English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ G ] / Give it a go

Give it a go Çeviri Türkçe

629 parallel translation
- Give it a go.
- Biraz zaman tanı.
But we'll certainly give it a go.
Ama kesinlikle deneyeceğiz.
Well, sir, now that we're ready to give it a go, would you like to make a little wager?
Efendim, hazır başlamadan önce, küçük bir bahse ne dersiniz?
Give it a go, but be careful.
Haydi ama dikkatli ol.
Anybody else here willing to give it a go?
Buraya çıkmak isteyen kimse yok mu?
- Want to give it a go?
- Denemek istiyor musun?
- Okay, Alf, give it a go.
- Tamam Alf, deniyoruz.
I told you I had never jumped but thought I ought to give it a go.
sana hiç atlamadığımı, ama denemek istediğimi söylemiştim
Give it a go!
Asılın!
Give it a go.
Yap bakalım.
Give it a go, give it a go.
Bir denesene.
Right, so, we'll give it a go at weekends and if it works out, I'll jack in the day job.
İyi. Bak, hafta sonları bir deneyeceğim işe yararsa, gün içindeki işimi bırakacağım.
Why don't we give it a go?
Neden denemiyoruz?
Give it a go, come on, guys!
Sen başla, haydi beyler!
She said, Hello, BigJoe You want to give it a go
Selam Big Joe diyor. Bir denemek istermisin?
I can't, not now. It's your father, we've been talking, and we thought we might give it a go.
Babanla konuşuyorduk ve tekrar denemeyi düşündük.
There's a section up there simply crying for someone to go in... who has the time and money to give it.
Orada bir bölge var ki, zamanı ve parası olan birinin işe sarılmasını bekliyor.
And I think it would be well if you were all to go now... and give Juan a few minutes'rest before his ordeal.
Bence artık gitmeye başlasak iyi olur... uan'a dinlenmesi için bir kaç dakika verin.
I'll go down tonight and give them a little money, and that winds it up.
Bu gece oraya gidip biraz para dağıtacağım ve her şey sona erecek.
I'll give it to Avenant if he decides to go.
Eğer gitmeye karar verirse, onu Avenant'a vereceğim.
As I've been brought up a blacksmith, I'd take it as a kindness if you'd give me a hint when I go wrong in my manners.
Bir demirci tarafından büyütüldüğüm için... görgüde bir hata edince beni uyarırsan... sana büyük minnettarlık duyarım.
It will give me a chance to decide on whether your story's reliable enough to go to work on.
Böylece hikayen, üzerinde çalışmaya değecek kadar güvenilir mi anlama fırsatı bulmuş olacağım.
You'll see, we'll make a go of it if we give ourselves the chance.
Kendimize bir fırsat verirsek, bir daha deneriz.
My Grandpa said, "Go out and tell'em a joke but give it plenty of hoke"
# Büyükbabam bana dedi ki " Git insanlara anlat fıkra... # #... ama fıkran yanlışlıklarla dolsun ha #
Give it a go?
Emin misin?
0nce it comes close to the signal, let it come to a stop and give it the go-ahead signal.
Öncelikle sinyal direğine yaklaşacak, sonra durduracaksın, ondan sonra da git işaretini vereceksin.
You give us the story of your appointment exclusively and authorise a cover to go with it and we'll hold off publication until our next issue.
Atanma hikayenizi yayın hakları ile birlikte sadece bize verin biz de çıkacak sayımıza koymayalım.
I want you to give me a pound, and then I go away and give it to the orphans.
Sizin bana bir paunt vermenizi istiyorum. Sonra ben gidip onu yetimlere vereceğim.
Go on, give it a try.
Haydi, dene.
It would also go to give itself a cultural revolution.
Bir kültürel ihtilal de başgöstermekteydi.
I'll announce what secret it is to look for and give you a clue... which will tell you what to do and where to go on shore.
Hangi sır için bakacağınızı açıklayacağım ve size ipucu vereceğim... Ne yapacağınızı ve kıyıda nereye gideceğinizi bu açıklayacak.
So, why don't you just go find a wall socket and stick your tongue in it, that will give you a charge.
Gidip duvarda bir delik bul ve dilini iceri sokup yala, seni belki bu tatmin eder!
If you really hate it, I'll give you a second ride free. Go on.
Eğer gerçekten beğenmezsen, sana bir bedava tur daha benden.
Go ahead. Give it a try.
Dene bakalım.
It'll take me all night. I don't give a damn if it takes 20 years. Go ahead and clean up like I told you.
20 yılda sürse s * kimde bile değil.
We'll give it a few more minutes and go on in.
Birkaç dakika daha bekleyip gireceğiz.
Go ahead, make a run for it. I'll give you three.
Yaylan, fırla.
It was a cool hand, whoever it was, to go and give the alarm like that.
Her kimse, büyük bir soğuk kanlılıkla, böyle bir işareti vererek gitmiş.
I know you guys are probably going to give me a ticket or something, but I am really glad to see... It's the weekend comet sale. Everything must go.
Bana trafik cezası falan keseceğinizi biliyorum ama sizi gördüğüme öyle sevindim ki kuyruklu yıldız ucuzluğu.
- Go ahead, give it a try.
- Devam et, şansını dene bakalım.
So, give me a drink. Let me go for it.
Biraz içki ver İzin ver ben gideyim
Why don't you go on and give it a try, Hooker's boy?
Neden girip denemiyorsun, Hooker'ın adamı?
It's not like the old days, is it, you know, where they give you a shot of whiskey, lick the scalpel and they go a-carving, huh?
Bu işler artık eskisi gibi değil. Eskiden hastaya bir duble viski verir, neşteri yalar ve ameliyata dalarlarmış.
Go ahead, give it a toss.
Hadi sende bir dene.
It would be very easy for you to go to your tent. On the way back you stop briefly at Mrs Boynton... and you give her her fatal dose. After all, you're a doctor.
Çadırınıza gidip, dönüşte Bayan Boynton'a kısaca uğrayarak ölümcül bir dozu kolaylıkla verebilirdiniz.
Go ahead, give it a big spin...
Hadi, büyük bir tur...
- Give me a five pound note. I wanna go and spend it on sweets.
"Gidip onunla şeker almak istiyorum."
It's not just the winning. It's... it's the giving, too. 'Cause I feel that I give a lot of enjoyment to a lot of people that go to balls.
Bu ayrıca vermek demek, çünkü balolara giden birçok kişiye keyif verdiğimi hissediyorum.
As I'm leaving the parking lot, I realize that Thurlon, the producer, got this incredibly good space right by the exit, and they put me far away in the back, so I go on the air that night, I give it a 3.
Bilmiyorum. Çünkü parktan çıkıyordum ve yapımcı Thorlow'un girişin hemen yanındaki harika yeri almış olduğunu gördüm. Ve beni en arkaya kadar yolladılar.
Tomorrow I'll give you a go at it.
Yarın size bir deneteceğim.
I know, but I have their letters, when educations give to me to which sieges did it have to go, and a list of the persons what I had to contact!
Evet, ama bana gönderdikleri mektuplar var, Nereye gitmem gerektiğini belirten, ve irtibat kurmam gereken kişileri listeleyen!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]