English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ G ] / Give it time

Give it time Çeviri Türkçe

1,997 parallel translation
Give it time.
Biraz zaman ver.
- Give it time, Mr. Mayor.
- Biraz zaman verin Sayın Başkan.
It'll happen, you just got to give it time.
Birini bulacaksın, sadece beklemelisin.
Well, you gotta give it time to heal.
İyileşmesi için zaman tanımalısın.
Give it time.
Biraz zaman tanı.
Just give it time.
Bunun için zamana ihtiyacınız var.
Just give it time.
Biraz zaman ver.
It's time to give up pacifiers, potty training, "Hannah Montana."
Bu şekilde, emziği bıraktı, oturağı bıraktı, "Hannah Montana."'dan vazgeçti.
For the issue of going back to South Korea, let's give it some more time.
Güney Kore'ye dönme konusuna gelince, sana biraz daha zaman veriyorum.
Okay, Ruel, it's time to give a home run for the team to fulfill my purpose as the captain.
Hadi Ruel, sen kaptansın Takımına biraz umut ver!
Um, you just gotta give it some time to kick in, ya know?
Etkisini göstermesi için biraz zaman vermelisin.
I think it's time for me to give a pep talk and explain some things.
Sanırım bir moral konuşması yapıp bazı şeyleri açıklamanın zamanı geldi.
But if you really care about me the way that I care about you... then it shouldn't be a problem to give me the time that I need.
Ama benim seni önemsediğim gibi sen de beni önemsiyorsan bana ihtiyaç duyduğum vakti tanıman sorun olmamalı.
Except for this one time. Take it out and give it a test drive or whatever.
İlk sefer hariç, bunu denemen için sana bir kereliğine vereceğim.
Don't you think it's time to give up this inventing thing, get a real job?
Sence de icat işinden vazgeçip gerçek bir işe girme vaktin gelmedi mi?
Give me some time. Do it quick.
- Biraz zaman verin.
- We'll give it to him another time.
- Neyse artık, başka zaman veririz.
You got to give me time to figure it out.
Bu işi çözmek için bana biraz zaman tanımalısın.
Maybe it is time to give us another try.
Belki tekrar denememizin zamanı gelmiştir.
I'm gonna give you a little bit of time to think it over.
Sana bunu düşünmen için biraz zaman vereceğim.
- No, usually it's closed. But I thought I'd be a convenient place for us to meet... and I didn't give a time so you could come anytime you like.
Hayır ama burada buluşmak daha kolay olur diye düşündüm.
Plus, it would give us time to reconnect in our relationship.
Artı, ilişkimizi yeniden canlandırmış oluruz.
Time to give it up, dick.
Artık vazgeçme zamanı Dick.
Just give it some time, Mom.
Biraz zaman tanı anne.
You didn't give me the time to test it.
Test etmek için zaman vermedin.
If you're asking for time, I'll give it you.
Sen hala benden zaman mı istiyorsun. Tamam.
Go ahead and give us a wake-up call when it's time to eat, will you?
Yemek vakti geldiğinde beni uyandır.
Time to give it up.
Zamanı geldi.
Just a wild chase to give your ship the time it needed?
Bütün bu kovalamaca, gemine gereken zamanı kazandırmak için miydi?
- No, no. Just give it some time.
- Hayır, biraz bekle.
That should give you enough time to plan whatever it is you're planning.
ne planlıyorsan ona yetecek kadar vaktin var.
I just feel like it's time to give back.
Sadece birşeyleri geri verme zamanının geldiğini hissediyorum
He'll give me time to work it out.
Bunu çözmek için bana zaman verecekmiş.
Yeah, maybe it's time you get used to it, Dad, before you give yourself a heart attack.
Evet, belki alışmanın vakti geldi, Baba, kalp krizi geçirmeden önce.
There's barely enough time to train, but I'm willing to give it a shot.
Eğitim için pek de yeterli vakit yok ama denemek istiyorum.
Give me a little warning next time you're gonna have another seizure, okay? I mean honey, it really was quite a show.
Bir dahaki sefer nöbet geçireceğin zaman küçük bir uyarı ver.
It's just going to give them more time.
Onlara sadece daha fazla zaman vermiş olacağız.
Anyway, it's about time you were married, Give us an heir apparent.
Neyse artık evlenip bize bir varis vermenin zamanı geldi.
- And it would give you time to find out Whatever marcellus agrippa bid you learn.
Ve bu da sana Marcellus Agrippa'nın istediği her neyse, onu öğrenmen için zaman kazandırır.
I believe it was God to give me this opportunity, I've been waiting a long time.
Allahın bana bir yetenek verdiğine inanıyorum, bu anı çok uzun zamandır bekliyordum.
It's time for you to give me back my money.
Zaman doldu paramı geri istiyorum.
Dear friends, it's time for me to give room to younger ones.
Sevgili arkadaşlarım, artık yerimi gençlere bırakmanın vakti gelmiştir.
But at the time, it was genuinely believed to be in the children's interests to give them a fresh start.
Ama o tarihlerde, çocuklara yeni bir başlangıç yaptırmanın doğruluğuna içtenlikle inanılmıştı.
Give them time to read it.
Okumaları için zaman ver.
Just give it some time, Tara.
Evet, cidden ama cidden buna ihtiyacım yok.
Knock it out, give you time to remove it.
Onu uyuşturup,.. ... sana zaman kazandırabilir. - Evet.
It'll give me time to clear out as many tenants as possible.
Evden çıkarabildiğim kadar elemanı çıkarmak için zaman gerekecek.
Okay, Orson, it's time for me to give you your bath.
Pekala Orson, banyo zamanın geldi.
It's time to give the earth back some of its dirt.
Dünyaya kirinin birazını geri verme zamanı geldi.
Not much time or profit but it's the only one I can give you.
Fazla zaman veya kârı yok, ama tek verebileceğim bu.
Give me some time, I release it.
Bana biraz zaman tanı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]