English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I mean us

I mean us Çeviri Türkçe

3,171 parallel translation
I mean us.
Bizi kastediyorum.
I mean, that's the thing that fucks us up.
Bizi mahveden de bu, değil mi?
I mean, look at us.
Şu halimize baksana.
but, I mean, you did teach us how to come together, Nick.
, Nick araya gelip nasıl.
I mean, it was one thing when you used to be one of us.
Sen de bizden biriyken olan bir şeydi bu.
I mean, she'll... she'll... she's gonna cut us in our sleep.
Yani kız bizi uykumuzda öldürecek ruh halinde. Bıçakla ya da çakıyla...
I mean, with everything going on with us right now.
Şu an başımızdan geçen tüm olayları kastediyorum.
But I'm... I'm not gonna pretend that what happened between us didn't mean anything.
Ama aramızda olanların hiçbir anlamı olmamış gibi de davranamam.
'Cause, I mean, he had to have told them some stuff that might not be too good for us.
Pek hayrımıza olmayacak şeyler de anlatmış olabilir onlara.
I mean, we have Skitters camped right next to us, walking around our city like nobody's business.
Yani, yan tarafımızda Sıçrayanlar kamp yapıyor. Kimsenin umurunda değilmiş gibi şehrimizde dolaşıyorlar.
I mean, the tides are carrying us out to sea!
Dalgalar bizi açığa sürüklüyor!
I mean all of us.
Hepinizi kastettim.
I mean, we can't all three of us live off George's wages.
Yani, hepimiz birden George'un maaşıyla geçinemeyiz.
I don't mean to drag him around with us.
Sürüklemeyi kastetmedim.
I mean, how could any of us be asleep, since...
Yani, her birimiz uyuyorken, şeyden beri...
I mean, God knows, it's terrible for the family, but... it's gonna cripple the rest of us, too.
Tanrı biliyor ya, aile için bir felaket bu ama bizim de belimizi bükecek.
And I mean, honestly, it's just changed us.
Ve harbiden söylüyorum ki, hepimiz çok değiştik.
I mean, yeah, it made her crazy, but sometimes the things that we love the most make us the craziest because we love them.
Yani evet onu deliye döndürüyordu ama bazen en sevdiğimiz şeyler bizi aslında en çok deliye döndüren şeyler oluyor.
I mean, breakups can be weird for all of us.
Yani, ayrılıklar hepimiz için garip olabilir.
I mean, Sebastian's never gonna let us in.
Yani Sebastian bizi partiye asla almaz.
I mean, what does that mean for us?
Yani bu bizim için ne anlama geliyor?
Will keeps suggesting Costa Rica, but, I mean, us gingers can't be that close to the equator. Why are you asking?
Will devamlı Costa Rica'yi öneriyor ama kızıllar ekvatorun o kadar yakınına gitmemeli.
I mean, isn't this gonna turn us into anti-social losers?
Yani, bu şey bizi asosyal tiplere dönüştürmeyecek mi?
I mean, the two of us...
Yani, ikimiz...
I mean, if you had done that, none of us would be here right now.
Yani, eğer sen bunu yapmış olsaydın, şuan hiçbirimiz burada olamazdık.
I mean, I-it's not their fault, but that's the way it worked until Major Daniel brought us together.
Yani, onların hatası değil elbette. Ama Binbaşı Daniel bizi toplayana dek işler böyle yürüyordu.
Yeah. I mean one of us made Nancy straight.
Sonuçta, ikimizden birisi Nancy'yi eşcinsellikten kurtardı.
I mean, for us?
Bizim için yani.
I mean, they watch forensics shows just like the rest of us.
Yani hepimiz gibi onlar da adli tıp dizileri izliyorlar.
You've always been sort of an insta-committer. I mean, you had a girl move in with us at 5 years old after one playdate.
Bir kere oyun oynadınız diye 5 yaşındaki kızın bize taşınmasını istemiştin.
And by "us," I mean me.
Biz derken ben demek istedim.
I mean, if the clients find out That the cops paid us another visit,
Eğer polislerin bir dahaki gelişinde müşteriler ne döndüğünü anlarsa, her şeyi kaybederiz.
That's what I mean by us being normal.
Normaliz derken bunu kastediyorum.
I mean, not this, not us here.
Yani, bu değil, biz değil.
I mean, I'm sure the stones are just trying to get us back, right?
Yani, taşların bizi geri döndürmeye çalıştığından eminim...
I mean, how are you going to this summit meeting or whatever it is - - how is it gonna help us here now?
O zirve toplantısına veya her ne ise gidip ne yapacaksın? Bize ne yardımı olacak?
He and his wife organized an engagement party for us, for tomorrow night, and I know that, if you come it would mean a lott to Jane
O ve karısı yarın akşama bizim için bir.. nişan partisi düzenliyor, bunu biliyorum, eğer gelirsen Jane'i çok sevindirirsin.
Lavon, I didn't mean to tell Ruby the truth about us.
Lavon, Ruby'ye hakkımızdaki gerçeği söylemek istememiştim.
I mean, neither one of us were really ready for...
Demek istediğim, ikimiz de hazır değildik.
I mean, most of us would recognize that.
- Birçoğumuz bunu yaşam desteği olarak biliyoruz.
I mean, I didn't want the stuff, but the pills are worth three times what the guy owed us, and that's all we were going to get.
Yani, ben bu şeyleri istemedim adamın bize üç kez borcu olduğu için ödemeyi haplarla yaptı ve aldığımız şeylerin hepsi bunlardı.
I mean, if you could say the perfect number of kids for us to have, it would be... Oh.
Beraber kaç çocuk yapsak güzel olur diye düşünüyorsun...
I mean, carbon dating tells us 12th century.
Karbon testi bize 12. yüzyıl olduğunu söylüyor. *
I mean, that's essentially what she's asking us to be.
Temelde bizden istediği şey bu çünkü.
No, I mean for us.
Hayır bizim için yaptığını kastettim.
I mean, look at us.
Yani, şu halimize bak.
I mean, Masud- - has been with us only a short time, but he has proved himself dedicated to our cause.
Yani, Masut- - kısa bir süredir bizimle, Ama olayımızda kendini kanıtladı.
I mean, it's- - it's crossed my mind, yeah, but... do you think that's us?
Aklıma gelmedi değil ama sence bize de mi öyle söylüyor?
For us, I mean.
Bizim için yani.
I mean, things between us, are they okay?
Yani, aramızda bir sorun var mı?
I mean, sure we have chaos, but chaos works for us.
Yani, bir kaos içindeyiz, ama bizim için işler böyle yürüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]