He looked Çeviri Türkçe
5,489 parallel translation
Roger went out and he looked for people like Michael Moore.
Roger, Michael Moore gibi insanların peşine düşüyordu.
He looked for people like me.
Benim gibi insanları arıyordu.
And the first day or two he looked in the mirror... he was very pleased with what he saw.
İlk bir iki gün aynaya baktı ve gördüğü şey çok hoşuna gitti.
He looked young, he looked happy, and those warm hands, and, you know...
Genç görünüyordu, mutlu görünüyordu ve o sıcacık elleri ve işte...
- Do you know how he looked on me?
- Bana attigi bakis...
He looked hungry, so I gave him the last one.
Aç gözüküyordu, son çöreği ona verdim.
She looked pretty bad to me, dude. Maybe he hit her.
- Bana çok kötü geldi, belki de onu vurmuştur...
Do you think he looked sad?
Üzgün görünüyor muydu sence?
HE LOOKED LIKE YOU.
Tıpkı sana benziyor.
And then when she looked in the mirror sometimes, she would see him, and... That he could get inside her.
Sonra da ne zaman aynaya baksa bazen onu gördüğünü ve içine girdiğini söyledi.
Well, he looked to me like a dodo.
Bana bir budala gibi baktı.
He looked one last time... that was the last time I saw him.
Dönüp son bir kez baktı. Bu onu son görüşümdü.
He looked at me for a while.. .. and then prescribed a medicine for me.
Bir süre bana baktı, sonra da bu ilaçları yazdı.
He looked average.
Ortalama biri gibiydi.
He looked in mine.
O da benimkilere baktı.
He looked familiar.
Tanıdık birine benziyor.
He looked at her, and she looked at him but they said nothing.
Erkek kıza baktı, kız da ona. Zira tek kelime dahi etmediler.
Tell me what he looked like! - Tell me what he looks like.
- Nasıl görünüyordu söyle!
- He looked up. - Hey hey!
- Zam bekliyordum da.
He looked so frightened. I'm looking for my son.
Oğlumu arıyorum.
He was there at the window and he looked at me.
Pencereden bana bakıyordu.
He looked right at the camera.
Kameraya bakmış.
We met in a cabin he claimed was his, but I looked it up, and it's just some rental.
Bir kulübede görüşmüştük. Hayır, onu bulmamın veya iletişime geçmemin bir yolu yok.
Some scientist looked way, way back in our evolution and he discovered that all humans come from just two kinds of monkey - the chimpanzee and the bonobo.
Bazı bilim adamları insanların nereden geldiğini bulmak için evrim tarihinin derinliklerini araştırmış ve iki çeşit maymundan geldiğimizi bulmuşlar. Şempanze ve bonobo'dan.
He lorded over his company Cossack with an iron fist and a white-maned hair metal band wig that looked like Dog the Bounty Hunter had been dropped into a deep fryer.
Şirketi Cossack'i demirden bir yumrukla ve metalcilerin saçları gibi beyaz bir yeleyi andıran, fritöze düşürüldüğünden şüphelendiğimiz bir perukla yönetirdi.
He told me I looked like a boy.
Oğlan çocuğu gibi göründüğümü söylemişti.
He envied girls. No matter how they looked, what they lacked in terms of the ideal, there were men who wanted them, who celebrated them on websites and file sharing networks.
Nasıl görünürlerse görünsün kızlara imreniyordu ideallik açısından yoksundular ama onları isteyen, web siteleri ve dosya paylaşım ağlarında onları kutlayan erkekler vardı.
Rust would pick a fight with the sky if he didn't like its shade of blue, but when we finally got him over to the house... this is when that case was hot... poor bastard looked like he was on his way
Rust, gökyüzünün mavisini beğenmezse gökyüzü ile kavgaya tutuşacak birisiydi. Fakat nihayet onu evimize getirtebildiğimizde ki o zaman bu dava o kadar önemli değildi zavallı piç sanki evime değil de idam mangasına gidiyormuş gibiydi.
It looked like he was burned.
Yanmış gibi görünüyor.
From our very beginning mankind has looked to the heavens and given names to what he saw.
İnsanlık, tarihin ilk çağlarından beri hep gökyüzüne baktı.. Baktı ve orada gördüklerine isimler verdi.
