I looked Çeviri Türkçe
14,814 parallel translation
I looked at the clock. It was three of them.
Üç el ateş açtılar.
I looked through the evidence, the remnants from his shop and found the herb I was looking for. Bitter cascara.
Kanıta, dükkânından geriye kalanlara göz attım ve aradığım bitkiyi acı barut ağacını buldum.
I looked forward to it.
Dörtgözle bekliyordum.
I looked through these records.
Bu kayıtların hepsine baktım.
When I came home, my sister said I looked gay.
Eve geldiğimde kız kardeşim geylere benzediğimi söyledi.
I looked around.
Etrafa bakındım.
I looked out the window and..... I remember this red blanket that they used to cover her when they wheeled her out.
Pencereden baktım ve onu sedyeyle çıkarırlarken üzerine örttükleri kırmızı battaniyeyi hatırlıyorum.
And he sat behind the camera, so that when I looked at him,
Kameranın arkasına oturdu.
But can you believe a year ago, I looked like this?
Ama benim 1 yıl önce böyle göründüğüme inanabilir misiniz?
I looked after you when I got back from my shift.
Mesaiden döndüğümde sana baktım.
- I looked into it.
- Baktım ona.
I looked you up when I went back to the FBI.
FBI'a döndüğüm zaman seni aradım.
I looked at the murder journals downtown in RHD, and there were entries on two other cases associated with that place.
RHD'nin elindeki cinayet defterlerini inceledim. Aynı otelle ilişkili iki kayda daha rastladım.
I looked into her eyes, and it wasn't pain.
Gözlerine baktım, bu acı değildı.
And the closer I looked, the more I realized that they had straightened out my eyebrows, made them look normal, and they had taken off the tips off the ears.
Dikkatle baktığımda, kaşlarımı düzeltip normal hale getirdiklerini ve kulaklarımın ucunu kestiklerini fark ettim.
The ritual became so ingrained and so important to me, because I looked forward to that release at the end of the pressure of the day with the dialogue, and the pace, and get 15 pages or 12 pages done today, and all of that sort of thing.
Ritüel benim için çok alışıldık ve önemli hale geldi çünkü günün stresinin ardından o rahatlama anını iple çekiyordum, onca diyalog, sürat, günde 15 ila 12 sayfa ezberlemek gibi şeylerden sonra.
Well, I looked better than your wife when I left her this morning.
Sabah ayrıldığımızda karın benden beterdi.
They don't accept submissions. I looked it up.
Çünkü araştırdım, başvuru kabul etmiyorlar.
No disrespect, but the Fiscal Control Committee, I looked it up, the guy I'd be working for, Mr. Gunns, that place?
Saygısızlık gibi olmasın ama Mali Kontrol Komitesi'ne baktım, patronlarım, Bay Gunns, o yer falan?
I know you are, I looked you up.
Biliyorum, seni araştırdım.
You remember, earlier... when I looked at your eyes?
Hani sabah gözlerinin içine bakmıştım ya? Bana bak.
And... and I looked at it and regardless of what direction he comes in, okay, - Mm-hmm. - he's gotta come in from the north on Monroe.
Biraz araştırdım, hangi yönden gelirse gelsin Monroe'nun kuzeyinden gelecektir.
I already fucking looked.
Buraya zaten baktım.
And I'm sure those baseball cards looked like an easy way to make a few extra bucks off that idiot, teach him a lesson, too.
O beyzbol kartlarını çalmak, kolay yoldan para kazanmak ve o aptala ders vermek için güzel bir yol biliyorum.
Well, I found a citrus one that looked good, so I thought I would try that.
Epey güzel görünen narenciyeler buldum, bir deneyeyim dedim.
I guess... One day, I just looked around at my life, at who I was. And I realized if I kept going the way I was going...
Sanırım bir gün hayatıma, kim olduğuma şöyle bir baktım ve eğer o şekilde devam edersem...
And I just... closed the door on that night, walked away... and I haven't looked back ever since, until now.
