I look at you Çeviri Türkçe
9,305 parallel translation
You know, I... I look at you and I see a man who's played it safe his whole life. But lately, he feels like he's stuck in a rut.
- Yani sana baktığımda hayatı boyunca riske girmekten kaçınan ama son zamanlarda coşkusunu yitirmiş gibi hisseden bir adam görüyorum.
I look at you tonight and it's like no time has passed.
Bu gece sana bakıyorum da zaman hiç geçmemiş gibi.
I look at your body, you know what I see?
Vücuduna bakınca ne görüyorum biliyor musun?
I look at you and I see someone stained by death.
Sana baktığımda ölümle lekelenmiş birini görüyorum.
So now that I understand your bullshit... it's all that I see when I look at you.
Attığın palavraları anlayınca artık sana baktığımda başka bir şey göremiyorum.
Look, I want to believe you, but every time I look at you...
Sana inanmak istiyorum ama sana ne zaman baksam...
And that's what I see when I look at you, Tony.
Sana baktığımda gördüğüm bu, Tony.
Okay, you mind if I take a look at your face?
Yüzüne bakabilir miyim acaba?
Your tall friend kept buying me drinks, but all I could look at was you.
Uzun boylu arkadaşın bana içki alıp durmuştu ama benim gözüm senden başkasını görmüyordu.
now, i'm not looking for trouble, but when you look at me that way So..., did you see our friend?
Arkadaşımızla görüştün mü?
- I invite you to look at my war records, sir.
- Göreceksiniz ki...
I see how you look at her, but she will never value you for the man that you are.
Ona nasıl baktığını gördüm ama senin asıl değerini asla anlayamayacak.
Yes, that's why I wanted you to have a look at these.
- Evet, bu yüzden bunlara bakmanı istiyorum.
look, I know I'm an adult but you can just... smack me or punch me in the neck, anything you wanna do.
Bak, bir yetişkin olduğumu biliyorum ama bana tokat at, sırtıma yumruk at, ne istersen yap yani.
I mean, look at her! Can you believe I met her online?
Şuna bir bakın, onunla internetten tanıştığıma inanabiliyor musunuz?
I didn't look at it objectively... because you're my wife.
Objektif olarak değerlendiremedim çünkü sen benim karımsın.
( gasps ) Oh, let me look at you, no, I can't, I have to hug you first. Oh!
Dur sana bir bakayım, hayır bakamam, önce bir sarılayım.
Look, I'm sorry I snapped at you.
Bak, seni terlediğim için üzgünüm.
You see me as the villain but, Barry, if you were to look back look back carefully at everything I've done every wheel I have set in motion, you would realize I have only done what I had to do.
Biliyorum, beni bir cani olarak görüyorsun ama Barry, geçmişe bakarsan yaptığım her şeye, her eyleme dikkatlice bakacak olursan sadece yapmam gereken şeyleri yapmış olduğumu göreceksin.
Liat, I know you can see me. Look at me, please.
Liat, bana bak lütfen.
- I can have a look at the eye for you.
Gözüne bakabilirim istersen.
I mean, come on, look at you.
Yani kendine bir bak.
I brought you my portfolio to look at, and now I'm just, like... I feel stupid or something.
Bakman için portföyümü getirdim şimdi sadece aptal gibi hissediyorum.
You have to look at the cameraman, the producer lurking in the comer and say, "I don't give a fuck about any of you."
Kameramana, köşede... gizlenen yapımcıya bakıp... "Hiçbiriniz umurumda değilsiniz." demelisin.
Well, then I look forward to seeing you at the end of business tomorrow.
O zaman cevabını bekliyor olacağım yarın mesai bitene kadar.
Judging by the blank look on your face, I'm gonna go ahead and say you are not aware that your safe-deposit box at First River Bank was robbed.
- Suratındaki boş ifadeden First River Bankasındaki kiralık kasanın soyulduğundan haberin olmadığını söyleyeceğim.
I see the way you look at him.
- Ona bakış şeklini gördüm.
Look for my present. And when you are ready... I'll see you at home.
Hazır olduğunda da evde görüşürüz.
