In a Çeviri Türkçe
690,639 parallel translation
Reade's talking about teaching, and Weller... he's gonna be a dad in a couple months.
Reade öğretmenlikten bahsediyor ve Weller... birkaç ay içinde baba olacak,
In the last week, their leader was murdered in a deal gone bad.
Geçen hafta, liderleri kötü bir anlaşma yüzünden öldürüldü.
In a word, it stinks...
Sözün özü berbat plan.
With an EM drive, we can get to the moon in hours instead of days, to Mars in a few weeks instead of months, and to our asteroid friend here, with just enough time for a gravity tractor...
EM sürücüsüyle, Ay'a günler yerine.. ... saatler içersinde gidebiliriz. Mars'a aylar yerine, haftalar içinde gidebiliriz.
I bet you could find a conspiracy in a game of solitaire.
Solitaire oyununda bile bir komplo teorisi bulabilirsin.
Dylan, I called in a favor to get you out of here.
Dylan, seni buradan çıkarmak bir iyilik istedim.
In a marathon, you may have 30,000 runners.
Ne? Bir maratonda 30 bin yarışçın var.
Are they in Al Capone's vault, or talking to a Sasquatch and a yeti at the bottom of the Loch Ness lake?
Ya da bir Sasquatch ve bir yeti konuşurken Loch Ness gölünün dibinde mi?
She's rehearsing for the title role in a stage production of The Exorcism of Emily Rose.
Ah, o ünvan rolü için provalar yapıyor. Emily Rose Exorcism'in sahne prodüksiyonunda.
She's kind of in a foggy stage.
Birazcık sisli bir aşamadadır.
I know you're in a tough position, but this has got to be done.
Zor bir pozisyonda olduğunu biliyorum. Ancak bunun yapılması gerekiyor.
In my hands are gloves, but within a matter of seconds, in these gloves will be hands.
Ellerimde eldiven var, Ancak birkaç saniye içinde bu eldiven eller olacaktır.
As the rest of you know, we are a faction of the Deputies Committee who assemble in the face of national security threats, such as the coordinated attacks on this country today.
Geri kalanlarınızın bildiği gibi, Biz bugün ülkeye koordine edilen saldırılar gibi milli güvenlik tehditleri karşısında bir araya gelen, Milletvekilleri Komitesinden bir ayrılıkçı grubuz.
Whoever did this to her has a very specific goal in mind.
Bunu ona yapanın aklında çok özel bir amaç varmış.
Shepherd is putting each and every one of us in this room to become the successors to a government she believes is corrupt, a government that she's about to destroy.
Shepherd, bir hükümetin varisleri olmak için hepimizi bu odaya koyuyor. O bozulmuş ve yok etmek üzere olduğu bir hükümete inanıyor.
Right, but what if yesterday's attacks were a catalyst? To get all of our leaders together in the same room?
Doğru, ama dünkü saldırılar, tüm liderlerimizi aynı odada bir araya getirmek için bir katalizör olsaydı?
Jane and Roman stole a chip from Bradley Dynamics which Sandstorm has yet to utilize.
Jane ve Roman, Sandstorm'un henüz uygulamadığı Bradley Dynamics'in çipini çaldı.
We know that Shepherd is planning a massive attack in D.C. using nuclear material.
Shepherd'ın nükleer malzeme kullanarak D.C'ye büyük bir saldırı planladığını biliyoruz.
Kurt, Shepherd's nuclear material is in the back of what looks to be a lead-lined ambulance.
Kurt, Shepherd'ın nükleer malzemesi geride kurşun kaplı bir ambulans gibi görünüyor.
I couldn't hack it in time, but the glider appears to communicating with a homing beacon.
Zamanında hekliyemedim, Fakat planör, güdümlü bir sinyal ile iletişim kuruyor gibi görünüyor.
It gives us a way to fight against all the garbage that's piling up in this world.
Bu dünyada birikmiş tüm çöplerle mücadele etmenin, bir yolunu sunuyor.
They had a secret meeting in his compound in the middle of the night. not The Washington Post.
Gecenin bir yarısı yerleşkesinde gizli bir toplantı yaptılar.... Washington Post değil.
We can't launch a gravity tractor up to the asteroid in time to divert it off its path.
Astroiti zamanında yörüngesinden saptırmak için bir yerçekimi çekicisi gönderemiyoruz.
The world's going to be reduced to a ball of ash in six months, but no, let's all play but the rules.
Dünya 6 ay içinde yok olacak ama hayır, her şeyi kuralına göre oynayalım.
He just got you a billion dollars in there.
Orada sana 1 milyon dolar verdi.
We both know Harris is one of a handful of people with access codes that would allow for the transfer of nuclear material.
İkimiz de Harris'in nükleer malzeme transferi için erişim kodlarına sahibiz..... bir avuç dolusu bir insandan biri olduğunu biliyoruz.
So, in order to save the world we need a billion dollars we don't have, uranium we can't get, and technology that doesn't even exist?
