Hand side Çeviri Türkçe
403 parallel translation
No, the left-hand side.
Hayır, sol taraftan.
It's on the right-hand side there.
Sağ alt köşeyi.
And Dasher... Oh, Dasher should be on my right-hand side.
Ve Dasher sağ tarafımda olmalı.
I, who will sit on the lord's right-hand side and chat to michelangelo...
Ben ki tanrının sağ yanında oturan ve Michelangelo ile sohbet eden...
Put your car on the left-hand side.
Sen arabanı sol tarafa yerleştir.
There was a baker's halfway down on the left-hand side.
Orta tarafta, yolun solunda bir fırın var.
Look under the pillow at your left-hand side.
Soldaki yastığın altına bak.
Press the three lower planets on the left-hand side simultaneously.
Sol taraftaki, aşağıdaki üç gezegene aynı anda basın.
On the left hand side?
sol tarafta mı?
You'll find Mrs. Karras on the last bed on the left-hand side.
Bayan Karras en sonda, solda.
Right hand side of the balcony.
Balkonun sağ tarafında.
It's three buildings down on the left hand side... over by the main gate.
Üç bina aşağıda sol tarafta, ana bahçe girişi yanında.
At almost the last stage, Munch attacks the canvas again scoring deep into the oil and, in one gesture of broad sweeping strokes eliminates the carefully executed window, curtains and flowerpot on the right-hand side of the canvas,
Neredeyse son aşamadayken, Munch tuvale tekrar saldırıyor. Boyaya derin çizikler atıyor ve kabaca bir el darbesi hareketiyle itinayla yapılmış olan pencereyi, perdeleri ve saksıyı yok ediyor. Bunlar tuvalin sağ tarafında.
Back in the right-hand side, next to her.
Sağ tarafta, hanımefendinin yanında.
And on the left-hand side of the road.
- Ve yolun solundan git. - Ve yolun solundan git.
It's on your right hand side.
Sağ tarafta.
It's the red bit on the left hand side, below the Mediterranean.
Akdeniz'in birkaç santim altında soldaki kırmızı parça...
You take the right-hand side.
Sen sağ tarafı al, ben de solu.
Well, you know, I've done the right-hand side for five days in a row, and almost everything's gone wrong.
Aslına bakarsan,... beş gündür sağ tarafı alıyorum ve neredeyse her şey ters gitti.
Let me take the left-hand side.
İzin verirsen sol tarafı alayım.
See the red cliff on the right hand side?
Sağ taraftaki kayayı görüyor musun?
Little green house on your left-hand side.
Solunuzdaki küçük yeşil ev.
There is no vehicle save a dog-cart which throws up mud in that particular way, and then only when you sit on the left-hand side of the driver.
Çamuru bu şekilde yukarı doğru sıçratan başka bir atlı araba yok ve bu durum sadece sürücünün sol yanına oturmanız halinde mümkün olabilir.
Sit down the two of you on the right hand side and the other two on the left.
Siz ikiniz sağ tarafta, diğer ikiniz de solda durun.
She's in the left-hand side of the churchyard.
Kilise bahçesinin sol tarafında yatıyor.
About that time, a police came out of a restaurant... on the right hand side of the road... and he went to pull the man over.
O esnada, restorandan bir polis çıktı, yolun sağ tarafına geçti ve o adamı sağa çektirmek için harekete geçti.
Two blocks down, right-hand side.
İki blok aşağıda, sağ tarafta.
She was with the poker in her hand just by her side anyway.
Elinde ocak demiri vardı. En azından yanı başında.
A thousand shall fall at thy side, and ten thousand at thy right hand ; but it shall not come nigh thee.
Bin tanesi senin yanına düşebilir, ve on bin tanesi de sağ eline ama hiç biri yakınına bile gelmeyecek.
Every night, sometimes during the day... but certainly at night... you'll have it with you, bobbing there in the sea... its filthy, evil hand coming over the side of your bed... and screaming at you!
Her gece, bazan gün boyunca... ama çoğunlukla geceleri... denizde orada sallanan bu pis,... yatağının kenarındaki bu kötü el.. ve çığlık senin yanında olacak!
How could I have been so blind as not to know that stone was sent from the other side by the hand of Corbin, reaching out from beyond the grave?
