English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I mean here

I mean here Çeviri Türkçe

6,047 parallel translation
Oh, I don't mean that chair. I mean your pa right here.
- O sandalyeyi değil, babanı diyorum.
I mean, you show up, here's this guy who's cool and exciting.
Yani, sen sırıtmak Burada serin ve heyecan verici bu adam.
I mean, you're going through a tough transition here.
Yani, üzerinden gidiyoruzBurada zor bir geçiş.
I mean, I'm their real dad, so, yeah, I'll be here every day.
Yani, ben, onların gerçek babanımbu yüzden, evet, ben burada her gün olacak.
David was- - well, I mean, my brother was supposed to stay here, but he, um, he snuck away to look for them two weeks after they left.
David'in... Şey yani kardeşimin burada kalması gerekiyordu. Ama iki haftadan sonra, o da, gidenleri aramaya gitti.
I'm- - but it- - I mean, it wasn't- - wasn't... easy here.
Ama burada da şartlar kolay değildi.
I mean, we have wood coming out of our ears here - with the trees and- -
Burada sürüsüne bereket odunumuz var ağaçlar ile ve- -
It's gone. I mean, someone's taken it. It's not here.
Birisi almış, burada değil.
I mean, I came out here thinking you could help me figure out what happened that night. And instead, I've had to endure 2 hours of pointed suspicion and a complete lack of compassion.
O gece yaşananları anlamamı sağlayabilirsiniz diye geliyorum onun yerine iki saat boyunca manidar bir şüphe ve anlayış eksikliğiyle karşı karşıya kalıyorum.
I mean, you brought me here so...
Yani, beni buraya getirdi bu yüzden...
I mean, look. Come here.
Bak, buraya gel.
I mean, at least the women are making an effort, but the men here?
Demek istediğim, en azından kadınlar direniyor... ama şu erkekler?
No, no, I mean, why did you come here initially?
Hayir, hayir, demek istedigim, ilk basta niye buraya geldin?
But the light's on, you're here, I'm here, that's gotta mean you're open.
Ama ışıklar açık, sen buradasın, ben buradayım yani açıksınız.
I mean, what is the impulse here?
Ne demek kızıma olan dürtülerim?
I mean, we have kids here who seem like they can run forever.
Demek istediğim... Burada öyle çocuklarımız var ki sonsuza kadar koşabilecek gibi görünüyorlar.
No, I mean, maybe you don't have to stay here.
Yok, burada kalmak zorunda değilsindir belki de demek istedim.
I mean, he's been playing sessions and he's been helping out around here.
Yani, burada oturumlarda çalıyor, etrafta yardım ediyor.
I mean, here's the deal, alright?
İşte size bir anlaşma.
I mean, you wouldn't lie to old Skid here, would you?
Dostun Skid'e yalan söyleyecek değilsin.
It doesn't mean I want to buy a vacation home here, but the trees are quite lovely.
Burada bir tatil evi satın almak istiyorum demiyorum, ama ağaçlar oldukça sevimli.
I mean, it was tough here.
bu senin için çok zor olmalı.
I mean, this is the look right here, man.
İşte böyle görüneceksin oğlum.
I mean, imagine having an intern with a lifetime of experience, as opposed to somebody who spent the last four years of their life playing beer pong. Do they eventually want jobs here?
Yani, düşünsene tüm hayat tecrübesine sahip bir stajer hayatının son dört yılını bira-pong oynayarak harcayan birine karşı nihayetinde onlar burada iş isterler mi?
I mean, we're super cas here. Well, I'm comfortable in a suit, if it's okay. No, it's fine.
Yani, biz burada süper rahatız sorun olmazsa ben takımın içinde rahatım hayır, bu iyi.
I mean, isn't that how we got here?
yani, bu duruma nasıl geldik değil mi?
