English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I got an e

I got an e Çeviri Türkçe

289 parallel translation
I got an E in every subject, including calligraphy and arithmetic.
Babanız güzel yazı ve matematikte hep "pekiyi" alırdı çocuklar.
Hey, I got an email from Mr Pewterschmidt.
Hey, Bay Pewterschmidt'ten bir e-mail gelmiş.
I got an e-mail from Keith.
Keith'den bir e-mail aldım.
I got an email from cousin Danny in Toronto :
Toronto'daki kuzen Danny'den bir e-posta aldım ;
Okay? I got an e-mail.
Bir elektronik posta aldım.
I got an e-mail from you, I guess by mistake but I think I can help you.
Senden bir email aldım, Sanırım bir yanlışlık var ama sana yardım edebilirim.
- I got an e-mail from Dad.
- Babamdan bir e - posta aldım.
I got an e-mail from your parents.
Ailenden e-posta aldım.
The next moning, I was about to buy my ticket to Germany when I got an e-mail.
Ertesi sabah Almanya biletimi almak üzereyken bir e-posta geldi.
He keeps calling me too, and I got an email.
Beni de arayıp duruyor, ve bir e-mailim var.
Two weeks later I got an e-mail from him from South Africa.
2 hafta sonra bana Güney Afrika ’ dan bir e-mail attı,
I waited a couple of days and then I got an email telling me to come to, er... come to a restaurant.
"Birkaç gün bekledim ve sonra içinde restorana gelmem gerektiğini yazan bir e-posta geldi."
Everything changed when I got an e-mail from my old college buddy Bryce Larkin.
Üniversiteden eski arkadaşım Bryce Larkin'den aldığım bir maille hayatım değişti.
I got an E.
A aldım, A.
I've got an E flat.
Bende Mi bemol yazıyor.
Ever since I got to Madrid, he has haunted me like an evil spirit.
Madrid'e geldiğimden beri uğursuz bir cin gibi peşimde dolaşıyor.
I've got to get you both out and back to Berlin immediately.
İkinizi de bir an önce buradan çıkarıp Berlin'e göndermeliyim.
I just got an answer to my telegraph to Blackwater.
Blackwater'e çektiğim telgrafa cevap da geldi.
It was no accident that I got to be the caretaker of Colonel Walter E. Kurtz's memory... any more than being back in Saigon was an accident.
Albay Walter E. Kurtz'un hafizasiyla ilgilenenin ben olmasi kaza eseri degildi... Saigon'da olmanin disinda hersey kazaraydi.
That night we left for Cholet where I got an accounting job in a textile firm.
# O gece Cholet'e gitmek için çıktık... #... oradaki bir tekstil firmasında muhasebecilik işi bulmuştum.
I got an NBC radio gig in the works I got a CNN feed tomorrow, I'm hot again.
Biliyorum, tamam mı? NBC'den bir radyo işi kaptım yarın CNN'e çıkacağım.
I've got to hang around a while and keep an eye on Nick.
Bir süre oyalanıp Nick'e göz kulak olmalıyım.
I got in the car and drove about an hour south of Flint to Detroit... to the world headquarters of General Motors.
Arabama atlayıp güneye doğru 1 saatlik yol kat ederek Flint'ten Detroit'e General Motors'un genel merkezine geldim.
Closest I ever got to Broadway was tending'bar at Sardi's.
Broadway'e en yaklaştığım an kendimi Sardi'deki barda buldum.
Kiss goodnight. I know. But I got an idea.
Biliyorum ama benim iyi bir fikrim var'ten'e kadar çok hizli say ve öp.
[Potter] Tell Kingsley I've got an angle for him.
Kingsley'e ona bir melek bulduğumu söyle.
I got enough money to make Mitch an offer.
Mitch'e bir teklif yapmak için yeterli param vardı.
I've got what looks like an emergency medical situation. Requesting E.M.S. Over.