While you're standing back there hiding your face... I mean, look at this. Have you seen these?
Sen orada durup yüzünü gizlerken yani, şuna bir bak.
Look, T, I know you're mad at Ghost, you're mad at me, but you wouldn't ever...
Bak T, Ghost'a kızgın olduğunu biliyorum. Bana kızgın olduğunu. Ama sen asla...
I'd like you both to take a look at this photo.
İkinizin de şu resme bakmanızı istiyorum.
Well, no, but technically I would be at home to look after guests if you had to go somewhere.
Hayır ama mesela sen bir yere gitmek zorunda kalırsan misafirlerle ben ilgilenebilirdim.
I think you just need to go and have a look at the baby.
Sanırım gibip bebeğe bir bakmalısın.
I understand you're here to take a look at Jason's office.
Jason'ın ofisine bakmak için buradasınız sanıyorum.
So, if you, uh, leave this with me, I can have him take a look at it when he gets back.
Bunu bana bırakırsanız döndüğünce bir göz atmasını söyleyebilirim.
When you look back at the things you've done, the decisions you've made... Whoa. The last thing you want to feel is regret, am I right?
Yaptığın şeylere, aldığın kararlara geri dönüp baktığında hissetmek istediğin son şey pişmanlıktır.
Look, I'm not mad at you for sleeping around.
Bak, önüne gelenle yatmana kızgın değilim.
If you look at the facts, i think the attack will be impossible.
Duruma bakılırsa, bence bir saldırı imkansız.
No matter how you look at it, I don't remember anymore.
Nereden bakarsan bak hiçbir şeyi hatırlamıyorum.
♪ And then from out of nowhere, I'll look at you and think ♪
* Sonra bir anda, bakıyorum sana ve başlıyorum düşünmeye *
I can't even look at any of you anymore.
Artık hiçbirinize bakamıyorum bile.
I'm taller than you. Look at me.
Ben senden uzunum bir kere.
So, I took one look at them down there, digging in the mud, and you know what I said?
Çamurda kazı yapanları şöyle bir süzüp ne dedim biliyor musun?
I know you're independent, and you're capable of anything, but I just thought it might feel a little safer if you let me just take a look at it...
Bağımsız olduğunu biliyorum, her şeyi yapabilecek kapasitedesin ama eğer bir bakmama izin verirsen daha güvenli olacak diye düşündüm.
It just means so much to him, and when I look back, Kristina, if you remember where I was at when we started The Luncheonette, I was terrified.
Onun için anlamı çok büyüktü ve geriye dönüp baktığımda Kristina, Luncheonette'i açtığımız zamanı hatırlarsan, ödüm kopuyordu.
Look at me. I'm way older than you, and I'm not married.
Ben senden çok daha yaşlıyım ve evli değilim.
You know, I don't look at it as an experiment or a simulation at all.
Ben bunu tam olarak bir deney veya simülasyon olarak görmüyorum.
I see the way you two look at one another.
İkinizin birbirinize nasıl baktığınızı gördüm.
I-I can't even look at you with that thing.
Üzerinde şu şey varken sana bakamıyorum bile.
I can't look at you for another second, and if I stay in this house, I am going to lose my mind.
Sana bir saniye daha bakamıyorum ve bu evde kalırsam aklımı yitireceğim.
The way I look at it, sometimes you're safer when there's no way out.
Ben olaya şöyle bakıyorum : Hiç kaçış yolun olmadığında daha güvende oluyorsun bazen.
i look forward to working with you 27
i look forward to seeing you 17
i look forward to that 29
i look forward to it 171
i looked it up 118
i looked up to you 18
i looked 86
i look like shit 18
i look like an idiot 16
i looked everywhere 87
i look forward to seeing you 17
i look forward to that 29
i look forward to it 171
i looked it up 118
i looked up to you 18
i looked 86
i look like shit 18
i look like an idiot 16
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i look ridiculous 28
i looked down 17
i look good 37
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i look 42
i looked around 20
i looked everywhere for you 19
i look ridiculous 28
i looked down 17
i look good 37
i looked up 43
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i look 42
i looked around 20
i looked everywhere for you 19