Yalnızca o gece kapıyı kapatıp uzaklaştım. O zamandan bu zamana kadar da arkama bakmadım.
I called them after the second one and they sent some little shit up here and he looked through our files and took some notes and then he ran back to Quantico as fast as his little $ 60 loafers could take him.
İkinci cinayetten sonra aradım ve buraya geri zekâlının tekini gönderdiler sonra dosyalarımıza baktı, birkaç not aldı ve topukları vura vura Quantico'ya geri döndü.
When I talked like that, they all looked at me like I was mad. They never understood.
Ben böyle konuştuğumda, hepsi bana deliymişim gibi baktı.
Men would have looked on in awe, wondering what adventures and mischief they'd missed in their lives that I'd lived in mine.
bir cani daha eksilirdi. Erkekler bana korkuyla bakardı, benim yaşadığım ve onların kaçırdığı maceraları, hikayeleri hayal ederlerdi.
Because he looked at me and addressed me as Sarah. He thought I was his wife.
Çünkü bana baktı ve beni eşi Sarah sandı.
I thought you looked familiar!
- Bir yerden tanıdık geldiğini biliyordum!
I never looked at another woman in 25 years.
25 yıl boyunca hiçbir kadına göz dikmedim.
Bobby looked up his socialite friends, Rad Taylor and her husband Steve.
Bobby, sosyetik arkadaşları Rad Taylor ve kocası Steve'i aradı.
When I first saw it..... it looked like an attempt to write "I love you".
İlk gördüğümde "seni seviyorum" yazmaya çalışılmış gibi geldi.
I thought you looked familiar.
Suratın tanıdık gelmişti zaten.
Well, I think from Marathon Sport. He looked like a little BU kid. Like a good kid, Carol, you know?
Iyi çocuklara benzıyorlardı Carol Bilirsin.
I must have looked like somebody that just arrived from off the boat from Transylvania.
Transilvanya gemisinden yeni inmiş biri gibi görünüyor olmalıydım.
And after that, my dad and I never again... looked back at the wreckage from our past, ever.
Sonrasında babamla ikimiz geçmişimizdeki kırgınlıklara asla dönüp bakmadık, asla.
I know it's not much, but when I mentioned it, Keane looked nervous.
Pek bir şey değl ama Keane gergin görünüyordu.
I HAVE looked after him!
Ben ona baktım!
I doodled something that looked like this this morning.
Bu sabah aynı buna benzer şeyler çizmiştim.
- You and I both know that this hearing and his nomination would be in a very different place if you looked like his wife.
- İkimizde biliyoruz ki, bu duruşma sonucu ve onun adaylığı çok değişik sonuçlanırdı, eğer sen onun karısı gibi olsaydın.
Then, when I moved up here, this world, I saw how everyone looked at me.
Sonra büyük şehre taşındığımda bu dünyada herkesin bana nasıl baktığını gördüm.
I will make sure my brother is looked after... and that his familia stays intact.
Kardeşimin bakılmasına ve onun familia'sının bozulmamasını sağlarım.
But, you know, I think we can all agree that Diane has never looked her age... till this year, sadly, when it all just kind of came crashing down on her.
Hayır! Ne? Yanlış aradım herhalde.
I bust the zipper on a Dior dress that looked smashing on me.
Dior elbisemin fermuarını patlattım. Bedenimi acayip sıkıştırıyordu.
I always wondered what she looked like.
Nasıl göründüğünü hep merak etmişimdir.
I imagine it must have looked just like that piece of felt.
Kedi gözüne bir keçe parçası gibi görünmüş olmalı sanırım.
He's the only living connection to my father... but there's no trace of Rupert, anywhere... and believe me, I've looked.
O benim babamla yaşayan tek bağlantı ama hiçbir yerde Rupert izi yok inan bana, baktım.
I've looked at them.
Daha önce baktım.
i looked it up 118
i looked up to you 18
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i looked down 17
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked around 20
i looked everywhere for you 19
i looked up to you 18
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i looked down 17
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked around 20
i looked everywhere for you 19