Burada acil durum söz konusu, hemen bir yardım ekibi istiyorum.
It's just when I ran into Kristy, I just... I got swept up in the moment.
Sadece, Kristy'e rastladığım andan itibaren, sadece... o an ayaklarım yerden kesildi.
Sir, I'm afraid I've got nothing on any name change... for an Oliver Lang of Carson, Kansas.
Maalesef, Carson, Kansas'tan Oliver Lang'e dair isim değişikliğiyle ilgili bir şey yok.
When I tell Langley how an operation involving nine bureaus got blown, - your name is gonna be featured.
Langley'e dokuz şubenin ilgilendiği bir davanın nasıl mahvolduğunu anlattığımda,... senin adın sürekli geçmeye başlayacak.
- I've got an'E'.
Yatacağım. Bir hapım var.
And it was an email from him that I got yesterday that I didn't tell you guys about.
ve dün ondan bir e-mail aldım ama size söyleyemedim.
I got my hands on a copy of the ME's report.
Şu an M.E nin raporunu kopyasını elimde tutuyorum.
And I got an'E'train pulling out of the station.
Ve bir ex treni istasyondan ayrılıyor...
Listen, I've got to cut this talk short... but I sent you an e-mail, so read it.
Fazla konuşamayacağım, ama sana e - posta yolladım.
IT'S AN E-MAIL I GOT THIS MORNING FROM THE MONASTERY IN SAMYE.
Bu, bu sabah Samye'deki manastırdan gelen bir mail.
Oh, I think you owe me an answer, sir... and if you don't owe it to me, you owe it to Agent Scully... on this X-File case the FBI's got.
Sanırım bana bir cevap borçlusunuz, efendim bana değilse bile FBI'ın gizli dosya davası hakkında ki bilgileri Ajan Scully'e borçlusunuz.
Corey, when I was reviewing your grandmother's insurance policy, I noticed that she didn't specify an e-mail address, and that got me thinking.
Corey, anneannenin sigorta poliçesini okurken e-posta adresi vermediğini gördüm ve düşündüm.
I think you've got an uncomfortable e-mail coming your way, you know?
Bence rahatsız edici bir e-posta alacaksın.
I got a little e-mail this morning from an ex-girlfriend, who says she needs to "see" me.
Bu sabah eski bir kız arkadaşımdan e-mail aldım. Beni "görmek" istiyormuş.
I have not got an e-mail on this no one would talk!
Bu konu hakkında hiç e-mail almadım kimse bahsetmez!
I just got an e-mail from the copy editor of "Rolling Stone" magazine.
"Rolling Stone" un editörü mesaj attı şimdi.
It's an anonymous e-mail I just got.
- Az önce aldığım isimsiz e-posta.
Instead of a best friend, I've got an e-mail address that won't write back.
En iyi arkadaşım yerine hiç cevap yazmayan bir e-posta adresi var elimde.
Yeah, I also got an e-mail about rescheduling your lip-waxing appointment.
- Bıyık ağdası için randevu almamı istediğin bir e - posta daha geldi bana.
I had Martin explain to me three times what he got arrested for, because... it sounds an awful lot like I what I do here every day.
Martin'e hapiste yatmasına sebep olan olayı iyice açıklaması için tam üç kez sordum çünkü bu benim her gün yaptığım rutin hatalara korkunç derecede çok benziyor.
Now all I've got to do get him to lead me to Leanne.
Şu an yapmam gereken şey, bu cesedin beni Leanne'e götürmesini sağlamak.
- I just got an email from Michael.
- Biraz evvel Michael'dan e-posta geldi.
- I've got an E.
- Bir tane E'm var.
- An I.E.D. got our transport vehicle, I accidentally left a couple of chunks of my skull in Baghdad.
- Nakil sırasında aracımıza mayın çarptı, ben de yanlışlıkla kafatasımın bir kısmını Bağdat'ta bıraktım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]