I looked up Çeviri Türkçe
1,726 parallel translation
I looked up to him at everything.
Her şeyi ona bıraktım.
I looked up your field agent exam.
Senin saha testine baktım ve gördüm ki...
And you said :'Huh'And I looked up.
Sen seslendin, ben baktım.
I looked up and I saw a man on the hill who turned out to be Bob Smeet and I didn't want to be in the photo.
Başımı kaldırdım ve tepede bir adam gördüm. Fark ettim ki Bob Smeet'miş ve fotoğrafta olmak istemedim.
I looked up your war record.
Senin savaş kayıtlarını inceledim.
I was leaving the building, and I looked up.
Binadan çıkarken yukarı baktım.
I looked up, and there you were.
Yukarı baktım ve seni gördüm.
From the moment I looked up and saw her, I was captivated.
Kafamı kaldırıp onu gördüğüm an büyülenmiştim resmen.
I looked up everything about this bank.
Bu banka hakkında her şeyi araştırdım.
I looked up his birth date.
Doğum tarihine baktım.
I looked up at the stars, and I saw these 2...
Şöyle bir başımı kaldırıp yıldızlara baktım sonra birden iki tanesinin...
And that night I looked up...
Ve o gece, kafamı kaldırdım...
I don't know. It's just like one day I looked up, And I was living with a stranger. And...
Bilmiyorum bir sabah kalkıyorsun ve bir yabancı ile yaşıyormuşsun gibi geliyor ve...
I looked up D.I.D. on the internet.
İnternetten kişilik bölünmesini araştırdım.
I just laid there for a second, I looked up at the window and then I slid off and landed on the sidewalk.
Bir süre orada uzandım ve pencereye baktım ve sonra oradan kayarak kaldırıma indim.
I looked up, and he was... he was gone.
Sonra ona baktım ve o gitmişti.
So, I went to the office, and a few minutes later I looked up and there's Natalie spying on me from her bedroom window.
Ben de ofise gittim ve birkaç dakika geçmedi ki, baktım Natalie yatak odası penceresinden beni gözetliyor.
I looked up the preacher from New York State.
Dediğin vaizi araştırdım.
See, whoever used this on duckens labranche Probably wasn't walking around with something this big, So I looked it up On line, and they sell handheld stun gun versions.
Bunu Duckens Labranche üzerinde kullanan kişi her kimse, yanında bu kadar büyük bir şeyle dolaşıyor olamazdı.
I looked down that register like I was announcing the starting line up for All Star Baseball.
O listeye baktığımda sanki All-star maçının kadrosunu anons edecek gibiydim.
The tattoo on your chest, XIII. I looked it up online.
Göğsündeki dövme, onüç rakamı, internette biraz araştırdım.
No, you wait 90 days. I looked that shit up.
Hayır. 90 gün daha bekle.
I thought you were happy with me but you looked happier when we broke up.
Benimle mutlu olduğunu sanıyordum ama benden ayrıldığında daha mutlu görünüyordun.
I looked you up too, Senator.
Sizi de araştırdım, senatör.
I picked you up from school, then we went to the art museum... and looked at an exhibition.
Seni okuldan aldım ve "Pinakotheke" doğru gittik... veya öylesine gezindik ve daha sonra Sergi'yi gezdik.
I just looked up and down the whole train. He's not on it.
Treni altüst ettim ama hiçbir yerde yok.
I looked at you, and you lifted your head up slowly, and our eyes met.
Sana baktım sen de başını hafifçe kaldırdın ve gözlerimiz buluştu.
So I stood up and looked out across the dam.
Ben de ayağa kalktım ve baraja baktım.
I started to think maybe I'd made up in my mind it was Alice's body before I looked.
Düşünmeye başladım ki, bakmadan önce aklımda... Alice'in cesedini uydurmuşum.
We looked more closely... I got in right on the computer and from what could have looked like a female figure from a long way away, up close and tight you could see it was neither female or Alice.
