English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ G ] / Give it a minute

Give it a minute Çeviri Türkçe

217 parallel translation
- Give it a minute.
- Biraz bekle.
- Just give it a minute.
- Bir dakika bekle.
Give it a minute.
Ona bir dakika müsaade et.
Why don't you give it a minute and stop by my office?
Neden bir dakikalığına ofisime gelmiyorsun?
Give it a minute, then transfer it to the car phone.
Bir dakika, Araç telefonuma gönder.
Give it a minute.
Bir dakika bekle.
- Give it a minute.
Bir dakikada tamam.
Give it a minute.
Bir dakika.
Give it a minute.
Bir dakika daha.
Just give it a minute, okay?
Bana bir dakika ver, tamam mı?
Just give it a minute.
Bir dakika bekle, gelir.
- Give it a minute.
- Bir dakika bekleyelim.
Just give it a minute to absorb.
Absorbe etmesi için bir dakika lazım.
Just give it a minute.
Sadece bir dakika ver.
Give it a minute.
Biraz zaman verin.
Give it a minute to work.
Bir dakika etki etmesini bekleyin.
Just, uh... give it a minute, huh?
Sadece... bir dakika ver, olur mu?
Give it a minute.
Bir dakika izin ver.
Just give it a minute.
Biraz süre verin.
Good, I'll give it a minute.
Güzel, bir dakika öyle kalacak.
Give it a minute?
Bir dakika mı?
Give it a minute, you'll remember.
Biraz zaman ver, hatırlayacaksın.
Just give it a minute.
Bir dakika.
I know you're not 18 anymore, but give it a minute.
Artık on sekizinde olmadığını biliyorum ama yine de dur biraz.
Give it a minute.
Bir dakika bekleyelim.
You'd give Lucy up in a minute if it came to a question of your mother's reputation.
Annenin namına bir leke gelirse Lucy'i o anda bırakacağını biliyordum.
Chef, if a guest orders a three-minute egg, give it to him in two minutes.
Şef, müşteri 3 dakika pişmiş yumurta isterse, 2 dakika pişir.
If he orders a one-minute egg, give him a chicken and let him work it out himself.
Bir dakikalık yumurta isterse tavuğu ver, kendi halletsin.
Give us a half-minute to talk it over.
Bize konuşmak için yarım dakika ver.
How are you? Now you take over here. After you get all this piled against that building all of it, then give them a 10-minute rest.
Malzemenin hepsini taşıttıktan sonra on dakika mola ver.
- Ready to give it a try? - Just one minute, sir.
- Denemeye hazır mısın?
I'll give you a minute to answer. Where did you hide it?
Sana konuşman için bir dakika veriyorum.Onu nereye sakladın?
Give it to me for a minute.
Onu bir süreliğine bana bırakın.
Give it to me a minute.
Bana ver bir dakika.
It's just that I like you to give me a minute.. .. so I can catch up.
Sadece bana bir dakika izin ver ki ne olduğunu anlayayım.
I know it's a lot to give you at the last minute, Bela, but...
Biliyorum bunu sana son anda vermek çok oluyor Bela ama...
That shit don't exist to me. I don't give a fuck about anything or anyone in it... because the minute I do, I'm a dead man out here, and you remember that shit.
Onun içinde olan bir şey ya da bir kimse zerre umurumda değil,... çünkü umursadığım dakika ölü bir adamım ; ve bunu sen de hatırla.
Just give me a minute to find a ladder, and we'll hash it out face to face.
Bir merdiven bulabilirsem konuyu yüz yüze görüşüp halledebiliriz.
Hong Kong becomes a free nation, if we give it more than a minute... ... women flip to see whether Madonna has bleached her roots.
Hong Kong, özgür bir ulus oluyor, ve bu habere bir dakikadan fazla zaman ayırırsak, kadınlar Madonna'nm saç diplerinin beyazlayıp beyazlamadığını görmek için, Channel Two'ya zaplıyorlar.
Give me that for a minute - Okay, like it.
şunu bana ver bir dakika sağol
- Give it a minute.
Bir tane daha ver.
You can have it. You have to give me a minute to put it in a box for you, okay?
Bir dakika ver ki kutuya koyalım, Tamam?
Give me a minute to get it stable.
Sabitlemem için bana bir dakika ver.
All right. Give me a minute. It's a bit fiddly.
Tamam, bana bir dakika ver, biraz zor bir yerde.
If you give me a minute, I can scramble the signal, make it untraceable.
Eğer bana bir dakika verirseniz, sinyali karıştırabilirim ve izlenmemesini sağlarım.
It's a 10-minute procedure but it'll give them a nice financial cushion.
On dakikalık bir prosedür. Ama finansal açıdan onları rahatlatacak.
It'll take a minute for the launch to process after you give the order.
Saldırı emri verdikten bir kaç dakika sonra başlar.
So I said yes, figuring that the minute he put it in the oven and leaves the kitchen, I can sneak in and give it a nice herb-bitter rub and stuff it with a pancetta-chestnut stuffing.
Ve evet dedim bunu duyar duymaz hindiyi fırına koydu ve mutfaktan çıktı gizlice içeri girdim ve hindiyi acı baharatlarla ovdum ve içini kestaneli pancetta ile doldurdum.
Never give her the opportunity to give you a thirty-minute lecture on how, if you'd brought the second bathing suit like she told you to, it wouldn't have mattered that the first one's strap broke in a freak poolslide incident
Hiçbir şeyi şansa bırakmayacaksın. Yoksa sana yarım saat nutuk çeker. Onun dediği gibi 2. bir mayo getirirsen, mayon hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir havuz kazasında kopsa da sorun olmaz.
Give me a minute. I'm working on it.
Bir dakika izin ver, üzerinde çalışıyorum.
It's not made of wood, but give me a minute.
Tahtadan değil ama bana bir dakika ver.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]