Nasıl bunu anlamayacak kadar kör olabildim? O taş, mezarının ötesinden uzanarak Corbin'in eliyle öbür taraftan gönderildi.
On the other hand. It you cooperate. I promise that you'll end this war alive... and on the winning side.
Diğer yandan, işbirliği yaparsan savaşın sonunda hayatta kalacağına ve kazanan tarafta olacağına söz veriyorum.
Not as pretty as the first... but anyway, I took her hand and stroked it on the other side this time, just for a change.
Onun kadar güzel de değildi zaten neyse, elini tuttum ve bu sefer değişiklik olsun diye diğer taraftan okşamaya başladım.
Putitika everything, and my right hand Son, the spirit, at my side, there.
Putitika herşey, ve sağ kolum Oğul, ruh, benim yanımda, orada.
One hand is swinging and the other's like nailed to his side.
Bir el sallanıyor, diğeri yana çivilenmiş gibi!
Let your hand drop to your side and let the gun slip out.
Kolunu yana indir ve silahı hafifçe bırak.
And a hand of chicken, and on the side, a golden corn all soaked in butter with a touch of cloves.
Ve tavuk bir el ve yan üzerinde, altın mısır Tüm karanfil bir dokunuş ile tereyağı batırılmış.
On the other hand, it had the Commission William Allan White, to defend America helping the Allies, who were of the other side.
Diğer bir grupsa Müttefiklere Yardımla Amerika'yı Savunma Komitesi'ydi ( CDAAA ).
Rommel was in the hand the prize that not yet had obtained, the prize that Churchill, for a side, had denied...
Rommel'in önceki yaz elinden kaçırdığı ödüle giden yol açılmıştı. Churchill'in, hiçbir zaman vermeyi istemediği bir ödül :
I made the pipe the side, it extended to me the hand and I left the room.
Selam verdim. Elini uzattı ve odadan çıktım.
Onion, if you want to give you one hand, the whole town will be on your side.
Soğan, sana destek olmak istiyoruz, bütün kasaba senin yanında olacak.
If the sword is all that you're prepared to show us Britons, then be prepared to carry it forever in your hand... and sleep with it forever by your side at night!
Biz Britanyalılara göstereceğiniz tek şey kılıçsa o kılıcı sonsuza dek elinizde taşımaya hazır olun ve geceleri uyurken başucunuzdan ayırmayın sakın!
His side under me, waiting for my hand.
Teni elimin altında, dokunulmayı bekliyordu.
In one way, I felt sorry for him...'cause he had nobody to stand out for him... be by his side... hold his hand when he needs attention or somethin'.
Aslında ona acıyordum, çünkü ona arka çıkacak, her zaman yanında olacak bir kimsesi yoktu.
Even if we win, even if we play so far over our heads that our noses bleed for a week to ten days, even if God in heaven above comes down and points his hand at our side of the field,
Kazansak bile!
"Whoom" it goes over to the left-hand side.
Soldakinin üstüne yatıyor.
One hand on this side, and the other one like this.
Bir el bu tarafta, diğeri de bu şekilde.
And I saw there were holes in her hand and in her side.
Ellerinde ve yan kısmında delikler olduğunu gördüm.
It arms in the left hand, injured in the left side...
Silah sol elde, sol tarafından yaralanmış.
- Alex, when he comes in, side step and use your ridge hand.
Alex. Ne zaman ona yaklaşırsan ellerini kullan.
Take the reins in your right hand, stay on the left side of your horse.
Dizginleri sağ elinize alın ve atınızın sağ tarafında kalın.
side 253
sideways 34
sides 51
sided 108
sidekick 32
sidebar 61
side up 19
side note 16
sideshow bob 30
side door 25
sideways 34
sides 51
sided 108
sidekick 32
sidebar 61
side up 19
side note 16
sideshow bob 30
side door 25
side by side 69
side pocket 20
side to side 29
sided love 19
hand it over 300
hand man 144
hand corner 30
hand to god 58
hand in hand 35
hand it to me 30
side pocket 20
side to side 29
sided love 19
hand it over 300
hand man 144
hand corner 30
hand to god 58
hand in hand 35
hand it to me 30