Daha yakından baktık bilgisayarda baktım ve o figürün uzaktan bakınca kıza çok benzediğini sandık ama yakından iyice bakınca o figürün ne kız ne de Alice olmadığı görülebiliyordu.
But I can't imagine how you feel... ... affer my dad looked right at you and said... ... it's all your fault that they broke up.
Ama senin nasıl hissettiğini tahmin edebiliyorum babam sana bakıp, ayrılmalarının tamamen senin suçun olduğunu söyledikten sonra.
I saw the way you looked at me when you followed me up the stairs.
Beni takip ederken nasıl baktığını gördüm.
I lay back on the grass and looked up.
Çimenlere uzanıp onu izlerdim.
I was cassandra screaming that the sky was falling, but when they looked up, there was no cloud in sight.
Gökyüzünün düşeceği haberini verdiğimde havaya baktılar, tek bir bulut bile yoktu.
I looked it up online.
İnternetten baktım.
So... Did she tell you how good I looked when I'm dressed up? You know, like a chick?
Peki ben bir hatun gibi giyindiğim zaman ne kadar güzel göründüğümden bahsetti mi?
It means a man I once looked up to and revered is a man I should despise.
Hayran olup saygı gösterdiğim adamın nefret etmem gereken biri olduğu.
I looked it up and... Oh, wait, maybe you know this too.
Bunu araştırdım ve--oh bir saniye, belki bunu sen de biliyorsun.
I don't know, I got up, and Raquel was having breakfast here, but she looked awful.
Kalktım ve Raquel'in burada kahvaltı ettiğini gördüm ama hali kötü gözüküyordu.
When I sat down, she got up and went upstairs, but she looked awful.
Hayır etmedik, çünkü tam ben otururken kalktı ve tepsiyi alıp yukarı çıktı. Çok kötü gözüküyordu.
- I looked it up.
- Onu da araştırdım.
I know. Yeah, I looked her up.
O kişiyi araştırdım.
I looked them up.
Hepsine baktım.
I looked it up.
Onu inceledim.
I looked over and thought, "He's feeling her up!"
Ben de o ara, Tachuela karıyı parmaklıyor herhalde diye düşünüyordum.
- I looked it up online during takeoff.
Kalkış sırasında netten araştırdım.
So I got her another shot at being famous on a game show where people can challenge Erik Estrada to anything, but instead of becoming famous, she looked like a psycho, and even worse, I wound up blowing Darnell's cover in the witness protection program, which meant the family had to pack, except for one member.
Ünlü olması için onu, insanların Erik Estrada'ya meydan okuduğu bir programa çıkardım ama ünlü olmak yerine o psikopat gibi göründü ve daha da kötüsü, Darnell'in sanık koruma programındaki maskesini düşürdüm ki bu da bir üyesi dışında tüm ailenin taşınmak zorunda kalması demekti.
There were hundreds of kids who looked up to Chaz, just like I had- - kids who might never grow up to be astronauts but who Chaz had inspired.
Tıpkı benim baktığım gibi, Chaz'a bakan astronot olamayacak ama Chaz'dan ilham alan yüzlerce çocuk vardı.
I even looked you up online.
Seni Internet'te araştırdım.
But, I also looked At the days leading Up to both murders, And, wouldn't you know it, Jackpot of jackpots,
Ama, cinayetler öncesindeki kayıtlara baktım, ve süper bir şey buldum.
The first time I put on the green jumpsuit and the boots and I zipped them up, I looked at myself in the mirror and I thought, "Is this me?"
Yeşil tulumu ve botları ilk giydiğim ve fermuarlarını çektiğim zaman, aynada kendime baktım ve "Bu ben miyim?" diye düşündüm.
i looked up to you 18
i looked it up 118
i looked 86
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i looked down 17
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked around 20
i looked everywhere for you 19
i looked it up 118
i looked 86
i looked everywhere 87
i looked into it 48
i looked down 17
i looked all over for you 17
i looked for you 34
i looked around 20
i looked everywhere for you 19
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up north 49
up the stairs 74
up we go 50
up now 50
up high 87