English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ H ] / Have i

Have i Çeviri Türkçe

702,460 parallel translation
What have I ever done to you that is so bad?
Size bu kadar kötü ne yaptım ben?
And it's my fault, for thinking that I could have it all, that I could be a mom, and this hotshot lawyer, when the truth is, I can't even go five minutes without barfing in somebody's handbag.
Hem anne hem de başarılı avukat olmak birilerinin çantasına kusmadan 5 dakikam geçmiyorken hem de...
- I don't have it.
- Bende yok.
I have to say, I never thought I'd be having drinks with Ben Wheeler.
Söylemem gerek, Ben Wheeler ile içki içeceğim hiç aklıma gelmezdi.
So she already went out with the rebound guy, and if I would have asked her out like I wanted to, then she'd be crushing on me now?
Yani kafa dağıtacağı kişiyle çoktan çıkmış ve ona planladığım gibi çıkma teklifinde bulunsaydım şimdi benimle mi âşk yaşardı diyorsun?
I know, that's why we have to hurry.
Biliyorum, bu yüzden acele etmeliyiz.
You know, I have to say, it was pretty exciting playing a pregnant mannequin.
Hamile bir vitrin mankenini oynamak gerçekten heyecan vericiydi.
I think he might have killed somebody.
Sanırım birini öldürdü.
You know, I have spent my entire life trying to get you to like me.
Hayatımı kendimi size sevdirmeye çalışmakla geçirdim.
I have been hard on you... but it's not because I don't care about you.
Sana çok yüklendim ama bunun nedeni seni önemsememem değil.
Well, you said if I fixed all the stuff that was broken, then maybe we wouldn't have to move.
Bozuk olan şeyleri tamir edersem taşınmamıza gerek kalmayacağını söyledin.
I don't care, because if I don't get to see if we have something, then I've got nothing.
Umrumda değil. Çünkü aramızda bir şey olup olmadığını göremezsem zaten hiçbir şeyim kalmaz.
When I heard you broke up with Dr. Mike, I just should have come up, but I-I sent in Ben because I thought you needed a rebound, but then you'd already rebounded, so then we had to rebound the rebound,
Dr Mike'tan ayrıldığını duyduğumda, yanına gelmeliydim ama kafa dağıtacak birine ihtiyacın olur diye Ben'i gönderdim ama zaten sen onu hâlletmişsin.
50 years have passed, but I do not age.
50 yıl geçti. Ama ben yaşlanmadım.
I always have.
Hep buldum.
As long as I have breath in my body, I will strike you down!
Nefes aldığım sürece, öyle ya da böyle işini bitireceğim!
50 years have passed, but I do not age.
50 sene oldu. Fakat ben yaşlanmadım.
I have questions, mother.
Sorularım var anne.
- I have already told you the truth.
- Sana zaten gerçeği anlattım.
What do you know of me, everything I have endured up until this moment?
Hakkımda ne biliyorsun ki şimdiye kadar nelere dayandığımı? !
Well, I don't care that you don't care, because I have just been nominated for a New York Entertainment Award!
- Umurunda olmaması umurumda değil çünkü New York Eğlence Ödülleri için aday oldum!
I think you might have a drinking problem.
Bence alkol problemin var.
Those of us in the running have been jumping through hoops for months, and I think we deserve to know.
Rekabet içinde olanlar aylardır çok uğraşıyor ve bence bilmeye hakkımız var.
I'm gonna have everyone stay late tomorrow, so you can present the closing arguments to the McDougal case, and if we're suitably impressed, well, I think we'll be able to make a decision.
Yarın akşam kimseyi erken bırakmayacağım böylece McDougal davasının savunmasını yaparsın ve herkes etkilenirse kararımızı veririz.
I have six interviews and a bachelor party to go to.
Altı mülakata bir de bekarlığa veda partisine çağırıldım.
Look, man, I know you don't have the best relationship with your mom, and I envy you for that. But this could be the fresh start.
Dostum, annenle harika bir ilişkiniz olmadığını biliyorum ve bu konuda seni kıskanıyorum ama belki yeniden başlarsınız.
I don't think you have a choice.
- Bence çok bir seçeneğin yok.
Wh-Why do I have to do it?
- Ben mi? Niye ben yapıyormuşum?
Why he had to have a drink before he brought the cat in, I'll never know.
- Kediyi getirmeden neden o kadar içtiğini asla bilemeyeceğim.
Well, a better friend would know I have no self-control.
Arkadaşlarım kendimi tutamadığımı bilir.
I like it, I like it, but do you have another plan where I'm not stuck with the my mom at the end?
Beğendim, güzel plan ama sonunda annemle kalmayacağım başka bir planın var mı?
I think you have a call.
Telefonun çalıyor.
I don't care how deep you have to dig to find an ounce of unconditional love and support, but you better do it.
İçindeki koşulsuz sevgi ve destek kırıntısına ulaşmak için ne kadar uğraşman gerekir bilmem ama bunu yapsan iyi edersin.
And I'm sorry if I have a hard time showing it.
Bunu gösteremediğim için de özür dilerim.
You know, just once, I'd like to not have to run out of someplace fancy with you.
Bir kez olsun güzel bir mekandan seninle kaçmak zorunda olmamak isterdim.
- I don't have to answer your question.
- Sorunu cevaplamama gerek yok.
I shouldn't have come.
Gelmemeliydim.
I'll just have a look.
Sadece bakacağım.
Maybe I won't have you.
Belki sana sahip olamayacağım.
- Do you want me to take a look? - I have to go to work now, but later?
sonra olmaz mı?
Sorry, Miss Denny, can I have a moment, please?
biraz konuşabilir miyiz lütfen?
So do I. I have them all on CD, to my shame.
Ben de. Ne yazık ki hepsi CD'de.
I wouldn't have a clue.
Tam bilmiyorum.
I don't sound anything like The Beatles, I'll have you know.
bilmeni isterim.
I have never slept with a man that I just met.
Daha önce hiç yeni tanıştığım bir erkekle yatmadım.
If there's something going on, I have to know, so we can all work towards a satisfactory situation.
bilmem gerek. Böylece hepimiz memnun edici bir duruma çalışabiliriz.
Otherwise, I have to do something and you'll have no choice
başka türlü şeyler yapmam gerekecek ve başka seçeneğin olmayacak.
If I have to.
Eğer gerek varsa.
I don't want to have to lose anyone over this.
Bu konu yüzünden kimseyi kaybetmek istemiyorum.
- I have some work to do myself, so... - Yeah, no problem.
sorun yok
I said I'd e-mail my reports in the morning. I still have half of them to do.
hala yarısını yapmam lazım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]