Dünya'yı kurtarmak için elimiz de olmayan bir milyar dolara... ve ulaşamadığımız uranyuma ve henüz var olmayan bir teknolojiye ihtiyacımız var.
Why bring Darius in if you're not gonna give him everything he needs to get the job done?
Darius'a işi bitirmesi için ihtiyacı olanı vermezsen bize ne yardımı dokunabilir?
And a weekend in Fiji.
ve Fiji de bir haftasonunun.
Once in Yosemite, when a freak snowstorm hit.
'Bir defasında Yosemite'de korkunç bir kar fırtınası vurduğunda.'
And he keeps it in his briefcase secured with a biometric lock.
Ve kodu biyometrik kilit sistemiyle korunan çantasında tutuyor.
I have a master's in Journalism from Columbia.
Kolombiya da gazetecilik üzerine yüksek lisans yaptım.
Funny, I was always told we decommissioned our nukes in Utah.
Komik, Bana hep yetkisi alınmış nükleerin Utah'a gönderildiği söylenmişti.
It looks like a blender in there.
Orada blender gibi duruyor.
Liam, you have a visitor in the lobby.
Liam, lobi de bir ziyaretcin var.
'Cause last time I checked, it is... it is me and Croft and a bunch of your minions sweating it out in the trenches while you're out eating tacos with my girlfriend.
Çünkü son baktığımda, ben, Croft ve bir avuç adamın hendeklerin içinde ter dökerken sen kız arkadaşımla Taco yiyordun.
A meeting this far outside the Beltway.
Beltway'in bu kadar dışarsında bir buluşma.
My team has written a complex algorithm thatthat takes into account a person's entire genome, factoring in personality and viability traits to ensure that we get the best of the best.
Ekibim bir insan kişiliğini ve hayatta kalma yeteneklerini hesaba katarak en iyininde iyisini elde edebilmek için gen haritalarını çıkaran. karışık bir algortima yazdılar.
I appreciate your faith in Darius Tanz, but you don't know with certainty that he and his team can pull off the EM drive in 60 days.
Darius Tanz'a olan inancını takdir ediyorum. Ama onun ve ekibinin EM sürücüsünü 60 gün içersinde bitireceğinden kesin olarak emin olamazsın.
Telling the President of the United States that our best option is to destroy a few countries in order to save our own?
ABD başkanına ülkemizi kurtarmanın en iyi yolunun diğer ülkeleri yok etmek olduğunu... söylemeyi mesela?
A hiker in the desert is limited by the amount of water he can carry.
Çölde bir gezginin limiti... taşıdığı su kadardır.
In the vacuum of space, that is better than a fleet of rockets.
Uzay boşluğunda, bir roket filosundan daha iyidir.
We haven't had a chance to field test it in the real world, so... without further ado.
Gerçek dünyada test etmek için bir şansımız olmadı, yani... daha fazla uzatmadan.
It's a fundamental human instinct... to act in favor of selfpreservation.
Kendini koruma lehine hareket etmek temel bir insan içgüdüsüdür.
And so anyway, they just keep them in there and they just move them around, for what's usually a very, very short period of time.
Ve onları sadece etrafında hareket ettiriyorlar, Genellikle çok, çok kısa bir süre için. Sağ?
She's kind of in a foggy stage.
Birazcık sisli bir aşamadadır. Dozu üzerine tahmin etmem gerekiyor.
We thought we'd ease you in with a little gateway holiday.
Küçük bir geçit tatiliyle sizi rahatlatacağımızı düşünüyorduk.
Hey, we're trying to watch a movie in here!
Hey, burada bir film seyretmeye çalışıyoruz!
A-And it's gonna be hard to just sit in there and do nothing.
A-Ve orada oturup hiçbir şey yapmam zor olacak.
I'm gonna need a good copilot in there.
İçinde iyi bir copilot'a ihtiyacım olacak.
Can we bring it in for a sec?
Bir saniye içeri alabilir miyiz?
in a row 31
in a sense 166
in another life 66
in any case 862
in a nutshell 86
in a few days 103
in a way 872
in and out 206
in an hour 114
in any event 133
in a sense 166
in another life 66
in any case 862
in a nutshell 86
in a few days 103
in a way 872
in and out 206
in an hour 114
in any event 133
in a good way 122
in a week 88
in a few minutes 93
in addition 208
in africa 59
in a meeting 17
in a moment 128
in an ideal world 29
in advance 48
in a minute 428
in a week 88
in a few minutes 93
in addition 208
in africa 59
in a meeting 17
in a moment 128
in an ideal world 29
in advance 48
in a minute 428
in all 68
in all likelihood 54
in a second 81
in a month 82
in a year 54
in america 213
in any way 55
in a few hours 80
in all honesty 63
in a word 105
in all likelihood 54
in a second 81
in a month 82
in a year 54
in america 213
in any way 55
in a few hours 80
in all honesty 63
in a word 105