I looked back through his record, he had a regular accomplice early on...
- Ben de kayıtlarına baktım... Eskiden bir suç ortağı varmış.
I looked at his ass, just stuck up in the air. And I thought about what he did.
Havaya diktiği kıçına baktım ve yaptıklarını düşündüm.
You said Bill looked like a drug addict and that he had no business working around people.
Bill'in bir uyuşturucu bağımlısı gibi göründüğünü ve çevresindeki insanlarla hiç işi olmadığını söyledin.
Been that way since one monkey looked at the sun and told the other monkey, "He said for you to give me your fucking share."
Maymunun biri güneşe bakıp, diğerine "Bana, elindekini vermeni söyledi" dediğinden beri bu böyle.
Looked like he was going to hang on.
Asılacak gibiydi ama,
Also, Your Honor, sad to have to say, he's got himself a drinking problem that needs to be looked into.
Bir de Sayın Yargıç, üzülerek söylüyorum kendisinin alkol sorunu var ve tedavi olması gerekiyor.
and... and sort of looked up and he's standing, and I could see he was kind of fascinated by what was on the walls and he said, "Do you wanna come up to my room"
Duvardaki şeylere hayran kaldığını görebiliyordum. "Odama gelip bakmak ister misin?" diye sordu.
- We spoke about that because the first time I saw INXS play, I thought that he'd looked at me, which an audience member is supposed to do.
Bundan söz ettik çünkü INXS'i ilk kez izlediğimde bana baktığını düşünmüştüm. Zaten izleyicilerin bunu düşünmesi gerekir.
Everyone in the audience should feel like you've looked at them, and it became apparent that he probably never saw me, just a blur.
Her seyirci ona bakıyormuşsun gibi hissetmelidir. Sonradan beni hiç görmediği anlaşıldı tabii. Bulanık görüyormuş.
Had you looked after him better, - he would have been fine now.
Ona sonra daha iyi bakmış mıydın, - şimdi iyi olmak isterdi.
Stick one of those in Ricky's hand, he would have looked like an average-sized man.
Şunlardan birini Ricky'nin eline versen normal boyda bir adam gibi gözükürdü.
Well, I'll make sure he's looked after, don't worry.
Peki, ona bakılacağına söz veriyorum. Endişelenmeyin.
And every time I looked at him and he was... twitching and cursing and what not... it felt like I was looking at someone else's kid.
Seğirirken ve küfürlü konuşurken ona her baktığımda sanki başka birinin çocuğuna bakıyormuşum gibi hissedttim.
I remember clearly how brilliant Didrich looked when he rode on his high horse and looked like a prince.
Atının üzerinde gerçek bir prens gibi gelen Didrich'in ne kadar yakışıklı olduğunu hatırlıyorum.
I mean, he wouldn't have looked like that.
Demek istiyorum ki böyle görünmeyebilir.
After that happened, he always looked away, like you do.
O olaydan sonra hep yüzünü yana çevirirdi. Senin yaptığın gibi.
I stood in Will's shoes, looked through his eyes, and I saw death how I imagined he would see it.
Will'in yerine geçtim onun gözlerinden baktım ve ölümü gördüm onun nasıl görebileceğini hayal ettim.
It was later that I learned that he wanted to sketch my eyes, but didn't have the courage. I realized that he never looked me in the eye,
sonradan öğrendiğim üzere benim gözlerimin resmini yapmak istemiş, ama benim farklı bir şey yapacak cesaretim yoktu.
He just smiled and looked back at me in a silly way.
Sadece aptalca gülüp bana baktı.
Looked like he was gonna pass out right there on the floor.
Her an yere yığılacakmış gibi görünüyordu.
He was telling us the values of things he had not even looked at.
Henüz bakmadığı şeylerin ne kadar edeceklerini söylüyordu.
he looked at me 43
he looks just like you 33
he looks like you 29
he looks like me 17
he loves you 282
he looks 48
he loves me not 34
he loved it 69
he loves me 242
he lost 58
he looks just like you 33
he looks like you 29
he looks like me 17
he loves you 282
he looks 48
he loves me not 34
he loved it 69
he loves me 242
he lost 58