I mean, she works on all cylinders all the time. Doesn't stop, doesn't sleep, never see her eat. Maybe it's good that I'm here, you know?
yani, o gün boyu tam hız çalışıyor durmadan, uyumadan yemek yediğini hiç görmedim bilirsin, belki burada olmam iyi birşeydir
I mean, I-I want what she wants, but you know what it's like around here. We don't see her enough, and maybe this can fix that. A CEO's gonna fix what's going on here, Matt?
yani, be-ben o ne istiyorsa onu istiyorum fakat buraların neye benzediğini biliyorsun onu yeterince göremiyoruz ve belki bunu düzeltebilir buralarda ne oluyorsa bir CEO düzeltebilir mi, Matt?
I mean, we're good here.
demek istediğim burada biz iyiyiz.
I mean I know it doesn't look like much right now, but all the land around here has been sold, so we wouldn't be on our own.
Şu an pek iyi görünmediğini biliyorum ama bütün arazi satıldı yani burada yalnız olmayacağız.
I mean, here comes my little sister after all these years. And I'm thinking,
Yıllar sonra kız kardeşim buraya gelmiş ve ben düşündüm ki :
I mean, I thought there'd be something up here.
Yani, burada Bir Şeyler olmalı diye düşündüm.
I mean, I thought there'd be something up here.
Yani, burada bir şeyler olur zannetmiştim.
I mean, what if they put him here to kill us like they did this guy?
Ya Toby'yi, bu adamı öldürdüğü gibi bizi de öldürmesi için buraya koydularsa?
But uh, I mean you can stay here if you want.
Ama sen istersen kalabilirsin.
I mean, I'm curious what's going on here.
Ne olup bittiğini merak ettim.
I mean, here it was, at 2 : 00 in the morning, and all of a sudden it was just like... this wave of anxiety came over me, and I'm - I'm up there, like, going, "Shit."
Yani, burada sabah 2 : 00 de oldu, ve sadece bir aniden gibi... anksiyete bu dalga üzerime geldi ve ben - ben gidiyorum gibi, orada değilim "Kahretsin."
- Yeah, and everything here, I mean -
- Evet, ben ve her şey, yani -
But the fact that you get away with it I mean, it's a testament to the to the reservoirs of affection in which you're held by the residents here.
Ama buna rağmen otelin dolu. Bu da buradaki misafirlerin burayı ve seni ne kadar çok sevdiğinin en büyük göstergesi.
I mean, that's why I'm down here power-washing cars every day.
Bu yüzden her gün burada araba yıkayıp duruyorum.
I mean, honestly, is that really what's happening here?
Şu anda lafı buna mı getiriyorsun yani?
Come on, guys, I mean, are we done here?
Hadi, çocuklar. Hala bitmedi mi? Gitmem lazım.
I mean, here we are, with the greatest power the universe has to offer at our fingertips and we're just a bunch of fuck-ups.
Evrenin sunduğu en büyük güç parmaklarımızın ucunda ama beş para etmez tipleriz.
I mean, I, look, man, I would've stuck around with you. But the thing is, I already got one strike against me and you know with the two strike rule around here...
Yani, senin yanında kalırdım ama, sorun şu ki zaten bir cezam var biliyorsun iki cezadan sonra...
I mean, we're all, we're all friends here.
Sonuçta hepimiz arkadaşız şurada.
Do you mean while I've been out there working my arse off trying to get this film ready, you've been in here dropping acid?
Yani ben kıçımı yırtarak filmi hazır etmeye çalışırken siz burada kafa mı çekiyordunuz?
I don't mean to overstep my bounds here, but I think that you might be wrong.
Sınırı aşmak istemiyorum, ama bence yanılıyorsun.
I mean, I could... walk out of here.
Demek istediğim, burayı bırakıp gidebilirim.
Hermann, I don't mean to pry, but is there someone else staying here with you?
Hermann, işine karışmak istemem ama burada seninle kalan başka biri mi var?
Liking one place doesn't mean you can't move to another one, so... I don't know, the question of whether I like it here or not is really moot.
Bir yeri sevmen, taşınmayacağın anlamına gelmez, o yüzden bilmiyorum, soru burayı sevip sevmemen değildi...
Well, I mean, we're here, right?
Sonuçta buradayız değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]