English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ H ] / He won't come

He won't come Çeviri Türkçe

703 parallel translation
I trust that my nephew won't go off the deep end... and he'll come back to his senses.
Çünkü yeğenimin sonuna kadar gitmeden aklını başına alacağından eminim.
I pull and I pull, but he won't come up.
Çekiyorum, çekiyorum ama bir türlü kalkmıyor.
He won't come within a hundred yards of the compound.
Buraya yüz metreden fazla yaklaşmaz.
I've a feeling that he won't come alone.
İçimden bir ses yalnız gelmeyecek diyor.
- Don't worry, lady. He won't come in here again.
- Korkmayın bayan ; buraya tekrar gelemez.
If he won't come on foot, well, we'll have to carry him.
Kendi gelmezse taşıyarak götürürüz.
- He will come back, won't he, Gaston?
- Geri gelecek, değil mi Gaston?
- But he won't come to see me.
- Ama beni görmeye gelmedi.
He won't come now
Artık gelmez.
- He won't come
- Gelmeyecek.
Some day Jameson will go across the bay and he won't come back.
Bir gün Jameson körfezi geçecek ve geri gelmeyecek.
Yeah, bet he won't ever come back in here, now that he's got a pup.
Tabii o köpeği ele geçirdi ya, artık zor gelir buraya.
- He won't come back!
- Geri dönmeyecek!
The boys will see that he won't come back.
Çocuklar geri gelmeyeceğini sağlar.
He won't come back.
Geri dönmeyecek.
I won't know what he looks like or where he'll come from or what he'll be.
Neye benzediğini, nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmemeliyim.
Pity that he won't come to Paris with me.
Ne yazık, benimle Paris'e gelmiyor.
He says you come in peace today, but there won't be any peace... if you try to take the singing wire through the Ogallala nation.
Barış için geldiğinizi söylüyorsunuz, ama eğer şarkı söyleyen teli Ogallala Ulusunun toprakları içinden geçirmeye çalışıyorsanız burada barış olmayacak.
And you say he won't let her come home?
Ve sen George'un, onun dönmesine izin vermeyeceğini mi söylüyorsun?
If we can't break in, he won't come out?
Zorla giremezsek, dışarı çıkmayacak mı?
He won't come back anymore, Elizabeth.
Artık gelmeyecek Elizabeth.
He won't come home for another hour.
Daha bir saat eve uğramaz.
He will come over here, though, won't he, George?
Buraya gelir, değil mi, George?
Day will come, he won't even want to.
Gün gelecek, senden hiçbir şey istemeyecek.
- He won't come tonight, Nick.
- Bu gece gelmeyecek Nick.
Tane, I'm afraid he won't come back at all
Tane, korkarım hiç geri gelmeyecek artık.
He won't come into the combination Unless I force him,
Onu zorlamazsam birliğe katılmaz.
- He ain't dead, but he just won't come to.
- Ölmemiş, ama baygınmış.
HE WON'T COME BACK AGAIN.
Bir daha gelmez artık.
HE WON'T COME BACK. HOW DO YOU KNOW?
- Öyle yapacağını nerden biliyorsun?
- He won't come back.
- Geri gelmeyecek.
I thought, he won't come back and if he does, when he returns from his own people he will look at me with cool eyes.
Dönmeyecek diye düşündüm. Dönse bile kendi halkının yanından geri gelirse bana soğuk gözlerle bakacaktır dedim.
What if he won't come back?
Ya geri gelmezse?
We won't have to. He'll probably come right out here looking for you.
Gerek yok.muhtemelen sizi aramaya gelecektir.
He figures the police have been there and they won't come looking again.
Polisin burayı kontrol ettiğini ve tekrar uğramayacağını düşündü.
I only send him cigarettes so if he gets out, he won't come here and make trouble.
Sırf çıktığında buraya gelip olay çıkarmasın diye ona sigara yolluyorum.
Look at the way he's taken it in his head to disown us without a shilling, and won't even come to dinner with us.
Bizi bir şilini olmayan bizleri inkar edişine de bir bakın bu yüzden bizimle akşam yemeğine bile gelmedi.
He said if you won't come to the phone than to come back to the paper.
Eğer telefona gelmeyecekse gazeteye gelsin dedi.
He won't come.
gelmeyecek.
He won't come back.
Çok inatçıdır, gelmez.
- No, no. He won't be long! You better come aboard and wait for him.
En iyisi buraya gelip, gemide beklemeniz.
But he'll draw himself a line he thinks fair, and he won't come over it.
Ama adil olduğunu düşündüğü bir sınır koymuştur kendine ve onu çiğnemez.
Perhaps he won't be home until late tonight, or he may even camp in the hills and come in tomorrow after you're gone.
Belki gece geç saatlerde eve gelir... veya tepelerde kamp kurup yarın siz gittikten sonra burada olur.
As long as he's around, a coyote won't come within 10 miles.
- Kurt etraftayken çakallar 16 km yanına bile yaklaşamaz.
He won't be and he ever finds out that you're the party to come looking for...
İyi düşün, ya aradığı kişinin sen olduğunu öğrenirse...
He won't come back!
O geri dönmeyecek!
I'm sure he won't come.
Eminim gelmeyecektir.
- He won't come!
- O gelmeyecek!
Why, he won't come back.
Geri dönmeyecektir.
He wasn't at the town hall. He won't come.
Kasabada yoktu, gelmeyecek.
We three have always stuck together. He won't come.
Biz üçümüz hep birbirimize yapışığızdır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]