your conventional mind explain away things that you've seen?
Geleneksel zihinlerinizin bunları nasıl açıklayacağını düşünüyorsunuz?
That would explain why we're seeing these... these ancient demon gods.
Bu yüzden neden gördüğümüz açıklıyor Bunlar... bu eski şeytan tanrılar.
Can you please explain to me what happened, Matt?
Bana ne olduğunu açıklayabilir misin, Matt?
I-I need paper to explain this.
Bunun anlatmak için kağıda ihtiyacım var.
That, actually, could explain a lot.
Aslında bu çok şeyi açıklar.
I don't want to have to e-explain myself.
Açıklamak zorunda kalmak istemiyorum.
Explain.
- Bu bir yarış.
See I don't really know how to explain it, but... When I started to believe that my dad was gonna be okay, I...
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum ama babamın iyi olacağına inanmaya başladığım zaman, ben...
Can you explain to us, please, why Dr. Crowley believes that he can get you to give him information?
Geri dönelim çünkü... Bize açıklayabilir misin?
[Chris] I can explain that phone.
O telefonu açıklayabilirim.
That'll explain the battle damage.
Böylece hasarı açıklamış olacaklar.
And, uh, as you explain, please take two steps back.
Ve açıklarken lütfen geriye doğru iki adım at.
Then you explain it.
Açıkla o zaman.
Nigga, do I got to explain alliteration?
Ulan aliterasyonun ne olduğunu açıklamama gerek var mı?
If he's innocent, how do you explain the video footage that places Oscar's car at the scene?
Masumsa, olay yerinde Oscar'ın arabasının görüntülerini neyle açıklayacaksınız?
There's a layer beneath what's going on here I can't explain.
Bu olayın altında açıklayamadığım başka bir iş dönüyor.
Explain the situation.
Durumu açıkla.
I mean, that trauma... It can explain away a lot of behavior.
Demek istediğim bu travma davranışlarımın açıklaması olabilir.
Chidi, you don't have to explain anything to me.
Chidi bana bir şey açıklamak zorunda değilsin.
Then maybe you can explain this.
O zaman belki bunu açıklayabilirsiniz.
Yes, and maybe you can explain why you haven't come to see me yet.
Evet, belki neden hala benim yanıma gelmediğini açıklayabilirsin.
You can explain to me what the hell you're up to, suspending my client's trading license.
Müvekkilimin ruhsatını askıya alarak ne yapmaya çalıştığını söyleyebilirsin.
I can explain.
Hepsinin bir sebebi var.
- Julius, let me explain.
Açıklamana gerek yok.